Sistem kapasitesi ve kapsayıcı kurumlar
Geleceği inşa etmenin bileşenleri arasında, etki derecelerine göre bir sıralama yapılsa "entelektüel kapasite" ve "sistem kapasiteleri" ilk sıralarda yerini alır. Kapsayıcı kurumlar; düşünce sistemleri, eğitim sistemleri, teknik sistemler, finans sistemleri, ticari sistemler, hukuk sistemleri, siyasi sistemler, yönetsel sistemler ve sosyal sistemler gibi giderek karmaşıklaşan ağların yarattığı olanak ve kısıtları gözlemleyen, alternatif tepki stratejileri geliştiren yapılardır. Kapsayıcı kurum diye niteleyebileceğimiz yapıdaki bir örgütlenmenin karar süreçlerinde dikkate alması gereken sistemle ilgili sorunlara çok genel bir çerçeve çizmeyi deneyelim:
1. Düşünce sistemleri: Genel çizgileri ile kuramları, öğretileri ve ideolojileri kapsar. Kapsayıcı iş kuramınız yoksa öğrenmeniz, öğretmeniz, sorunlarınızı çözen ve değişmelere uyum sağlayan bütünsel bir düşünce sisteminiz de olamaz. Yaşamın bütün diğer alanlarında olduğu gibi, kapsayıcı kurumlara sahip olmamız, onları geliştirmemiz, sürdürülebilirliğin araçları haline getirmemiz kuramsal yaklaşım gerektirir. Düşünce sisteminin bir başka bileşeni "öğretilere" sahip olmaktır. Geniş anlamda ele aldığımızda "ideolojiler" de düşünce ve davranışlarımıza yön verir. Kapsayıcı kurum, paylaşımcı ve katılımcı yönetimi ile düşünce sistemini nesnelleştirmeye katkı yapar; bilgiye dayalı fikir üretimini öne çıkarır ve kaliteli fikir üretilmesinin önünü açar.
2. Eğitim sistemleri: Canlıların kendilerini korumalarının ve geliştirmelerinin en etkin aracı uyum yetenekleridir. Değişim ve dönüşümlere uyum için yetenekleri geliştirecek olan temel araç da eğitim sistemidir. Bu deneme kapsamında kapsamlı bir tartışma yapma şansımız yok ama herhangi bir kurum geleceğini inşa etmede bir eğitim kuramına sahip değilsek, kapsayıcılık niteliğini kazanamıyor.
Kurum, fırsat eşitliği sağlamıyorsa, en değerli varlığı olan insan kaynağını israf ediyor. Okul öncesi yaşlardan üniversiteye kadar eğitim sisteminden ne beklediğimizi netleştirmeliyiz. Kurumlar, plan ve projelerinde "eğitim sistemleri bağlamını" karar parametreleri arasına almalı, kapsayıcılık alanını genişletmeli; dönemsel rüzgârların etkiliyle bir uçtan ötekine salınmamalı.
3. Ticari Sistemler: İşyerleri ve alış-veriş biçimlerini kapsar. Üretim, ulaşım ve iletişim teknolojilerinin iç bütünlüğü ticari sistemini oluşturan ağları, karşılıklı-bağımlık ilişkilerini, tedarik zincirinin işleyişini, dağıtım ve lojistik etkinliklerini, satış ve pazarlama tekniklerini biçimlendirir.
Mahalle bakkalı Sanayi Toplumu aşamasında ticari ilişkilerimizin odağında yer almıştır; bugün örgütlü perakendecilik bakkal sistemini önemli ölçüde çözmüş, piyasadan elemiştir.
Ticari sistemleri yönlendiren eğilimleri kavradığımızda, alıverişin yaşam biçimi ve yaşam tarzını nasıl etkilediğini daha net anlayarak; işlerimizi daha etkin yönetebiliriz.
