Şirketinizdeki temel sorun yönetim
Bu dönem pek çok şirket verimsizlikten, iyi bütçe yapamamaktan, bütçeye uyamamaktan, beklentilerin altında kalan karlılıktan, işyeri aidiyeti ve motivasyonun düşüklüğünden ya da çalışan sirkülasyonundan şikayet ediyor.
Birbirlerinden farklı gibi gözüken bu sorunların ortak noktası yönetim. Oysa biz bu sorunların kök sebeplerini çok farklı yerlerde arıyor, makro çevreyi ve koşulları suçluyor, gerçek sebeplerin olduğu yöne bakmayıp kafayı çevirmeyi tercih ediyoruz. Oysa şirketinizde yaşadığınız sorunların yüzde 80’i muhtemeldir ki, yönetim kalitenizden kaynaklanıyor.
Kötü yönetimin sebebi
Elbette birden fazla sebep var. Bunların başında ülke kültürünün girişimciliğe, cesarete, kendine güven ve motivasyon dayalı liderliğe önem verip, execution odaklı “yönetim” kavramını önemsememesi geliyor. Diğer bir sorun yönetim konusunu ne akademik ne de sahada önemsemiyor oluşumuz. Yönetmeyi öğret(e)miyoruz.
Ne eğitim hayatında ne ailede ne de şirketlerde. Örneğin Fakültelerimizde öğrencileri alan derslerine boğuyoruz ama yönetim becerileri, karar alma, insiyatif kullanma, icra gibi konularda kasları geliştirmiyoruz.
Herkes yönetimi, birlikte çalıştığı yöneticilerden gördüğü kadar ve kendi inanç sisteminin dairesi çerçevesinde gerçekleştiriyor. Öğrencilere muhasebe, pazarlama, stratejik yönetim anlatıyoruz ama bilanço okumayı, gerçek manada strateji geliştirmeyi, inovasyonu, bir şeyi müşteri karşısında nasıl satabileceğini veya bir ürünü ya da fikri nasıl pazarlayabileceğini göstermiyoruz.
Şirketlerde de durum farklı değil. İyi bir finans uzmanı, yönetici potansiyeline, becerisine, yetkinliğine bakılmadan CFO olabiliyor. Altına on beş kişilik ekip veriyoruz, bırak on beşi, iki kişiyi bile yönetemiyor. Yönetim yetkinliği olmadığından, halen işin teknik tarafında kalabiliyor. Mikro yönetim yapıyor. Yönetemeyen, operasyona giriyor. Üretim müdürü, iyi bir mühendis ama kötü bir yönetici ise insanları ve işleri yöneteceğine, execution yapacağına, teknik konuların içinde kalıyor ve oradan çıkamıyor.
Bu tür yöneticiler ile çalışanlar da memnun olmuyor, iş değiştirmek istiyorlar. Bir de şu KPI temelli Amerikan yönetim anlayışı, bizim ülkede işe yaramıyor, biraz bu toprakların kimyasına, dokusuna uygun yönetim sistemleri, gelişim programları uygulamaya çalışmak gerekiyor.
OKR ye Dengeli Skor Kartına, falan bir dediğim yok, iyi araçlar ama duygusal zeka ile desteklenmediğinde, ortaya komik ve tutarsız uygulamalar çıkıyor. Kısaca yönetim sadece teknik alanda bilgili bir insanın, KPI’ları tutturmaya çalışan bir ekibi sürekli dürttüğü, yukarıda hep bana hep bana diyen havalı “tek adamın” değirmenine daha çok su taşıyanın en gözde olacağı bir eylem değil.
Türkiye’de yönetim kalitesini artırmak
Kolay değil, ancak iki alanda çalışma yapmak gerekiyor. Yönetimin iki bileşeni var. Biri sistem, diğeri insan. İkisini ayrı ayrı çalışma eğilimi yüksek. Süreç yönetimi, risk yönetimi, ERP, teknoloji, iç denetim, bütçe, iç kontrol, kalite, yalın üretim vb. bunlar işin sistem tarafı. Bir de işin insan boyutu var. Liderlik potansiyellerini geliştirmek, yönetim becerilerini artırmak, bunun için duygusal zeka ve soft skills eğitimleri sağlamak, yönetici havuzları oluşturup, onlara bir kariyer gelişim planı sunmak, koçluk hizmeti aldırmak, kültürü arzu edilen yönde değiştirmek, vb.
Yönetimin iki boyutu: sistem ve insan
Bu ikisine bir arada ve entegre olarak odaklanmadan yönetim kalitesi atmıyor. İnsan ve kültür hazır olmadan, değişim ve dönüşüm olmuyor, sistemler içselleştirilmiyor, sistemler uygulanamıyor. Tavsiyem şirketinizde yönetim kalitesini artırmak için, sistem ve insan boyutlarını birlikte gözetecek, kendi kültürümüz ile uyumlu bir gelişim planı ortaya koymanız olacaktır.