Sistemik kırılganlık ve değişim…

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Ekonomi gündeminin dikkati kısa vadeli faizler ve Merkez Bankası’nın bağımsızlığı konusuna yoğunlaşmış gibi bir görünüm sergiliyor. Yaklaşık iki senedir gazfren nitelemesiyle başlayan bu konu Türkiye’nin hareket yeteneği daraldıkça daha bir ön plana çıkıyor. Bu süreçte varılacak noktanın bir dönemin sonu, her bakımdan çok farklı yeni bir dönemin başlangıcı niteliğinde olduğunu kimse görmek istemiyor. Ağırlaşan sorunlarla birlikte kısa vadeye odaklanarak durumu idare etmeye çalışmanın yarattığı körlük pek dikkate alınmıyor. 

Türkiye ekonomisi, 1980 sonrasındaki küreselleşmenin dayattığı kuralsızlığa teslim olarak, geleceğinin finansal sermayenin tercihleri tarafından belirlenmesine razı oldu. Öncesinde dışa kısmen kapalı, rekabetin olmadığı, küresel nitelikteki gelişmelere tepki vermeyen bir yapıda idi; döviz kuru, faiz ve vergi oranları konularında siyasi irade mutlak belirleyici idi. Bugün üst durum çok farklı; yabancı kaynağa olan aşırıya kaçan bağımlılık nedeniyle finansal sermaye mutlak belirleyici konuma yükseltilmiş görünüyor. Siyasi iradenin yabancı sermaye ile uyumlu veya uyumsuzluğu sonuçları taban tabana zıt yönde etkiliyor. Hal böyle olunca siyasi iradenin faizler ve Merkez Bankası’nın bağımsızlığı konularındaki tavrını, küresel sermayeye ve onları yönlendirenlere meydan okumak daha gerçekçi görünüyor… Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!.. 

Doğal olarak bu aşamada sormak gerekiyor. Madem kavga edecektiniz, yabancı sermayeye olan bağımlılığın artmasına ve tümüyle belirleyici olmasına neden izin verdiniz? Bu çalışma son 12 yıldaki ekonomi politikası tercihlerinin yanlış olduğunu itiraf eden bir anlayışın ürünü müdür?.. Yabancı sermayenin net olumsuz tepki vereceğinin bilindiği bir oranda faiz düşüşü talep etmek ve para otoritesini baskı altına almanın başka bir anlamı olabilir mi? Tam ve aşırı bağımlı hale gelinmiş kaynakları kontrol edenlerle inatlaşarak amaca uygun pazarlık etme şansı olabilir mi? 

Eğer siyasi irade küreselleşmeye bağımlı mevcut sistemik yapıyı ne pahasına olur ise olsun yıkmak istiyorsa, Merkez Bankası’nın bağımsızlığını kaldırsın, faizleri düşürerek yabancı sermayeyi kovsun! Peki faizlerin düşürülmesini hararetle destekleyenler sonucun böyle olabileceğini biliyor mu? Galiba aşırı risk almış, likidite sıkıntısı yaşayan ve kredi imkânlarını umdukları oranda genişletemeyen işkolları ne yaptığını ve neye hizmet ettiğini artık bilemiyor; sistemik çöküş durumunda en çok kaybedenler arasında olma olasılığının çok yüksek olduğunu idrak edemiyor... Olsun, olabilecekleri görememelerinin şimdilik bir sakıncası yok; değişimin ne zaman ve nasıl geleceğini bilemeyenlerin bir şeyleri çok istemesi tüm koşulların onların denetiminde olacağı anlamına gelmiyor. 

Düşürün faizleri, sistemik kırılganlığı yeni rekorlara çıkarın ve ne olacak ise bir an önce olsun!.. Krizden kaçamıyor isek daha yıkıcı olmadan yaşayalım!..

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar