Şirketlerde şefkati engelleyen iletişim
Yücel UYGUN
“Kendinizi geliştirmek için öyle çaba harcayın ki,
başkalarını eleştirmeye zamanınız kalmasın.”
M.C.Rumi
Hayatımızın çok büyük bir kısmını insanlarla iletişim kurarak geçiriyoruz. Ne kadar etkili bir iletişime sahip olursak hayatımız da bir o kadar kolaylaşıyor ve başarı çizgimiz yükseliyor. Şirketlerde ise iletişim ile ilgili sorunlar, başta gelen problemler arasında yer alıyor. Sorunların bazıları yönetim veya sistem kaynaklı olurken bazıları ise personel kaynaklı olabiliyor. Görev tanımlarının net olmaması veya hiç oluşturulmaması, rekabetin artması, kuşak farklılıkları, liderlik uygulamalarının yetersiz kalması şirket veya sistem kaynaklı sorunların başında geliyor.
Bazı iletişim sorunları ise bireyin hayata karşı yanlış olan yaklaşımlarından oluşuyor. Birey gerek özel yaşamında gerekse iş yaşamında şefkati engelleyen iletişim kurduğunda hayatı da buna bağlı olarak zorlaşıyor. Yönetici veya çalışan insanlarla iletişim kurarken aşağıdaki yanlışlar doğrultusunda hareket ettiğinde başarının en önemli anahtarı olan “iletişim sanatı” konusunda sınıfta kalıyor.
- Ahlakçı yargılar
Kimse başkasını eleştirecek kadar dört dörtlük değil. İnsanlar, başkalarını eleştirecekleri süreyi kişisel gelişimleri için harcasa, kendileri için harika bir yatırım yapmış olurlar. Sadece şirketlerde değil, bugün sosyal medyada da insanları etiketleme (yermek) konusu almış başını gidiyor. Adeta insanların birçoğu, başkaları hata yapsın ben de hemen linç girişimini başlatayım diye bekliyor. İletişimin en önemli unsurlarından biri de karşıdaki kişiye öncelikle –statüden, sosyal kimlikten bağımsız olarak- birey olarak değer vermektir.
Yapılan araştırmalar, insanları en çok yermek isteyen kişilerin, daha çok kendine güven konusunda yetersiz olanlar olduğunu ortaya çıkarıyor. Çevremize baktığımızda bu insanlar ile karşılaştığımızda da bunun doğru olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Kendine şefkat gösteremeyen kişi, başkasına hiç gösteremiyor. İnsanları yargılamadan önce, hayata onların penceresinden bakmak, insanların giderilmemiş ihtiyaçlarını anlamak gerekiyor.
- Karşılaştırma yapmak
Günümüzde sosyal medyanın da giderek yaygınlaşması, insanların/çalışanların kedilerini diğer kişilerle karşılaştırması için daha çok zemin oluşturuyor. Ne kadar mutsuz olmak istiyorsak, o kadar kendimizi diğer insanlarla karşılaştırmalıyız. Yaşamda herkesin yolculuğu ayrı ilerliyor. İster özel yaşamda ister iş yaşamında olsun, onda var bende yok (başarı, zenginlik, statü vb.) yaklaşımı yerine, sahip olduğumuz şeylere şükür etmek şu dünyadaki en önemli vazifelerimizin başında geliyor. Başkalarına odaklanmak yerine, kendimizde bulunan yetenekleri, özellikleri açığa çıkarmak faydalı bir yaklaşım olacaktır.
- Sorumluluğu reddetmek
Sorumluluk bilinci, bizi hayata bağlar, içsel motivasyonumuzu yükseltir, yaşamda bir anlam bulmamızı sağlar. Sorumluluğu reddetmek ise, performansımızı kayda değer oranda düşürür ve bizi mutsuz eder. Örnek vermem gerekirse, çalışanın veya yöneticinin, üst birim yöneticisine mesai sonunda veya hafta bitişinde rapor gönderirken kendi kendine serzenişte bulunması içsel motivasyonu düşürür ve yapılan işin hatalı çıkmasına sebep olabilir. Çalışanın burada sorumluluğu reddetmek yerine kucaklaması gerekir. Mesela çalışan/yönetici şu düşünceyle hareket edebilir: “Ben bu takımın bir parçasıyım, gönderdiğim rapor ile yöneticime yardımcı olmuş oluyorum.”
Aynı tutum özel yaşam için de gereklidir. Evde yemek yapan veya çocuğunu okula götürmek zorunda olan ebeveynler, içinde bulundukları görevin önemini fark ettikleri zaman, kendilerini motive ederler. “Yemek yapmak zorundayım’’ yerine “yemek yaparak ailemin en önemli fiziksel ihtiyaçlarını karşılıyorum, onları besliyorum’’ veya “çocuğumu okula götürmek zorundayım’’ yerine “çocuğumun gelişimi için katkıda bulunuyorum’’ vb. Hayatımızdan “zorundayım” sözcüğünü çıkarmamız, yaptığımız işlerde özerk bir tutum oluşturmamız ve sorumluluk bilincimizi geliştirmemiz için zemin oluşturur.
İşletme içindeki iletişim ile ilgili sorunlar, önlem alınmadığı zaman firmaya para ve zaman kaybettiriyor. Ayrıca personelin/yöneticinin gereksiz yere emek harcamasına neden oluyor. Bu sebepten liderlerin bu konuya eğilmeleri, açık iletişim ortamını desteklemeleri, personel eğitimine önem vermeleri iletişim ile ilgili sorunların giderilmesi açısından son derece önemli bir yaklaşım olacaktır.
Şu dünyada harika bir iletişime sahip olmak, bize düşündüğümüzden daha çok fayda sağlıyor. Başarı çizgimizin yükselmesi için, her geçen gün iletişim kalitemizi yükseltmemiz gerektiğine inanıyorum. Yukarıdaki konular ile ilgili daha detaylı bilgi edinmek isteyenler için, Marshall Rosenberg’in “Şiddetsiz İletişim” kitabını öneririm.