Siyaset ekonominin önüne geçtiği bu dönemde fırsat, tehditler nelerdir ve süreçler nasıl yönetilmeli?
Bu haftaki yazımda son dönemde yaşanılan siyasi süreçlerin ekonomideki etkileri dikkate alındığında önümüzdeki dönemler için fırsat ve tehditleri sıralamak ve mikro ölçekte firmaların “finansal yönetim” kararlarının nasıl olmasına yönelik tavsiyelerimi paylaşmak istedim.
Fırsatlar
-Dış piyasaların yavaşlayan sürecine rağmen aktivitesini devam ettiriyor olması ihracat pazarları açısından olumlu etkisini sürdürüyor.
-2025 yılı Trump etkisi ile Türkiye’nin de içinde bulunduğu üst gelişmekte olan grubun ABD ve AB den yeni sanayi malı talebinin gelme beklentisi.
-Trump etkisinin bölgesel jeostratejik riskleri bitirme beklentisi.
-İç piyasalara yansımamakla birlikte Türkiye’nin dış piyasalar nezdinde kredibilitesinin artmasına yönelik göstergelerin olumlu seyrini devam ettirmesi. (Merkez rezerv artışı, cari açık fazla vermesi)
-Enflasyonda düşüş trendinin yavaş da olsa devam ediyor olması.
-Suriye pazarının ilave fırsatlar yaratma beklentisi.
-TCMB’nin 2025 ilk çeyrekle birlikte faiz indiriminin hızlanma beklentisi
-Dış piyasalar da emtia ve enerji fiyatlarının stabilitesinin 2025’te de devam etmesinin beklenmesi.
-Paritenin avantaj yaratıyor olması.
-AB’nin savunma sanayi (Avrupa ordusu) üzerinden 500 milyar euro.
-Suriye, Ukrayna’nın Türkiye için pazar olma beklentisi.
-AB ile tam üyelik anlaşma sürecinin yeniden başlama beklentisi.
Tehditler
Siyaset, ekonomik önceliklerin önüne geçti
-Carry trade etkisinin Türkiye için sermaye girişini etkilemekle birlikte sürdürülebilirlik riski taşıması nitelikli sermaye yetersizliği.
-Yavaşlayan ekonominin faiz dışında bir politika ile kalıcı düşük enflasyon yaratması konusundaki güvensizliğin güçleniyor olması ve tek hane hedefinin zayıflaması.
-Reel sektörün yaşanılan daralmaya yapısal çözümler talebinden çok TCMB’nin faiz indirimine odaklanması.
-Hane halkının enflasyon beklentisinin düşmemesi.
-Siyasi risk potansiyelden fiili hale dönüştü. (Enflasyon hedefinin sapma riski ve faiz düşüşün yavaşlaması)
-İhracat fiyatlaması konusunda alternatif çözümlerin getirilememiş olması 2025 yılında ihracat gelirlerini tehdit ediyor olması, ayrıca tüketim malı ithalatını arttırmaya başlaması.
-Mikro ölçekte işletmelerin kapasite dolduramama yatırımlarının yetersiz aktivite ile yönetiliyor olması.
-2025 yılında Çin ekonomisinin performansının dünya ekonomisi etkileyecek olması.
-Global borçluluk oranı ve büyümelerde yavaşlama finansal riskleri yükseltiyor. (ABD, AB Japonya)
-2025 ile mevcut ekonomi politikasının enflasyona yönelik sonuçlarının yavaşlaması (baz etkisinin yılın ikinci yarısında ters yönde çalışması) ayrıca tüketim ve talebin istenilen seviyeye düşürülemezken, üretim sürecinin hızlı yavaşlamasına çözüm getirilememesi.
-Trump ABD ile korumacılık uygulamalarının dünya ticaretinde daralma beklentisi, risk iştihanı azaltıyor.
