Şirketler yeni gerçeklere hazır mı?

Burak Tayiz
Burak Tayiz Yeşil Odak burak.tayiz@dunya.com

Son yıllarda iklim değişikliği uzak bir tehdit olmaktan çıktı ve ekonomik den­geleri doğrudan etkileyen bir unsur haline geldi. Değişen hava koşulları, yükselen de­niz seviyeleri, kuraklık, sıcak hava dalgala­rı ve bunların iş dünyasına yansıyan sonuç­ları artık görmezden gelinemeyecek kadar belirgin.

Allianz Trade’in hazırladığı son İklim Değişikliği Raporu, bu yeni dönem­de hangi sektörlerin daha fazla risk altın­da olduğunu ve şirketlerin nasıl bir yol ha­ritası belirlemesi gerektiğini gözler önüne seriyor. Özellikle gayrimenkul, otomotiv, tarım, enerji ve ağır sanayi gibi sektörler, yeni enerji standartları, düzenleyici baskı­lar ve hızlı teknolojik değişimlerin etkisiy­le her geçen gün daha kırılgan hale geliyor.

Artan baskılar ve kayıplar

Enerji sektörü, iklim değişikliği ile mü­cadelede hem en büyük sınavı veren hem de en büyük dönüşümü yaşayan alanlardan biri. Rapora göre enerji sektörünün düzen­leyici baskıları, artan işletme maliyetle­ri ve yenilenebilir kaynaklara geçiş süreci nedeniyle büyük bir kırılganlık yaşandığı­nı ortaya koyuyor. Avrupa ve ABD piyasa­larında yapılan analizlere göre, enerji sek­töründe dönüşüm sürecine adapte olan şir­ketlerin değer kaybı daha sınırlı kalırken, bu değişime ayak uyduramayan firmalar ciddi kayıplarla karşı karşıya kalıyor.

Bunun yanında, iklim değişikliğinin te­tiklediği ekonomik değişimler gayrimen­kul sektörünü de doğrudan etkiliyor. Av­rupa’da yapılan değerlendirmelere göre, gayrimenkul sektöründe şirket değerle­melerinde yüzde 40’a varan kayıplar öngö­rülüyor. Bunun başlıca nedeni, aşırı hava olayları ve sürdürülebilirlik standartlarına uyum sağlayamayan projelerin cazibesini yitirmesi. Sadece kârlılık açısından değil, güvenlik ve sürdürülebilirlik açısından da yeni bir döneme girildiği artık net bir şekil­de görülüyor.

Yatırımcılar için yeni dönem

İklim değişikliğiyle bağlantılı finansal riskler, yalnızca büyük şirketleri değil, ya­tırımcıları da doğrudan ilgilendiriyor. Ra­por, yatırımcıların portföylerini yeniden değerlendirmeleri gerektiğini vurguluyor. Peki, bu ne anlama geliyor? Eskiden oldu­ğu gibi uzun vadeli yatırımları sadece geç­miş performansa göre yapmak artık müm­kün değil. Küresel ısınma, sürdürülebilir­lik politikaları ve düzenleyici değişiklikler artık yatırım kararlarında çok daha büyük bir yer tutuyor.

Özellikle “Net Sıfır 2050” senaryosu, birçok sektör için değerlemelerde ilk etap­ta kayıplara yol açsa da uzun vadede ekono­mik dayanıklılık sağlıyor. Sağlık ve ihtiya­ri tüketim malları gibi sektörler, ilk etapta zorluk yaşasa da gelecekte daha sağlam bir konum elde edecek gibi görünüyor. Bu, kı­sa vadeli kazanç peşinde koşanlar için kötü ama uzun vadeli, sürdürülebilir bir ekono­mi için gerekli bir adım.

Uyumlanmak zorundayız

Bugün iş dünyasının ve yatırımcıların karşı karşıya olduğu en büyük gerçek, ik­lim değişikliğinin kaçınılmaz bir ekono­mik faktör haline geldiği...

Geçmişte bir çevresel mesele olarak ele alınan bu konu, artık iş dünyasının ve fi­nans piyasalarının temel belirleyicilerin­den biri. Şirketlerin ve yatırımcıların bu yeni düzene uyum sağlamak için daha pro­aktif olmaları gerekiyor.

Öncelikle, şirketlerin ve yatırımcıların risk analizlerini daha geniş bir perspektif­te yapmaları şart. Yalnızca kârlılık değil, sürdürülebilirlik ve uzun vadeli değer ya­ratma gibi unsurlar da göz önünde bulun­durulmalı. Sektörel risklerin farkında olup bu riskleri minimize edecek stratejiler ge­liştirmek, gelecekte ayakta kalmanın en önemli anahtarı olacak.

Çıkarılacak kıssa ise şu: dünya değişiyor ve bu değişimden kaçmak mümkün değil. İş dünyası ve yatırımcılar için en önemli mesele, bu değişime nasıl ayak uyduracak­ları. İklim politikaları sertleşirken, piyasa dinamikleri de buna paralel olarak dönü­şüyor. Bu sürecin kazananları, değişime di­renmek yerine ona uyum sağlayanlar ola­cak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Muhasebe vakti 19 Şubat 2025
Ateşkesten arta kalanlar 05 Şubat 2025