Sistemik yozlaşma...

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

 

Küresel düzeyde finansal piyasaların durumu, çölde kaybolmuş ve serap gördükçe canlanan şuursuzlaşmış bir kişiyi anımsatıyor. Doğal olarak parasal genişleme beklentisi en temel bağımlılık olan suya eşdeğer bir rol üstleniyor. Geçtiğimiz hafta geneline baktığımızda perşembe gününe kadar kısa vadede parasal genişleme umudu azalıyor ve riskten kaçınma eğilimi güçleniyordu. Fakat Avrupa Merkez Bankası Başkanı, euroyu kurtarmak için gereken her şeyi yapmaya hazır olduklarını söyleyince her şey değişti. Olumlu beklentiler canlandı, açıkların panik içinde kapanmaya çalışması ile birlikte tüm eğilimler farklılaştı, gerileyenler yükseldi, yükselenler geriledi, kabusların etkisi kısmen azaldı. Merkez Banka'mızın enflasyon raporunu açıklaması da her şeyin kısa vadeli olarak değiştiği güne isabet etti.

Ne gerekir ise yapılacağı lafını duyan finansal piyasalar yine serap görmeye başladı. Avrupa Merkez Bankası gerekli ve yeterli miktarda tahvil alacak, üçüncü uzun vadeli repo ihalesi açılacak, Avrupa kurtarma mekanizmasına bankacılık lisansı verilecek ve Merkez Bankası'ndan avans kullanma imkanı yaratılacak...

Sorunlu kağıtlar özelden kamuya transfer edilecek ve piyasaların bir süreliğine rahatlaması sağlanacak!.. Biraz durup düşününce insan sormadan edemiyor, söz konusu eylemler bugüne kadar neden yapılamadı ve bundan sonra nasıl olacak da yapılabilecek? Tabii ki çaresizleşen, parasal genişlemeye susayan finansal piyasalar bu ve benzeri soruları sormadı, fırsattan yararlanıp görünümünü düzeltmeye çalıştı...

Küresel ölçekte mali sektörün kısa vadeli likiditeye olan bağımlılığı çok süratli bir şekilde artıyor, bu durum beraberinde enflasyon ve faiz yükselişine tahammülsüzlüğü de beraberinde getiriyor. İşin tuhafı parasal genişleme ile enflasyon baskısı arasındaki güçlü ilişkinin kırılamıyor olması hareket yeteneğini daraltıyor, evdeki hesapların çarşıya uymasına izin vermiyor. Bu tür çelişkiler finansal piyasalardaki yatırımcıları, sinsice yozlaştırırken onların düşünce biçimi sapıklaşmaktan kurtulamıyor. Örneğin parasal genişleme ihtiyacının karşılanabilmesi için durgunlaşma eğilimini güçlendiren gelişmelerden hoşlanıyor, aksi yöndeki verilerden rahatsız oluyorlar. Belli ki hesapsızca alınmış riskler nedeniyle ekonomik düzelmeye, parasal genişleme yokluğuna, enflasyon baskısında artışa, riskten kaçınma eğiliminin güçlenmesine katlanamıyorlar. Aşırı bağımlı olunan likidite ihtiyacı ise tahammül alanını süratle daraltarak kırılganlığı artırıyor. Belli ki zaman kavramını yitirmiş, akla sahip olmayan yaratıklar gibi geleceği düşünmeden anı yaşamaya ve her şeyi yok ederek tükenmeye başlamışlar.

Bizim Merkez Bankası'nın enflasyon raporu ise küresel düzeydeki bu sapıklık ve paylaşmayı görmezden geliyor. Tek hedeflilikten çok hedefliliğe bu nedenle geçmek zorunda kaldığını hatırlamıyor, enflasyon baskısı ve durgunlaşma riskleri arasında bocalıyor. Zorunlu karşılıkların yapısını kademeli olarak değiştirerek toplam kullanılabilir rezerv erimesini geciktirmeye ve görüntüyü kurtarmaya çalışıyor. Türk Lirası'nı değerlendirerek enflasyon baskısını azaltmaya çalışmanın yarattığı sıkıntıyı geçiştirmeye çalışıyor. Bazı temel fiyatlardaki varsayımları değiştirerek enflasyon hedefini aşağı çektiği gün, küresel ölçekte emtia fiyatlarının yükselişe geçmesi onlar adına şanssız bir görünüm yaratıyor. Ağırlaşan sorunları görmek ve önlem almaya çalışmak yerine güvensizliğin büyümesini önlemeye çalışmakla uğraşıyorlar!. İç talep ve dış satım imkanlarının daralması, bütçe harcamalarını kısmanın zorlaşması ve açığın daha da artması olasılığının güçlenmesi gibi eğilimler ve yaratacağı sıkıntılar görmezden geliniyor. Bu aşamada sormak gerekiyor. Bütçe gelirleri azalır ve kısılamayan harcamalar nedeniyle açık büyür iken maliye politikasının gevşediği beklentisinin oluşması engellenemeyecek, bu durum Türk Lirası'nın değerini enflasyon baskısını ve para politikasını nasıl etkileyecek? Zorunlu karşılıkların yapısını değiştirmek bu sorunun ilacı mıdır? Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın, Türk Lirası cinsinden mevduatların karşılığı için yabancı para ve altını teşvik etmesi ciddiye alınması gereken bir çaresizlik değil midir?

Para politikasını gevşetmenin ve piyasaya likidite vermenin başka bir yolu yok mudur ve neden kullanılmamaktadır?

Küresel ölçekte genelde mali sektörün ve kamu kesimlerinin verdikleri sözleri tutamayacağı, zorlandıkça merkez bankalarını parasal genişlemeye zorlayacağı bir süreç yaşıyoruz; asıl önemlisi daha yolun başlarındayız. Küresel talepte güç kaybı arttıkça, durgunlaşma yönündeki eğilimler güçlendikçe hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını geç de olsa herkes fark edecek ve o aşamaya gelindiğinde günü kurtarmak mümkün olamayacak. Bugünün etkili ve yetkili kesimleri, halk kitlelerini aldatanlar ve geleceği karartanlar sınıf olarak lanetlenecek... Gerçekle görüntü arasındaki fark açıldıkça yozlaşma hızlanacak, sonuç kesinlikle olumlu olmayacak... Bu sapık sürecin mimarı veya taşeronu olanlar demokrasi ve serbest piyasa şefi kavramları anlamazlar ama herkesi aldatmaya çalışırlar...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar