Siyasal iktisat paradigmasını yeniden düşünmeliyiz

Seyfettin GÜRSEL
Seyfettin GÜRSEL Seyfettin GÜRSEL [email protected]

Son birkaç gün içinde yaşanan baş döndürücü gelişmeler Türkiye’nin tarihsel bir dönüm noktasına geldiği­ni söylüyor. Neler olduğunu burada ha­tırlatmama gerek yok. Bu gelişmeler Türkiye’nin farklı bir siyasal denk­leme dümen kırdığının açık işaret fişekleri.

Hasan Aksay 20 Mart Per­şembe günü T24 yazısında hedefle­nen rejim ile Rusya’daki rejim arasın­da analoji kurarak bu rejimin temel özelliğini şöyle özetlemiş: “Rusya’daki sistemin en önemli özelliklerinden bi­ri, seçimlerin sonucunun belli olması­dır… Amaç muhalefeti yok etmek değil onu istediği gibi biçimlendirmek, içini boşaltarak ‘dekoratif’ hale getirmek.” Katılıyorum.

Benim kuşağımın büyük deneyime sahip tüm düşünürleri ve yorumcu ga­zetecileri mevcut iktidarın iki ya da üç yıl içinde yapılacak adil bir seçimde kaybedeceğini yüksek bir ihtimal ola­rak gördüğünden kendine yeni bir ro­ta tayin ettiği ve geri adım atmayacağı çünkü attığı takdirde kaybedeceğinin kesinleşeceği konusunda görüş birliği­ne içindeler.

Eski paradigma

İktidarın yeni düzeni tesis etmede başarılı olup olmayacağı bugünden elbette söylenemez. Ancak bu yeni rotada ekonomik gidişatı anlamaya ve yorumlamaya çalışırken düne kadar esas aldığımız siyasal iktisat paradig­masını değiştirmemizin gerektiği ka­naatindeyim. Ekonomik analiz ve yo­rumlarımızın genel çerçevesini oluş­turan bu paradigmayı kısaca şöyle tarif edebiliriz:

Temmuz 2023’te yeni ekonomi yö­netimi çok yüksek ve katı bir enflas­yon devraldı. Cumhurbaşkanının ona­yıyla öncelik enflasyonu, 2 bilemedin 3 yıl içinde yüzde 10’un altına indirmeye verildi. Bu önceliğin ekonomik büyü­me bakımından bir bedeli olacaktı ama bu bedelin sınırlı olacağı düşünüldü. Hedefe varıldığında seçimler en az iki yıl sonra yapılacağından ekonomiye yeniden gaz verilerek seçimler bayağı iyi ekonomik koşullarda yapılabilecek­ti. Ben ve benim gibi pek çok meslekta­şım bu senaryonun ne kadar gerçekçi olduğunu tartışıp durduk. Geldiğimiz nokta, enflasyonun beklenenden çok daha katı olduğu, büyüme bedelinin de bu nedenle beklenenden daha yüksek olacağı, özellikle de seçimler erkene alınacak olursa ekonomiye gaz verile­cek zaman olmayacağı dolayısıyla ikti­darın zor bir ikilemle diğer ifadeyle zor bir tercihle karşı karşıya olduğuydu.

Yeni paradigma

İktidar tercihini yapmış görünüyor. Yeni rejimde enflasyonun planlanan sürede hakkından gelebilir miyiz, ekonomik büyüme ne olacak gibi sorulara kafa yormasına gerek olmayacak. Dolayısıyla bundan böyle iktidarın önceliği ekonomide yaşa­nabilecek sarsıntıları ve ödenecek bedelleri göze alarak yeni düzeni te­sis etmek olacak.

Bu saptama kuşkusuz tartışmaya açık. Yanılıyor olabilirim. Saptamanın isabetli olup olmadığını öğrenmemiz için gelecek aylarda TCMB’yi izlemek yeterli olabilir. Önceki siyasal iktisat paradigması çerçevesinde TCMB de­zenflasyonu planlandığı gibi götür­mekte güçlükler yaşamaya başlamıştı. Yeni paradigmada bu güçlükler mantı­ken ortadan kalkmış bulunuyor. İki

yol var: Ekonomik büyümeyi göz ardı ederek enflasyonu hızla aşağıya çek­mek için, faiz artışları dâhil, ne gere­kiyorsa yapmak ya da enflasyonu hız­la düşürmeyi göz ardı ederek gaza bas­mak. Hangi yolun tercih edileceğine Ankara karar verecek. TCMB yönetimi de ya seçilen yolu kabullenecek ya da Cumhurbaşkanı işi yeni bir yönetime verecek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar