Siyaset yarışı nasıl demokratikleşir...
Geçenlerde dinlediğim Daron Acemoğlu bir soru üzerine, ülkelerde siyasi partilerin birbirlerini yok etmeye dönük mücadelesinin demokrasiyi geriletirken, "ülkeyi geliştirme yarışı" yapmalarının demokrasiyi geliştirdiğini söyledi. Son ay Anadolu'da gezerken siyasi sohbetlere katıldığım oluyor. Partilerin seçim propagandası sırasında hizmet yarışı yerine, birbirlerini yok etmek istercesine belden aşağı vuran kampanyalarının büyük rahatsızlığa neden olduğuna tanık oluyorum.
Son bir ay içerisinde ülkemizin farklı coğrafyalarındaki illere giderek çeşitli toplantılara katıldım. Seçim dönemi olduğu için sohbetlerde bir yandan o bölgedeki siyasal gelişmeleri yörede tanıdıklarımdan öğreniyorum, bir yandan sohbet ettiğim dostlar bana siyasetle ilgili genel değerlendirmelerimi soruyorlar.
Hepimizin ortak görüşü, siyasetçilerin miting alanlarındaki tavırlarında iki olumsuzluk olduğu. Bunlardan biri sürekli "yüksek sesle bağırmaya dayanan" konuşma biçimi. Bu konuda soru yöneltildiğinde ben rahmetli Erdal İnönü ile yaşadığım bir olayı anlatıyorum. Bir kapalı salon toplantısında Erdal Bey ile yan yana oturuyordum. Kürsüde bağırarak konuşan heyecanlı bir hatip vardı. Erdal Bey birden bana dönüp "Osman Bey, bu arkadaşın önündeki mikrofon ses yükseltmez mi, bu hatip, niye bağırıyor?" Kendi özel humoru olan, ciddiyetini bozmadan kendine özel zeka içeren espirler yapan bir siyasetçiydi. O nedenle böyle bir soruya neden muhatap olduğumun şaşkınlığıyla, "Mikrofon sesi yükseltir bağırmasına gerek yok yanıtını vermiştim. O günden bu yana geçen yaklaşık 20 yıllık dönemde ne zaman bağırarak konuşan birini görsem, Erdal Bey'in sorusu aklıma gelir. Bunu anlattığım herkes, bağırmaya dayanan siyasetçi konuşmalarını yanlışına kendilerinin de inandığını söylüyorlar.
Sohbetlerin gündeminde yer alan ikinci konu, siyasilerin partilerinin projelerini anlatmaları yerine, bir bel altı vuruşlarla, birbirlerini suçlayan konuşmalar yapmaları. Bir ağız dalaşı içinde olmaları. Sohbetlerde bu da olumsuz bulunarak hemen her yerde tekrarlanıyor. Bana bu konuyu sorduklarında "Ama miting alanlarındaki kalabalık bu tür suçlamaları, karalamaları çoşku ile karşılayıp alkışlıyorlar" diyorum. Aldığım cevap, "O alkışlayanlar partilerin o kentteki militanlarının amigolarının çoşkusuna kapılanlar" şeklinde oluyor.
"Kasetli mücadele" , "Çamur atma haberleri" gibi medyada yer alan haberler, belden aşağı vurmalar da bu sohbetlerde, bunların liderlerce miting alanlarında kullanılması da sempatiye değil antipatiye yol açıyor. Özellikle bireylerin özel yaşamına dönük belden aşağı vurmalara karşı, daha net tepkiler ortaya koyuyorlar.
Geçenlerde Bahçeşehir Üniversitesinde Daron Acemoğlu'nu dinliyordum. Acemoğlu, bir soruya yanıt verirken, siyasilerin projeleriyle daha iyiyi yapma mücadelesi yerine, birbirlerini yok etme mücadelesi yapmalarının demokratik açıdan olumsuzluğunu ortaya koyuyordu:
"Demokrasi, siyasette partiler arasındaki yarışın ülkeyi geliştirme kulvarında yapılmasıyla gelişir. Partilerin birbirini yok etmeye yönelik mücadeleleri ise demokrasiyi geliştirmez, geriletir. Mücadele demokrasiyi geliştirme yönünde olmalıdır."
Acemoğlu'nun bu değerlendirmesi siyasilerin seçim propagandaları sırasındaki söylemlerinin yanlışını ortaya koyuyor. Anadolu'nun çeşitli kentlerindeki sohbetlerde duyduklarım da insanımızın siyasilerden beklentisinin de "hizmet yarışı" olduğunu, bu bağırtılı konuşmaların ve belden aşağı vurmaların kendilerini siyasilere yakınlaştırmadığı, uzaklaştırdığı yönünde.
Siyaset yarışı projelere dayandıkça demokratikleşecektir. İnsanımızın bundan şüphesi yok…