Sistem…
Hedefi gerçekleştirmek (başarmak) için bir araya gelmesi gereken, birbiriyle etkileşimli parçaların bütününe ‘sistem’ deniyor…
Ya ‘ortak bir hedef’ yoksa?
O bütün ise ‘sistem’ değil, ‘amaçsız bir topluluk’, ‘çıkarları çakışan topluluk’ olarak tanımlanıyor…
Yani…
Eğitimden ekonomiye, siyasetten çalışma hayatına kadar her alanda, istenilen ‘sürdürülebilir bir başarı’ ise…
Bilim, tecrübeler ve yasal çerçeve ile sınırları çizilen sistemlere ihtiyaç duyuluyor…
Bazen, sistemsizlik ve/veya bilime aykırı sistemler de tercih edilebiliyor…
O tercihler ise risk ve belirsizlikleri arttırırken, sorunlar için suçlu aratıyor…
Azınlıklara ‘kısa vadede’ kazandırırken, geneli tüketiyor…
Sistem varsa…
Üniversitenin ilk yılında çalışmaya başlamıştım Dünya Gazetesi’nde…
Sistemi vardı…
Hacettepe’de “iktisat” okuyan gencin, zihnini zorlayan teorileri, yaşatarak/uygulatarak öğretmek; üstüne sigortalayıp, maaş ödemek “öğrenci çalışanına” sunduğu ayrıcalıklardı..
Ben de dahil yüzlerce arkadaşımı, bu sistemle meslek sahibi yapmıştı…
Oysa…
3 yıl önce, Dünya markasını, Didem Demirkent’in de telkinleriyle, çalışanlar olarak tazminatlarımız karşılığında 3 yıllığına kiralamıştık…
O dönem yardım istediğimiz meslek büyüklerimiz, planlananın dışında işverenimiz olarak kalmayı tercih edince, yıllardır Dünya Gazetesi için çabalayan bazı çalışanlarla yollar ayrıldı…
17 yılı Ankara Temsilciliği görevi olmak üzere, dolu dolu 25 yılı geride bırakırken…
“Ailem, çocuğum, öğretmenim, ekmeğim…”, “Ayrılamam…” dediğim gazetemden, tam da 25 yılı doldurduğum gün ayrılmak zorunda kaldım…
Dünya mı?
Nezih Demirkent’in kurduğu, Didem Demirkent’in çalışanların önünü açarak güçlendirdiği bir sistemi, yasaları vardı Dünya’nın…
Çalışanlarına ve okuyucularına aidiyet hissettiren ve sahiplenmesini sağlayan bu sistem sayesinde Dünya 43 yıldır olduğu gibi, bugün de ayakta…
Sistemin parçası olabilmek için…
Öğrenciyken Dünya Gazetesi dağıtımı yapan, o yolla gazete okuma alışkanlığı kazanan, abone ile ilişkiler kurup haber takibini öğrenen ve bu sistemle kendini geliştirip ‘bölge müdürü/temsilcisi’ olan arkadaşlarımız var…
Odalar, bürokrasi, başbakanlık muhabirliği yapıp Anadolu’nun çeşitli illerinde deneyim kazanıp, büyükşehirlerde bölge temsilciliğine atanan arkadaşlarımız var…
Muhabirlik/editörlük/sektörel haberler yaparak Yazı İşleri/Haber Müdürü olan arkadaşlarımız var…
Kısacası, belirli alanlarda çalışmadan, başarı sağlamadan, liyakat eksiği ile sorumluluk verilen/üstlenen kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmemişti Dünya’da, şahitlik ettiğim son 25 yılda…
Bu nedenle Dünya Gazetesi, çoğumuzun çalışma hayatında ilk ve son işi/uzmanlığı/adresi olmuştu…
VELHASIL...
Sistemli olmanın getirisi mi?
Örneğin, Dünya Gazetesi Ankara Temsilciliği…
Son 17 yılda, 163 gencin çalışma hayatına atılmasına; mesleği ve Türkiye ekonomisini yaşayarak/ araştırarak öğrenmesine/ okuyabilmesine, çevresini geliştirmesine vesile olmuş…
O 163 gencin büyük bölümü, şu anda bakanlıklarda, bürokraside, sanayi ve medya kuruluşlarında önemli görevlerde…
Onlar benim, ‘birlikte, gazetem sayesinde inşa ettiğimiz’ huzurum/ mutluluğum…
20’li yaşların sonunda aldığım bu görevi, ‘Sen daha çok gençsin’ telkinleriyle, daha aktif/ heyecanlı genç bir arkadaşıma devredemediğim için mutsuzdum…
Bugün ise Ankara Temsilciliği görevini bir gün; genç, idealist, geliştiren, heyecanlı, paylaşımcı bir arkadaşıma devretme hayalimi gerçekleştirme şansını tekrar bulduğum için çok mutluyum…
Tarımda ‘binlerce yıllık sisteme’ dönüyoruz…
Sistem demişken…
Tarım başta olmak üzere ekonominin her alanında üretim ihtiyaca göre yapılır… İhtiyaç fazlası veya eksiğinde başa gelebilecekleri ise binlerce yıllık tarih ve bilimsel teoriler anlatır…
Sistemler bu bilgilere göre kurulup, uygulanır…
Önceki gün tarımsal üretime yönelik bir tasarı, kanunlaştı…
Tarım Bakanı Vahit Kirişci kanunu şöyle tanımladı:
"Yeni kanunla planlı tarım dönemi başlayacak.
Bundan böyle üreticilerimizin ne üretmeleri gerektiği konusunda planlama yapacağız…
Bu planlama sayesinde artık üreten, ürettiğinden mutlu olacak.
Ürettiği için mağdur edilmeyecek; pazarlama derdine düşmeyecek.
Türkiye'de gereksiz, lüzumsuz arz fazlalığı olmayacak"
Binlerce yıllık basit bir planlama sisteminin, bugüne kadar uygulanmaması konusunda söylenecek çok şey var ama, ‘tarımda umut verici sistem değişikliği’ deyip, not alalım…