-Trump ile yeni jeostratejik gerilim noktalarının ortaya çıkma beklentisi. (Çin Tayvan )
-Uluslararası ekonomik ve siyasi örgütlerin yapısal sorun yaşama riski. (Nato, Kyto protokolü, AB )
-Türkiye’nin iç siyasetinde potansiyel kriz noktalarının belirginleşmesi. (Etnik süreç, Hukuki gerginlik.Anayasa değişikliği, erken seçim)
-Sürekli gündemde olmalı
-İklim değişikliğinin pazar, üretim, yatırım faaliyet riskleri yaratması. (Firma sorgu)
-Sürdürülebilirlik ve işletme faaliyetleri ilişkisinin (yeşil mutabakat) dönüşüm maliyetleri. (Firma sorgu)
-Dijitalleşme, yapay zekâ uygulamaları ve otomasyon yatırımlarının iş planlarına girmekte gecikmesi. (Firma sorgu)
2025 yılında sürdürülebilir işletme yönetimi stratejisi nasıl olmalıdır?
-İç talepte özellikle 2025 ilk 8 ayında yavaşlama devam edecek. İhracat mevcut ve alternatif pazar arayışı önceliklendirilmeli. Beraberinde kar kaybının maliyet yönetimiyle ikame edilmesine çalışılmalı.
-Alacaklarda kayıplara yönelik ihtiyat ayrılmalı, sigortalanmalı ve riskli görülen satışlardan kaçınılmalı, 2025 yılında, mal (stok) – insan (işçilik maliyeti) – para dengesi (nakit dengesi)gözden geçirilmeli.
-Nakit ihtiyacı özellikle ikinci yarı yılda daha da artacak (işletme sermayesi ihtiyacı öncelikle azaltılmalı, (Faaliyet döngü gün ve aktif evir günü azaltılmalı).
-2025 yılında 2024 yılına göre ciro oranına göre Stok ve Alacaklarda düşüş hedefleri konarak yönetilmelidir.
-Oto finansman önceliklendirilmeli (Ticari borç artışı, Stok azaltılması, Avans kullanılması),ölçek ve marka gücü kullanılmalı.
-Sabit maliyetler düşürülmeli ve bu dönemi fırsat olarak görerek üretimde daha fazla alt tedarikçi yaratılarak katma değerli üretimi bünyede tutulma strateji uygulanmalıdır. (Outsource)
-İnsan kaynakları motivasyon ve aidiyet politikalarına öncelik verilmesi, Kurum içi iletişim güçlendirilmeli
-Tedarikçi ilişkileri gözden geçirilmeli ilişki yönetimi kullanılarak terminlere uyulmasına dikkat edilmeli.
-Selektif satış politikası (kârlı, hızlı tahsilat yapılabilen öncelikli) (Katkı payı – ABCD analizi)
-Operasyon maliyetlerinin (işçilik-kayıp-kaçak-hurda vb.) azaltılması verimlilik artışı (süre, para, insan,emtia dan tasarruf).
-Markaya ve bilinirliğe yönelik projelerin oluşturulması ve Ar- Ge ye destek yeni ürün, yeni pazar, yeni müşteri hedeflerinin oluşturulması.
-Öz kaynak ağırlıklı yatırımlar önceliklendirilmelidir. Yatırım kararları mümkünse yılın ikinci yarısında uygulanması dikkate alınmalıdır. Ancak özellikle firma satınalma fırsatlarının yoğunlaşılacağı bir döneme girildiği unutulmamalıdır.
-Faaliyet hızını arttır, maliyet yönetimini genişlet (stok-sabit-sermaye maliyetlerini düşür), kaliteden taviz verme.
2025 yılı finansal yönetim ana stratejileri
-Outsource ve Insource faaliyetlerinin öne çıktığı sabit maliyetlerin düşürülmesi öncelik almalı.
-Stok ve alacaklardan nakit yaratılmalı ciroya oranla hedef olmalı.
-Kayıp, kaçak, atık, hurda iş kayıpları yönetilmeli, hedef konmalı.
-Değerli TL’nin bugünkü koşullar aynı kaldığı taktirde 2025, 2026 ve 2027’de de devam edecek olmasına yönelik satış, stok, üretim yaklaşımları gözden geçirilmeli.
-Yeni fiyatlama, yeni müşteri ve Yeni ürün segmentlerinin portföyde paylarının artırılması.
Son söz: “Adaletsizliğin en büyüğü, adil olmayıp adil gibi görünmektir.” Platon