Sivil toplum
Çok yinelediğimiz kavramlardan biri de "sivil toplum."
Nedir "sivil toplum?"
Prof. Dr. Helmut K. Anheier, "Toplumun devletten bağımsız olarak ama ille de ona karşı olmadan organize olabilme kapasitesi" tanımını yapıyor.
Sivil toplum kuruluşları (STK) devlet ve piyasadan sonra "üçüncü sektör" olarak ön plana çıkıyor.
Bütün dünyada gönüllülük alanları genişliyor.
STK oluşumlarında bir eğilimi Ropurt Grof Strachwitz şöyle açıklıyor: "...eski büyük derneklerden küçük, genç, kendi başına organize olan ve üyeleri hiyerarşik yapıdan epeyce uzak tutmalarını mümkün kılan gruplara doğru bir geçiş söz konusu."
Toplum ile devletin rollerinin iç içe geçtiği bir aşamada bulunuyoruz. Bu aşamada "yerinden yönetim ilkesi" revaçta.
Sormak gerekiyor: "Yerinden yönetim" dediğimizde ne anlama geliyor?
Bu ilkenin temel dayanağı şu: Kamusal görevlerin merkeze bağımlı olmadan, yerelde çözümlenmesi.
Yaşadığımız günlerin özelliklerini kavramak için bazı eğilimler üzerinde düşünmenin zamanı:
· İktidarın aşırı yoğunluğuna karşı duran güçlü bir yerel sivil toplum örgütlenmesinin yaratacağı dengeleyici etki.
· Daha büyük ölçekli angajmanların ve katılım sağlanmasının kaynak tahsisindeki olumlu etkileri.
· Politik iktidarların hızlı gelişme yaratmak, kaynakları verimli kullanmak için sivil inisiyatifleri desteklemesinin önemi.
· STK'ların kendi aralarında giderek güçlenen "ağ oluşturmasının" üreteceği yararlar.
· Ulus ötesi yapılarla bağ ve bağlantıların güçlendirilerek, ortak çözümler yaratma alanının genişletilmesi.
· Ulus-devlet kurumlarının çözemediği sorunları ulus-ötesi bağlantılarla çözme sürecinin hızlandırılması.
· Hesap sorabilirliğin ve hesap verebilirliğin bir sistem yapısı içinde "açık ortamlara" taşınması.
Sivil toplum örgütlenmesi de bir "amaç" değil, bir "araç."
Araçları yaratmak kadar, onları kullanma biçimi de önemli.
Bir aracı iyi kullanmak için, önce onunla ilgili felsefenin tutarlı olması gerek ki, davranışı olumlu bir eyleme dönüşsün.
Sivil toplum örgütlenmeleri, sivil inisiyatiflerin gelişmesi hepimizin ortak çıkarına olan bir oluşum.
Şimdi bize düşen görev şu: Biz, STK'ların özünü yeterince kavradık mı? Gerekli katılım için üzerimize düşeni yapıyor muyuz? Yoksa, başkaları yapsın, onları izlerim diyen "edilgen sorumsuzluğun" kolaycı yolunu mu seçiyoruz!