Sistem bozucular
Sistem, aynı amaçlı gerçekleştirmek için birlikte çalışan parçalar bütünü olarak tanımlanır. Kelime olarak çok farklı alanlarda, çok farklı şekillerde kullanırız. Örneğin, futbol takımlarının oyun sisteminden, güneş sistemine, öğrencilerin başarısında rol oynadığına inandığımız çalışma sistemine kadar.
Hayatta karşımıza çıkabilecek mükemmel iki sistemden biri insan vücudunun kendisidir. Tam anlamıyla bir mucize olarak kabul edilmesi gereken vücudumuz, yukarıdaki basit tanımın bütün özelliklerini içinde barındırıyor. Tek bir amaca ulaşmak için birbirleriyle mükemmel bir uyum içinde çalışan daha küçük sistemlerden meydana gelmiştir insan vücudu. Bir diğer mükemmel sistem ise üzerinde yaşadığımız dünyanın kendisidir. Bu iki mucizevi sistemin ortak özelliği ise, her ikisinin de biz insanlar tarafından her geçen gün biraz daha bozulmasıdır. Geçen yıllar kuşkusuz insan vücudu üzerinde bazı yıpratıcı etkilere sahiptir ama büyük bir çoğunluğumuz ise yaşam şeklimizle, yediklerimiz ve içtiklerimizle vücudumuzun yıpranma oranını büyük oranda artırıyoruz. Benzer şekilde, dünyamıza verdiğimiz hasarlar hepimizin malumu. Bu iki örneğe bakarak insanlığın en büyük lanetinin mükemmel sistemleri bozması olduğunu iddia edebilirim.
Bir taraftan bize hediye edilen bu mükemmel sistemleri bozarken, diğer yandan da yaşadığımız her ortamda yeni sistemler kurmaya çalışıyoruz. Özellikle iş hayatında iyi sistemler kurmak suretiyle olası zorluklardan kurtulmayı, karşımıza çıkması muhtemel riskleri bertaraf etmeyi istiyoruz. Gelişmiş sistemler tasarlamak, onları hayata geçirmek konusunda en büyük zorluğumuz ise doğuştan sistem bozma özelliğine sahip benzerlerimizin içinde yer alacağı bu sistemlerin kendi korunma mekanizmalarını da kurmak zorunda kalmamız. Bu nedenle sistemi destekleyecek mevzuatı oluştururken, bir yandan sistemin işleyiş kurallarını koyup diğer yandan sistemi bozabilecek davranışları tahmin edip onlara da önlem almaya çalışırız. Ancak ne yaparsak yapalım, ne vücudumuz gibi mükemmel bir sistem kurabiliriz ne de olası bütün tehditleri önceden tahmin ederek önlem alabiliriz. Ne kadar iyi sistemler kurmaya çalışırsak çalışalım, arada boşluklar veya belirsizlikler olması kaçınılmaz olacaktır.
Her sistemin içinde bu tür boşluklar olduğuna göre, iyi işleyen sistemler ile başarısız sistemler arasındaki temel farkı yine insanın kendisi oluşturacaktır. Çalışanların sisteme uygun seçilmiş olması kadar karakteristik özellikleri de sistemin başarısı üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Eğer sistemin dişlileri rolündeki insanlar sistem içinde yakaladıkları boşlukları doldurmaya çalışırlarsa sistem başarılı olacak, bu boşluklardan fırsat yaratmaya çalışırlarsa sistem başarısızlığa doğru yol alacaktır. Başarılı bir sistem oluşturabilmek için ortak amaca inanmış çalışanlar, çalışanlar arasında etkin formal ve informal iletişim ve kuşkusuz iyi niyet olmazsa olmazlar olarak sıralanabilir.