Şirketler topluluğunda hakim teşebbüsün tacir sayılması sorunu
Soner ALTAŞ
Ülkemizde uzun yıllardır var olmasına rağmen, şirketler topluluğuna dair kurallar 1 Temmuz 2012’de yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir. TTK’nın 195’inci maddesinin birinci fıkrasında şirketler topluluğunun genel kural olarak ticaret şirketleri (yani, kollektif, komandit, anonim, limited şirketler ile kooperatifl er) arasında kurulabileceği ifade edilse ve buradan hâkim şirketin bir ticaret şirketi olabileceği sonucu çıkarılsa da, aynı maddenin beşinci fıkrasında “Şirketler topluluğunun hâkiminin, merkezi veya yerleşim yeri yurt içinde veya dışında bulunan, bir teşebbüs olması hâlinde de, 195 ilâ 209'uncu maddeler ile bu kanundaki şirketler topluluğuna ilişkin hükümler uygulanır” hükmüne yer verilerek hâkimin teşebbüs olması halinde de şirketler topluluğuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir.
Nitekim, TTK’da bu konuda açık bir sınırlama yer almamakla birlikte, Ticaret Sicili Yönetmeliği’nde, şirketler topluluğundan bahsedebilmek için, biri ana ikisi de yavru şirket olmak üzere en az üç ticaret şirketinin; eğer ana şirket bir ticaret şirketi değil de bir teşebbüs ise, bu durumda teşebbüse doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunan ticaret şirketlerinin sayısının en az üç olması gerektiği belirtilmiş ve teşebbüse ilişkin durum farklılaştırılarak kabul edilmiştir. Bununla birlikte, üzülerek belirtmeliyiz ki, ne TTK’da ne de Ticaret Sicili Yönetmeliği’nde “teşebbüs” kavramına açıklık getirilmiştir.
Buna karşılık, öğretide, hakim teşebbüsün, gerçek kişi veya tüzel kişi olabileceği, ticaret şirketi olmasının zorunluluk teşkil etmediği, bu yönüyle, aile üyeleri, dernek, vakıf, hatta belediyelerin dahi hakim teşebbüs olabileceği yönünde görüşler mevcuttur. Biz de bu görüşlere katılmaktayız. Bu durumda, gerçek kişilerin, il özel idaresi, büyükşehir belediyesi, belediye gibi kamu tüzel kişilerinin, kamu kurumu niteliğindeki ticaret, sanayi, meslek odalarının, özel hukuk tüzel kişisi olan organize sanayi bölgelerinin ve burada ismini sayamadığımız diğer özel ve kamu tüzel kişilerinin en az %51’ine iştirak edip oy haklarının çoğunluğuna veya yönetim kontrolüne sahip oldukları şirket sayısı (anonim veya limited şirket olması önemli değildir) üç ve üzerinde ise, bunlar hakkında da şirketler topluluğuna ilişkin hükümler uygulanacak; bahsigeçen kuruluşların hakim ortak olarak iştirak ettikleri şirketler de bağlı şirket olarak değerlendirilecektir.
Hâkim teşebbüs kavramı neden bu kadar önemlidir sorusu aklınıza gelebilir. Hâkim teşebbüsten, dolayısıyla da şirketler topluluğunun varlığından bahsettiğimiz takdirde, TTK’nın şirketler topluluğu için öngördüğü raporlama başta olmak üzere, bildirim, tescil ve ilan yükümlülükleri gündeme gelecektir. Ayrıca, TTK’nın 195’inci maddesinin beşinci fıkrasında yer verilen “Hâkim teşebbüs tacir sayılır” ifadesi, uygulamada tereddütlere ve tartışmalara yol açabilecek bir yapıdadır. Zira, anılan hükümde yer verilen bu ifade, teşebbüs açısından başkaca sonuçların doğmasına da yol açmaktadır.
En basitinden, TTK, tacir olmanın bazı hükümler doğurduğunu, bu açıdan bakıldığında, tacirin, her türlü borcu için ifl asa tabi olduğunu; ayrıca kanuna uygun bir ticaret unvanı seçmek, ticari işletmesini ticaret siciline tescil ettirmek ve gerekli ticari defterleri tutmakla yükümlü olduğunu; her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiğini hükme bağlamıştır. Tacir olmanın bütün hükümlerini, teşebbüs kavramına giren bu gerçek ve tüzel kişilere uygulamak ise her zaman için olası gözükmemektedir. Bu nedenle, bir yasa değişikliğinde anılan ifadenin fıkra metninden çıkarılmasının uygun olacağı kanısındayız.