SİS
Sahnedeki kaza
Yaşamda her şey hep planladığınız gibi olmuyor. Bazen beklenmedik şeyler çıkıyor önünüze. . Geçtiğimiz cumartesi de öyle oldu. Hafta sonu bir sigorta şirketinin yıllık toplantısında konuk konuşmacı idim. Her şey yolunda giderken beklemediğim bir şey oldu. Sahnede düştüm. Konuşmamın heyecanına kendimi öyle kaptırmışım, önümdeki basamağı fark edemedim ve bir alt basamağa yatay biçimde kondum.
Zeki Müren TRT İzmir stüdyosunda kendisi için düzenlenen bir tören esnasında geçirdiği kalb krizi sonucu ölmüştü. Çok sevdiği bir ortamda yaşama veda etmişti. "Sanatçılara yakışanı bu; sanatçı ve hoca sahnede ölmeli" demiştim. "Keşke ben de öyle ölsem" diye içimden geçirmiştim o gün. Ama bu kadar erken olmasını beklemiyordum doğrusu(!) . Kötü düştüm, ama şans eseri fazla hasar olmadı.
Sis ve bekleyiş
"Olmuşla ölmüşe çare yok" derler. Olan olmuştu. Cumartesi günü Antalya havaalanına geldiğimde tek istediğim bir an önce İstanbul'a uçmak ve evime kavuşmaktı. Ama orada da beklenmeyen bir şey oldu. Uçak kalkışında gecikme anonsu yapıldı. Normaldir dedim kendi kendime. Sabiha Gökçen Havaalanında 72 saat bedava park imkanı sunduğunu söyleyen ama gittiğinizde "Park Dolu" levhası ile karşılaştığınız şirketin uçağının da gecikmesi doğaldı. Daha sonra Türk usulü birer saatlik uzatmalarla havaalanında 5 saatlik bir bekleme sonucu seferlerin iptal edildiği bildirildi. İstanbul'da sis vardı, uçaklar inemiyordu, kalkamıyordu.
Havayolu şirketinin önünde tartışmalar yaşandı.Böyle durumlarda uçak şirketinden çok fazla kişiyi de çevrede bulamıyorsunuz. Genelde reklam ve halkla ilişkiler bölümleri çok kalabalıktır şirketlerin. Ama o kalabalık, reklam yapmak içindir, yoku satmak içindir. Ama hizmet aksadığında müşteriye yol gösterecek birilerini bulmazsınız..Uçak şirketi "Paranızı geri veririz,ya da biletinizi açığa alırız" demişti. Yapılacak bir şey yoktu. Olan olmuştu yine. Antalya bir gece daha bizi misafir edecekti.
Havaalanı sosyal site
"Yiğidi öldür, hakkını ver" demişler. Havaalanlarında geçirilen uzun sürenin yararları da oluyor. Havaalanı adeta canlı sosyal site idi..Örneğin, uzun süredir görmediğim bazı dostlarıma rastladım..Değişik projelerden, değişik iş yerlerinden tanıdığım dostlara. Onlarla hasret giderdim. Aynı yolun yolcusu idik. Geçen 5 saat kısa bir süre değil. Oturup felsefe yaptıklarımız oldu. İstanbul'da sis kötü imiş dedim bir dostuma. "Kafalardaki sis daha kötü Hocam" dedi. Başka birisi hemen ekledi "Asıl sis Ankara'da."
Uçan fiyatlar
Can sıkıntısı mideye vuruyor. Beklemekten canı sıkılan havaalanındaki kafelere koştu. Sanırım bu sisten en kârlı çıkanlar da havaalanında yiyecek satanlar oldu. Oralardan alışveriş ettiğinizde havaalanlarında yalnız uçakların değil, fiyatların da uçtuğunu görüyorsunuz. Havaalanında birlikte bekleyen çalışma arkadaşlarına patates cipsi alan ve iki pakete 18 lira veren genel müdür gazetelerin dikkatinden kaçtı. "İşte ülkemizin zenginleri" diye manşet atabilirlerdi (!)
Seyyarlara fırsat verilebilse
Trafik sıkıştığında yollarda seyyar satıcılar oluşur. Eğer havaalanına rahatça girilebilse ilginç hizmetler ortaya çıkabilirdi. Örneğin, kablosuz internet servisi satabilirlerdi. Koca havaalanında, koca koca fiyatlar ödediğiniz havaalanında internet yoktu.
Bu kadar beklemek ve hatta bir gece yatmak aklınıza gelmediği için telefonlarınızın şarjı bitiyor. Havaalanında "Cep telefonları şarj edilir" diye bir hizmet satan olsa rahatlıkla alınırdı.
Havaalanında bekleyen kişilerin hemen hepsinin ellerinde dizüstü bilgisayarları gördüm Beklerken film seyredebilmeleri için eksik olan iki şey vardı: kulaklık ve film. Seyyar satıcıların verebileceği bir başka hizmet kulaklık ve film kiralama olabilirdi.
Sonuç
Sis, romantik bir şey. Bir tül gibi doğayı sarıyor. Bir çok şaire ilham olmuş. Ama sis hava yolculuğu için bir kabus. Çünkü doğayı her zaman yenmek mümkün olmuyor. Sis şairlere ilham, havaalanındaki kafelere ve otoparklara bereket yağdırıyor.
Ve bunca koşuşturmaca arasında sis bir gün de olsa sizi durduruyor. Sis kötü ama, dostumun söz ettiği kafalardaki sis en kötüsü. Sonunda sis kalktı uçtuk. Bakalım kafalardaki sis ne olacak?
Ne demişlerdi, "Olmuşla ölmüşe çare yok". Evet şirketler sisi önleyemezler. Ama bu bilgi çağında müşteriye doğru bilgi vererek ölmeyecek bir şirket olacaklarını gösterebilirler. Örneğin, "Otoparkımız dolu oluyor, bize güvenmeyin" diyebilirler. Müşteriye sağlıklı bilgi aktarabilirler.
"Ne yapalım sis var, paranızı geri verelim" anlayışı ile dünya şirketi olamazsınız. Sadece ucuz fiyatla fark yaratarak yaşayamazsınız. Asıl fark ve büyüklük, işler aksadığında, örneğin sisli ve karlı havalarda ortaya çıkan farklı hizmet anlayışınızla ortaya çıkar. İlkesiz yönetim anlayışı bir sis gibi şirketlerin üstüne çöker. O sis kalkmadan şirketler uçuşa geçemez.
Başka bir sisli havada bir havaalanında dostlarla görüşmek umuduyla….