Şirketler de deprem riskini iyi yönetmeli

Dr. Bertan KAYA
Dr. Bertan KAYA YENİ DÜNYADA YÖNETİM [email protected]

İçimiz yanıyor, kaybımız büyük. Hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Keşke almamız gereken dersleri böyle kahredici musibetler ile almasak. Keşke hazırlıklı olabilsek, tedbir alabilmiş ol­sak!

Sanayimiz risk altında!

İşin insani boyutu, telafi edilemez kayıpları­mız hep aklımızda. Böyle yıkıcı afetlerde, hele de insan hayatı söz konusu olunca bir şeyler yaz­mak zor oluyor. Ama yazmalıyız, konuşmalıyız. Çünkü biz bir deprem ülkesiyiz. Fay hattı dahi­linde olmayan sanayi şehrimiz neredeyse yok gibi. İşin vatandaş boyutu en önemlisi ancak bir de şirketler boyutu var. Ülkemizde deprem riski söz konusu olabilecek şehirler arasında İzmir, İstanbul, Manisa, Denizli, Bursa, Sakarya, Ko­caeli, Gaziantep, Tekirdağ, Adana, Antalya gibi iller var ki buralar sanayi veya hizmet aktivitesi yoğun bölgelerimiz. GSMH’nin büyük çoğunlu­ğunu üreten alanlar. Bu bölgelerde yer alan şir­ketlerimizin deprem gerçeğine yönelik farkın­dalığa ve risk yönetimi planlarına sahip olmaları ülkemiz açısından kritik önemde.

Deprem uzmanları özellikle yaklaşan İstanbul depremi konusunda sürekli uyarırlarken, İstan­bul, Tekirdağ, Kocaeli, Gebze, Sakarya, Düzce şehirleri ve çevrelerinin ne büyük bir risk altın­da olduğunu görüyoruz. Olası yıkıcı bir deprem­de, şirketlerimizin faaliyetleri, ya altyapının zarar görmesi ya da doğrudan fabrika ve işyer­lerinin zarar görmesi nedeniyle durabilir. Bu ke­sintiler uzun süreli de olabilir. Sadece İstanbul değil, diğer tüm riskli bölgelerde şirketlerimizin iş sürekliliğini sağlamaya yönelik net bir hazır­lık içinde olmaları gerekiyor.

Şirketlerimiz hazır mı?

Şirketlerimiz açısından deprem, yangın, sel, vb. felaketler katastrofik risk olarak görülür. Ya­ni etkisi yıkıcı ama gerçekleşme ihtimali düşük veya çok uzun vadede olası olan riskler. Bu ne­denle de tedbir alınması noktasında hızlı hare­ket edilmez. Bu bölgelerde yer alan pek çok fir­mada, tesislerin, binaların, çatıların, çevresel yapıların eski ve şiddetli depremlerde sorun ya­şanabilecek vaziyette olduğunu tahmin ediyo­rum. Bizim fabrikanın çatısı zayıf, güneş panel­lerini taşımaz söylemlerini de duyduğum çok ol­muştur. Çatısı bu kadar zayıf yapıların depreme dayanmalarını nasıl bekliyoruz?

Konu sadece iş sürekliliği değil, aynı zamanda insan olunca depreme hazırlık konusu şirketler açısından bir zorunluluk haline geliyor. Yaşanan son facia da bunun ne kadar hızlı yapılması ge­rektiğini ortaya koyuyor. Bu noktada şirketlerin iki tür tedbir almaları gerekiyor: depreme karşı risk yönetimi ve deprem sonrası kriz yönetimi! İyi bir iş sürekliliği ve olağanüstü durum planı bu ikisini de sağlıyor!

Deprem riski nasıl yönetilmeli?

Şirketlerimizin ilk atacakları adım, riskin ger­çekleşmesi halinde etkisini azaltacak tedbirle­ri devreye almak. Bunun başında tüm tesislerin depreme karşı gözden geçirilmesi ve gerekli iyi­leştirmelerin ivedilikle yapılması geliyor. Bura­da maliyet ne olursa olsun, tasarruf yapılmama­lı! İkinci adım, bir “iş sürekliliği ve olağanüstü durum planlaması” yapılması. Bu konu tüm de­partmanların birlikte çalışarak bir master plan ortaya koymasını gerektiriyor.

Deprem riskinin gerçekleşmesi halinde atıla­cak tüm adımlar paniğe yer kalmayacak şekilde tanımlanmış olmalı; kim, hangi işten sorumlu olacak, görev tanımı ne olacak, süreçler nasıl iş­letilecek, bilgi sistemleri yedek merkezlerden nasıl devreye alınacak, operasyon nasıl sürdürü­lecek, sevkiyat nasıl yapılacak, çalışanlar, teda­rikçi ve müşteriler ile nasıl iletişim sağlanacak, hangi prosedürler uygulanacak, hangi güvenlik tedbirleri alınacak, etraftaki ihtiyaç sahiplerine nasıl yardım edilecek, devlete arama, kurtarma ve barınma hizmetlerinde nasıl destek verile­cek, çalışanların ihtiyacı olması halinde onlara nasıl yardım sağlanacak, şirket topyekün nasıl koordine edilecek, olası hasar analizi nasıl ya­pılacak, kimler tarafından bu net olarak senaryo bazlı belirlenmeli.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar