Şirketlerin sorunu; ortaklar cari hesabı

Rüknettin KUMKALE
Rüknettin KUMKALE rkumkale.ymm@gmail.com

 

Her şeyden önce belirtmeliyiz ki, Ortaklar Cari Hesabını kullanırken, ortaklar tarafından şirkete borçlanılırken yada şirketten alacaklı hale gelir iken, Kurumlar Vergisi Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu’ndaki konu ile ilgili hükümleri bir arada düşünmek, değerlendirmek ve buna göre hareket etmekte yarar vardır.

Türk Ticaret Kanunu’nun 358.maddesinde bulunan “Pay sahipleri, sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ifa etmedikçe ve şirketin serbest yedek akçelerle birlikte kârı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olmadıkça şirkete borçlanamaz.” Hükümlerine göre pay sahipleri, şirketin serbest yedek akçelerinin ve kârının toplamı geçmiş yıl zararlarını karşılayan bir durumda ise şirkete borçlanabileceklerdir.  

Bunun yanında, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun Örtülü Sermaye Başlıklı 12/1. Maddesine göre “Kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye sayılır. Ayrıca, gene Kurumlar Vergisi Kanunu’nun Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı başlıklı 13/1 Maddesinde; Kurumlar, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunursa, kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılır. Alım, satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir.” Hükmü bulunmaktadır.

Yurdumuzda ticari hayatın işlemeye başlamasından bu yana şirketin büyük ortağının, şirketini şahıs işletmesi gibi işletme arzusu özellikle Ortaklar Cari Hesaplarının kullanılmasına yol açmakta ve bu da özellikle Vergi Kanunlarımız açısından büyük sakıncalar doğurmaktadır.

Şirketin parasının şirketin işleri için kullanılması ile şirket sahibinin özel hayatı için kullanmasını biri birinden ayırmak gerekmektedir. Ticari hayatımızda huzur hakkı uygulaması oturmamıştır. Halbuki şirket yöneticisine ödenecek huzur hakkı, ücret, prim ve bunun gibi ödemeler ile soruna çözüm bulunabilir. Şirket ortağı şirketin bütün parasını kendi özel parası gibi görerek harcamaya kalkması durumunda ortaklar cari hesaplarının işlemesi sonucunu ortaya çıkmaktadır.

Tek ortaklıklı da olsalar,  Limited ve Anonim Şirketlerin, Ticaret Kanunu’muza göre bir sermaye şirketi olması, ortağının ve şirketin ayrı kişiliklere sahip olması, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 12 ve 13. Maddelerinde yer alan Örtülü Sermaye ve Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı hükümleri bu şirketlerin bir sermaye şirketi gibi işletilmesi gerektiğini, bunların şahıs işletmesi olmadığını göstermektedir.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İnovasyon 16 Ekim 2019
İşletme sermayesi 16 Temmuz 2019