Sivil inisiyatifleri önemsemeliyiz
Yıllar önce yurt gezilerimizden birindeyiz. Rahmetli Nezih Demirkent o gezilerin liderliğini yapıyor. Çukurova düzlüğüne inmişiz.
Tarsus'taki toplantıda, Kaymakam Ali Ünverdi konuşmasını yaparken, "…bir sivil toplum örgütünün yöneticisi gelip 'Kaymakamım emret!' derse onu tersliyorum. Sivil toplum örgütleri programları ile devletten talep eder; emir beklemez!" dedi.
Kaymakamın uyarıcı sözleri, sivil inisiyatiflerle olan ilgimizi artırdı.
İnsanların ağırlıklı olarak çalıştıkları iş alanları, o çağa adını verir: Tarım çağında, insanlar kırsal kesimde geçimini sağladı. Endüstri devriminde, odaktaki çalışma yeri fabrika idi. Şimdi bilgi alanında çalışma ağırlık kazanıyor; yaşanan çağı da ona göre adlandıracağız.
Alman sosyolog Prof. Dr. Helmut K. Anheier sivil toplum örgütlenmelerini, "Toplumun devletten bağımsız olarak ama ille de ona karşı olmadan organize olabilme kapasitesi" olarak tanımlıyor.
Anheier, devlet ve piyasadan sonra sivil inisiyatifleri "üçüncü sektör" olarak adlandırıyor.
Birey, topluluk ve toplumlar arasındaki karşılıklı-bağımlılık ilişkilerinin nitelik ve niceliği değişiyor; bağımlılıkların artması yönünde bir gelişme var.
Topluluk ve toplumlarda gönüllü katılımlar hızlanıyor. Berlin'deki Maecenata Antrapoloji Araştırmaları ve Sivil Toplum Enstitüsü'nden Rupert Grdaf Starachwitz, "…eski büyük derneklerden küçük, genç, kendi başına organize olan ve üyelerin hiyerarşik yapıdan epeyce uzak biçimde hareket etmelerini mülkün kılan gruplara doğru bir geçiş söz konusu" saptamasını yapıyor.
Konunun uzmanları, eğilimleri yakından izleyerek, onların olası etkileri konusunda uyarılar yapıyor. Bu uyarıların bazılarını paylaşalım.
Angajmanlarımızı güçlendirelim
Birincisi, toplumla devletin rolleri iç içe geçiyor. Bu süreç "yerinden yönetim" ilkesini hayata taşıma bakımından hepimizi zorluyor. Bu ilkenin dayandığı, kamusal görevlerin merkeze tabii olmadan yerelde çözülmesi. Böyle bir algılama proje duyarlılığını hızla merkezden yerele kaydırıyor.
Çok açık gözüken eğilim şöyle: Orta vadeli gelecekte, yerel yönetimlerin "proje ve harcama disiplini" öncelikli konularımızdan biri olacak.Daha şimdiden, söz konusu disiplinin sağlanamaması durumunda, bugünkü krizler gibi olmasa da, ciddi krizlerin gündeme geleceğini paylaşan çok sayıda düşünce insanı var.
İktidar yoğunlaştırması
İkincisi, kurumların "iktidar yoğunlaştırmasına" karşı durabilen güçlü sivil toplum örgütlenmesi gerçekleştiren toplumlar şeffaflık sağlayabiliyor. Şeffaflık insan ve sermaye kaynaklarını etkin kullanmanın temel araçlarından biri.
Üçüncüsü, toplumun değişik kesimlerinin angajman ve katılımının aktif halene gelmesi, huzur ve güveni artırıcı işleve de sahip. Bu nedenle, özgüvene sahip iktidarlar, sivil inisiyatiflerin gelişmesinin kanallarını açan düzenlemelere önem veriyor.
Dördüncüsü, sivil inisiyatiflerin giderek güçlenen "ağ yapıları" oluşturmaları, güçler arasında dengenin sağlanmasını, çok sesliliği, çok kültürlülüğü ve zenginliği de birlikte getiriyor.
Beşincisi, sivil inisiyatiflerin sınır ötesi bağlantıları, ulusal ölçekte çözülemeyecek birçok sorununun, uluslararası ilişkilerle çözülmesinin de zeminini oluşturuyor.
Eğer, sosyo-ekonomik, kültürel gelişmelerin akışını iyi gözlersek, güçlerimizi daha etkin kullanabiliriz. Bu nedenle, sivil oluşuma hepimizin katılması, angajmanlarımızın güçlendirilmesi gerekiyor.