Çok genel çizgileri ile anlatmak gerekirse, üretimin daha sınırlı, ulaşım ve erişmenin daha dar kapsamlı olduğu dönemlerde "satıcı piyasalar egemenliği" vardı. Bugün, zihni ve fiziki anlamda erişmenin kolaylaşması "alıcı piyasalar egemenliğini" öne çıkardı. Alıcı piyasaların egemenliği, örgütlü perakendede olduğu gibi birçok ticari alanda işyerlerinin fiziksel özelliklerini, kent içindeki konumlarını değiştirdi. Gelir yapılarının değişmesi, orta sınıfın büyümesi tüketici değer, beklenti ve davranışlarını etkiledi: Yeni bir satın alma kültürü oluştu, bu gelişme yaşam biçimlerini yaşam tarzlarını ve yaşam kalitesini yeniden belirliyor.
4. Finansal sistemler: Finansal araçların çeşitliliği, banka sistemi, sigorta sistemi, sermaye piyasası derinliği bütün kuruluş ve kurumları derinden etkiler. Finansal sistemlerin işyerleri için yarattığı fırsatları tanımlamadan etkin bir gelişme yaratamayız. Finansal sistemin kurum üzerine etkilerini net bilgilerle açıklamadan da kapsayıcı kurumdan söz edemeyiz.
Bu denemede başlıklar halinde aktardığımız alt-sistemlerin yapılarının, işlevlerinin ve kültürünün değiştiğini gözlemliyoruz. Sistemler hem kendi iç yapılarındaki karşılıklı-ilişkiler bağlamında karmaşıklaşıyor hem de sistemler arasındaki bağlantılar, bağlar ve bağımlılıklar giderek artıyor. Artan ilişkilerin yarattığı "karmaşıklığı" analiz edebilme, tek bir insanın gücünü aşacak ölçeklere ulaşıyor. Bireyin gücün aşan durumlarda "ortak akla" olan ihtiyaç da artıyor; böyle bir gelişme kurumların yaşam biçimi, yaşam tarzı ve yaşam zenginliğimizi belirlemesindeki rolünü de güçlendiriyor.
5. Bilimsel ve Teknolojik sistemler: Kapsayıcı kurumun net bilgi sahibi olması gereken hususlardan bir diğeri de bilimsel ve teknolojik sistemdir. Bilimsel bulguların izlenmesi, teknolojik uygulamalar, ulaşım ve iletişim altyapıları, patentlerdeki gelişmeler, ihraç ürünlerinde ileri teknolojinin payı vb. bir dizi etken de kapsayıcı bir kurumun analiz etmesi, gelişmeleri yakından izlemesi ve gerekli önlemleri alması gereken sorunlardır.
Bilimsel ve teknolojik altyapıların potansiyeli ve toplumun potansiyellere erişilme düzeyi etkin gelişme yaratabilmenin gerek şartıdır. Bilim ve teknoloji üretim etkinliğinin çok temel girdilerinden biridir.
Hızlı bir kalkınma yaratarak insanımızın refahını artırmamız için işimizle ilgili net bilgi sahibi olmalıyız. Yetmez, kaynakları etkin koordine edebilmeliyiz. Bir adım sonrasında rekabet edebilir alanlar keşfederek enerjimizi alanlara odaklanmalıyız. Kaynak koordinasyonu dediğimizde, yeraltı ve yerüstü kaynaklar, fiziki sermaye ve insan gücü yanında "teknolojiyi" de algılamıyorsak, eksikli bir yaklaşım olur. Bu noktadan hareket ettiğimizde, kapsayıcı kurumların gücünü yaratan bileşenler arasında yer alan "sistem kapasitesinin" ağırlıklı konumunu daha rahat kavrayabiliriz.
6. Hukuk sistemi: Kalkınmanın çok temel araçlarından biri olan kapsayıcı kurum oluşturmanın etkin araçlarından bir diğeri hukuk sistemidir. Hukuk sistemi kapsamında vergi yasalarının gözden geçirilmesi, ticaret ve borçlar yasaları gibi özel hukuk alanlarında günün koşullarına uygun düzenlemeler yapılması, fikri ve sınai mülkiyetin korunması, yurttaşlık yasasının uyumu vb. hukuk alanı da kapsayıcı kurumların ayrıntıda gözlemeleri gereken konulardır.
