Sivil toplum üzerine
Sivil toplum kuruluşları toplumların gelişmelerinde kendi alanlarındaki birikimleriyle katkıda bulunan kuruluşlardır. Ekonomik açıdan da, sosyal açıdan da demokratik gelişme açısından da yönetim ve diyalogları ile katkıda bulunurlar.
Bu diyaloğun sağlıklı olması için sivil toplumun kendi alanında katılımcılığı esas alan bir bilgi aktarımını sağlamaları gerekir. Sivil toplum kuruluşlarının yönetimlerinde, siyasi partilerde, derneklerde vakıf yönetimlerinde olduğu gibi sapmalar söz konusu olabilir.
Nedir bu sapmalar?
Sivil toplum kuruluşlarının yönetimine gelenler o STK’nın demokratik katılımcı karar mekanizmaları ilkelerini kenara itip hareket edebilirler. STK yönetimindeki kişi o kurulun mülkiyetini üstlenmiş gibi davranabiliyor. Yönetim kurullarının adı var, kendi yok oluyor. Kararlar görüşülmeden, başkan kimseye danışmadan açıklamalar yapmaya başlayabiliyor. Açıklamalar STK yönetiminin değil, o başkanın kişisel açıklaması oluyor. Bu da STK yönetimlerindeki sapmanın oluşması ile sonuçlanıyor.
Bunun önlenmesi nasıl olabilir?
STK yönetimine seçilen kişilerin örgütün ilkelerine amacına uygun kişilerden oluşturulmasıyla ve üyelerin denetlemesiyle bunun önlenmesi mümkün olabilir. STK’ların yönetim erkinin mutlaka konuya hâkim bireylerden oluşturulması gerekir böylece başkanın bireysel kararlar alması yerine katılımcı yöntemle kararlar alınması ve denetlenmesi sağlanabilir. STK’ların sağlıklı işlemesi ve doğru karar alabilmeleri böyle sağlanabilir.
STK’lar katılımcı demokrasinin vazgeçilmez kurumlarıdır. Kendi alanlarının derin kazıcıları olarak, yoğun bilgi sahibi ve sürece hâkim olarak doğru karar mekanizmalarının gelişmesinde sağlıklı rol oynarlar. O nedenle STK’ların kendi yönetimlerindeki sapmalar, bireyselleşmeler, katılımcılıktan uzaklaşmalar olumsuz sonuç verir.
STK’lar için en olumsuz gelişme katılımcılığın, başkanın örgüt üyeleri ile paylaşımının son bulması olacaktır.
Katılımcılıktan uzaklaşıp birey hâkimiyetine geçen STK’larda o birey kendi adına kararlar alıp uygulamaya geçilmesi söz konusu olacaktır. Doğaldır ki bu karar ve söylemler STK’nın değil o bireyin söylemleri olacaktır. Bu durum STK’nın amacından uzaklaşması sonucunu getirecektir. Bu da STK’nın doğru bilgi aktarım özelliğini son bulduracak, STK’yı amacından uzaklaştıracaktır. STK’lar kendi iç denetimlerini işleterek bundan kurtulabilirler ve amacına uygun çalışmayı sürdürebilirler.