Siyaset, dolar, geçer akçe...
Otoparkta, restoranlarda, marketlerde, otellerde karşılaştığımız dostlarımızın çoğunun dilinde aynı soru var:
Abi, ne olacak bu doların hali?
Ya almış, yükselmesini bekliyor. Ya yükseleceği zamanı yakalayayım, para kazanayım diyor. Ya ekonominin gidişatına yönelik barometreyi orada görüyor. Ya borcu var, nereden kapatacağını anlamaya çalışıyor. Ya yurtdışına gidecek, hesabını ona göre yapmak istiyor. Ya da şirketi için soruyor.
Sonuç olarak, dünyanın hemen hiçbir yerinde hane halkının ilgilenmediği kadar çok, dolarla ilgileniyor.
Amerikalı Citigroup’un yaptığı bir analiz var. Türkiye’de dolarizasyonun, yani ekonomideki dolar kullanımının son dönemde ne kadar arttığını gösteriyor.
Gelin, önce doların neden düşmediğini, neden yükselmediğini ekonomik ya da teknik olarak yorumlamaya çalışıp, sonra kendi tespitimizi yapalım.
Dünyada düşüyor bizde ise yıla başladığı yerde
Dolar tüm dünyada eriyor. Gelişmiş ülke para birimlerine karşı doların değerini ölçen Dolar Endeksi, yılbaşından bu yana yüzde 9 değer kaybetti. Bizim gibi gelişen ülke para birimlerine karşı doların değerini ölçen bir sepet var. JP Morgan oluşturmuş. O sepet, dolara karşı yüzde 6 değer kazandı. Dolar/TL’ye bakarsak, yıla başladığımız yerde olduğunu görüyoruz.
Yani yılbaşından bu yana (çıpalı kurlar hariç) dolara karşı değer kazanamayan tek para birimiyiz.
Bu arada Euro/TL olarak bakarsak tablo kötü. Euro/TL dün itibarıyla tarihi rekorunu yeniledi. Yılbaşından bu yana euroya karşı yüzde 11’i aşan değer kaybımız var. Bu rakam euroya karşı da (dolara çıpalı kurlar hariç) bizi en kötü performans gösteren para birimi yapıyor.
Peki tüm dünyada para birimleri dolara karşı değer kazanırken, biz neden kazanamıyoruz? Ya da euro değer kazanırken, neden diğer ülkelere nazaran daha fazla değer kaybediyoruz?
Üstelik Merkez Bankası yüzde 12’lik bir faizle son yılların en sıkı para politikasını uygularken.
Üstelik, mevduat faizleri son yılların en yüksek seviyelerine tırmanmışken (şu sıralarda yüzde 13.5-14.0, bir ay önce 15 idi.)
Üstelik yılbaşından bu yana yabancı yatırımcı hisse ve tahvil yoluyla ülkeye 8 milyar doların üzerinde para sokmuşken.
Yerli yatırımcı yükseliş beklentisi içinde
Bu sorunun basit bir yanıtı var.
Yabancı yatırımcılar Türk Lirası konusunda ne kadar iyimserse, yerli yatırımcılar aynı oranda dövizde yükseliş beklentisi içinde.
Dolu taraftan bakalım. Yabancı neden pozitif? Çünkü dünyada işler iyi, gelişen ülkelerde büyümeler iyi, para da hala bol. Türkiye de artık iyi reel faiz veriyor.
Ya hanehalkı?
Yılbaşından bu yana hanehalkının, yani sizin, bizim aldığımız döviz toplamı tam 15 milyar dolar.
Buna şirketlerin alımlarını da eklediğimizde, rakam 25 milyar dolara yükseliyor.
Yani dövizi yabancı getiriyor, yerliler ise fazlasıyla alıyor.
Dolayısıyla kur, yurt dışı ne kadar iyimser olursa olsun 3.50’nin altına inmekte güçlük çekiyor.
Peki yabancı iyimser de, yılbaşındaki 3.94’lere göre 40 kuruş gerilemesine rağmen, çoğunluğu 3.80, 3.70, 3.65’lerden toplanmış dolarları neden satmıyor Türkiye’deki insanlar?
Daha da vahimi, neden her düştüğü yerden dolar almaya devam ediyorlar?
Bunun normal dönemlerdeki yanıtı, elbette getiridir.
Kısa sürede yüksek kazanç elde edebileceklerini düşünüyorlar. “Kurda bir sıçrama daha yakalar, daha yüksek getiriyi bulurum” diye hesap yapıyorlar.
Ama ben bu dönemde, bunun dışında çok önemli bir faktörün gözardı edildiğini düşünüyorum.
Parasına güvenmeyen toplum dolarize olur
Bu, Türkiye’de siyasetin ve siyasete bakışın, toplum üzerindeki etkisidir.
Bir toplum neden dolarize olur?
Ya parasına güvenmiyordur ya da ülkesinin gidişatına dair endişesi ağır basıyordur.
Zaten bu ikisi de birbirini tetikleyen unsurlar.
Bir toplumun yüzde 50’si sürekli olarak siyaseten mutsuz ise...
Ve siyaset toplumun damarlarına kadar işlemiş şekilde hayatın içine dahil hale gelmişse...
İnsanlar her an ülkedeki negatif, kışkırtıcı haber akışına, saldırılan heykellerden, kıyafet tartışmalarından oluşan bültenlere maruz kalıyorsa... An be an “muzafferler” ve “öfkeli mazlumlar” senaryolu şiddetli tartışmaların tazyikini yiyorsa...
Bu mutsuz kesimin ekonomisine ya da para birimine güvenmesi mümkün müdür?
O toplumun dolarize olmaması mümkün müdür?
Toplumun diğer kesimi sürekli olarak “yurt dışından Türkiye’ye oynanan oyunlar” üzerine şartlanıyorsa... Bir yandan siyaseten tepki gösterirken, diğer taraftan kendi malını korumak adına dövize yönelmemesi mümkün müdür?
Her gün adalet ve hukuk sisteminin tartışıldığı bir ülkede...
“Güven” üzerine kurulu iş dünyası temsilcilerinin, birikimlerinin kayda değer bölümünü yurt dışına taşımaları yadırganabilir mi?
Sürekli yapısal reform diyip duruyoruz...
Bence Türkiye’nin en büyük yapısal reformu, iktidar ve muhalefet birlikteliğiyle bu siyasi bölünmüşlüğün bitişi, toplumsal bütünleşmenin sağlanmasıdır.
Bunun dışındaki tüm yapısal reformlar, bir bacağı eksik kalmaya mahkumdur.
Bir kesime “Bak, işler toparlıyor. Ülke tekrar büyüme ivmesi kazanıyor, önlemler işe yarıyor” dediğinizde, anında iktidar yanlısı olarak yaftalanıyorsunuz.
Diğer kesime “Bak şuralarda hatalarımız var, bunları düzeltsek, o söylediğin oyunları bertaraf edecek düzenlemeleri yapsak” dediğinde, azılı muhalif muamelesi görüyorsunuz.
Makulün geçer akçe olmadığı bir ülkede, akçenin değerli olmasını nasıl beklersiniz ki?