Vergi yasalarının bireysel gelişmesinin önünü açması, ticari ihtilafların çözümünde ihtisas mahkemelerinin oluşturulması, bilirkişi kurumunun işlerliğinin sağlanması, yerel yönetim yetkilerinin düzenlenmesi ve görevlilerinin hak ve sorumluluklarını belirlenmesi, birincil ve ikinci düzenlemeler arasındaki dengelerin kurulması, eşdeğerlilik ilkesinin uygulanması, çevre koruma mevzuatının çıkarılması vb. konuları kavramış olmak da kapsayıcı kurumların alanını genişletir. Kapsayıcı kurum olabilmenin gerek şartlarından bir diğeri de, bir yandan sistemin geliştirilmesi için çaba gösterme, öte yandan var olan sistemden en üst düzeyde yararlanabilmedir.
Yasa karşısında bütün yurttaşların eşitliğinin sağlandığı kanısı, sistemin güçlüden yana işlemediği güveni kurumların kapsama alanlarını genişletir. Kanunları eleştirme hakkımız vardır ama kanunlar yürürlükte oldukları sürece onlara uymama kimsenin aklından bile geçmemelidir. Bir sonraki adım yargıçların zihni, statü ve maddi açıdan bağımsızlıklarının sağlanmasıdır.
Kurumların yeraltı ve yerüstü kaynakları etkin değerlendirebilmesi, fiziki sermayenin verimli kullanılması, insan kaynağından en üst düzeyde değerlendirmesi, teknolojinin israfa neden olmayacak biçimde kullanılması gerekir. Hukuk sistemi şeffaflık, açıklık, güvenirlilik ve süreklilik sağlamazsa, kurumların kaynak kullanma verimi, dolayısıyla kapsayıcılıkları gelişemez.
7. Sosyal, siyasi ve kültürel sistemler: Özgür düşünce ve anlatım özgürlüğünün kapsayıcı kurum bileşenleri arasında çok önemli bir yere sahip olduğu daha önce anlatıldı. Bu bakış açısıyla değerlendirirsek, siyasi partiler yasasının günün koşullarına uyumlu hale getirilmesi önemli bir adımdır… İkinci adım, seçim sistemlerinin çoğunluğun iradesini yansıtacak biçimde düzenlenmiş olmasıdır. Temsili demokrasinin işleyişi, özellikle kaynak denetim işlevi önemli bir kapsayıcı özelliktir. Küresel erişebilme alanın geliştirilmesi, sağlık sisteminin güven altına alınması, emeklilik sisteminin güven yaratması, meslek edinme olanaklarının sağlanması, çiftlerin ana-babalık eğitiminden geçmesi, aile danışmanlık sistemlerinin işletilmesi, suçluların topluma kazandırılması, engellilerin rehabilitasyonu, çevre ve kent planlamasına katılım vb. sosyal, siyasi ve kültürel boyut da kapsayıcılığın önünü açabilir; tersine tıkama işlevi de görebilir.
8. Yönetim sistemleri: Otoriter yönetim, demokratik yönetim, katılımcılık, ortak irade ve ortak akla dayanan yönetil, yalın yönetim, yönetişim vb. bir dizi yönetim tekniği gündemdeki sorundur.
"Metot o kadar önemsizdir ki sadece esası etkiler" anlatımını bir kez daha anımsayalım. Kurumumuzun içinde bulunduğu iş çevresine uygun yönetim metotlarına sahip değilsek, kurumun birikim yeteneğini istediğimiz gibi geliştiremeyiz. Başka bir anlatımla, uygun yönetim metotları olmaksızın kaynak verimini rekabet edebilir düzeye çıkaramayız.