Şirketler hukukunda pay sahibi aktivizmi

Av. Umut KOLCUOĞLU
Av. Umut KOLCUOĞLU HUKUK NOTLARI [email protected]

Yabancı ülke mevzuatlarında ele alınan “pay sahibi aktivizmi” (shareholder activism) ve “aktivist pay sahibi”, Türk hukukunda henüz aşina olduğumuz bir kavram değil. Yabancı ülkelerde özellikle halka açık şirketler bakımından sıklıkla gündeme gelen bu kavramı Türk hukuku bakımından kısaca irdelemekte fayda var.

Pay sahibi aktivizmi, genel olarak, şirketin iyi bir şekilde yönetilmediğini düşünen şirket pay sahiplerinin, şirket yöneticileri üzerinde baskı kurmak suretiyle yönetime müdahale etmelerini ifade eder. Aktivist pay sahipleri, yönetime müdahale ederek şirketin değerini arttırmak ve şirketin daha fazla kar etmesini sağlamak gibi saiklerle hareket edebildiği gibi, müdahalenin esas sebebi şirketin siyasi sorunlara karşı duruşunu güçlendirmek gibi bir sosyal amaç da olabiliyor. Bu gibi durumlarda, pay sahipleri, aktivist bir tutum sergileyip şirketin finansal, operasyonel ya da sosyal politikalarının, kendi talepleri doğrultusunda şekillenmesini hedefleyerek yönetime müdahale ediyor.

Pay sahibi aktivizmi, şirketleri olumlu yönde etkileyebildiği gibi, bu müdahalenin son derece olumsuz etkileri de olabiliyor. Yönetim, aktivist pay sahiplerinin planlarını ve görüşlerini dikkatlice değerlendirip, aktivist pay sahibi ile iş birliği yaparak ortak bir strateji geliştirdiğinde, pay sahibi aktivizmi şirketin finansal durumunu ve sosyal yapısını geliştiren bir rol oynayabiliyor. Bununla birlikte, pratikte daha sıkça karşılaşılan tablo bu kadar olumlu değil. Şirket yönetimi, aktivist pay sahibinin görüşlerine katılmıyor, planlarına direniyor ve yönetim ile aktivist pay sahibi arasında bir çatışma meydana geliyor. Bu çatışma diğer pay sahiplerinin taraf tutmaya zorlanmasına ve neticede karar alma mekanizmasının kilitlenmesine kadar gidebiliyor ve şirketi bir kaosa sürüklüyor.

Konuyu Türk hukuku özelinde ele aldığımızda, “pay sahibi aktivizmi”nin hangi durumlarda söz konusu olabileceğini değerlendirmek gerekiyor. Mevzuatımızda, şirketi yönetim yetkisi, bir diğer ifadeyle en üst düzeyde karar alma ve uygulama yetkisi yönetim kuruluna ait. 2012 yılında Türk Ticaret Kanunu’nda yapılan değişikliklerle, pay sahipliği ve yönetim kurulu birbirinden ayrıştırıldı ve yönetim kurulunun pay sahiplerinden bağımsız olarak profesyonel bir yönetimden oluşmasının önü açıldı. Dolayısıyla, pay sahiplerinin yönetimde yer almadığı şirketlerde, pay sahipleri yalnızca genel kurulda ve bazı sınırlı hallerde genel kurul dışında şirket faaliyetlerine dahil olabiliyorlar.

Pay sahibi aktivizmi konusunda akla ilk gelen soru, yönetim kurulu üyelerini atama ve görevden alma yetkisi zaten pay sahiplerinden oluşan genel kurulda iken, pay sahiplerinin neden bu sınırlar haricinde yönetime müdahale etmeye ihtiyaç duydukları. Bu açıdan, pay sahibi aktivizmi kavramını pay sahiplerinin toplu bir hareketi olarak değil, fakat genel kurulda çoğunluğu sağlayamayan pay sahiplerinin yönetim kurulu üyelerini istifaya zorlamak için yaptıkları bir lobi faaliyeti olarak düşünebiliriz.

Şirket pay sahiplerinin, Türk Ticaret Kanunu kapsamında, genel kurula katılma ve oy kullanma, bilgi alma ve inceleme ve özel denetim yapılmasını isteme gibi hakları mevcut. Buna ilaveten, azlık pay sahiplerinin genel kurulu toplantıya çağırma ve gündeme madde ekleme gibi çeşitli hakları var. Bu haklar çerçevesinde pay sahipleri şirket yönetimini takip edebilir ve etkin bir şekilde genel kurul toplantılarına katılabilir. Hukuk düzenimiz, söz konusu hakların ötesinde, pay sahiplerinin, yönetim kurulu üyelerini istifaya zorlama, kendi strateji ve kararlarını yönetim organına uygulatma gibi eylemlerine müsaade etmiyor. Dolayısıyla, özellikle kapalı şirketlerde pay sahibi aktivizminin ortaya çıkması çok mümkün olmayabilir. Ancak, Türk hukukunda şirket yönetimlerini pay sahiplerinin bu olası eylemlerine karşı koruyan bir yasal düzenleme de bulunmuyor.

Pay sahiplerinin hala büyük ölçüde ailelerden oluştuğu Türkiye’de sınırlı olarak görülen pay sahibi aktivizmi, kısa vadede geri dönüş hedefleyen yatırım fonları gibi kurumsal pay sahiplerinin çoğalmasıyla birlikte giderek artıyor. Dolayısıyla, bu konuda bir yasal düzenleme ihtiyacı henüz somut şekilde ortaya çıkmış olmasa da ileriki zamanlarda şirketleri pay sahibi aktivizmine karşı koruyan, yasal düzenlemelerin hazırlanması söz konusu olabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar