Şirket yönetiminde İsveç modeli yükseliyor
Börje Ekholm ve Anders Nyren İsveç'in en önemli iki iş adamı. Ekholm ve Nyren'in yönettiği şirketler Stokholm borsasının yarısından fazlasını temsil ediyor. Bu iki isim şirketlerinin 69 yıllık tarihi boyunca ilk kez, Financial Times'a birlikle söyleşi verdiler. Söyleşinin başlığı şirket sahipliğinde İsveç modeli.
Uzun vadeli istikrar ve büyüme sağlayan İsveç iş modeli, son dönemde batılı şirketler ve hükümetlerin de ilgisini çekmeye başladı.
Bu model, kurumsal iktidarı, şirket yönetimine değil, hissedarlara veriyor. Hissedarlar hem yönetim kurulu üyelerini seçiyorlar, hem de büyük stratejik kararlarda söz sahibi oluyorlar.
Anglo-Sakson yönetim modelinden farkı ne?
Bugüne kadar ABD ve Avrupa'ya hakim olan Anglo-Sakson yönetim modeli, dışarıdan kontrol ve geniş tabanlı sahiplik yapısı ile "dışarıdakiler sistemi" olarak tanımlanıyor. Bu durum çok sayıda küçük hisse sahibinin bulunduğu yayılmış hissedarlık yapısını ortaya çıkarıyor. Yönetim kurulu ve üst düzey yönetimin faaliyetlerini denetleme konumundaki küçük hissedarlar, şirketin faaliyetlerini yeterli ölçüde denetleme ve gözetim yapma konusunda yetersiz kalabiliyorlar. Bu modelde yönetim kurulları da, hissedarlara hesap verme konusunda yetersiz kalabiliyor. Sonuçta, "güçlü yönetici, zayıf sahiplik" durumunu ortaya çıkıyor.
Uzun vadeli düşünme imkanı
İsveç modeli ise, küresel kriz sonrası önem kazanan denetleme ve hesap verme uygulamalarını etkin bir hale getiriyor.
Model, sahiplik ya da kontrolün birkaç kişide toplandığı yoğunlaşmış hissedarlık yapısından oluşuyor. Bu kişilerin yönetimde kontrol sahibi oldumaları, sistemin "içerdekiler sistemi" olarak tanımlanmasına yol açıyor.
İsveç modelinin en büyük özelliği uzun vadeli düşünmeyi destekliyor olması. İsveç modelinin, bir yandan kısa vadeli bakış açısını ortadan kaldırması; diğer yandan yerel sanayileri desteklemesi hedefleniyor.
Ekholm ve Nyren'e göre, Elektrolux, Volvo, Ericsson, Atlas Copco gibi başarılı şirketlere ev sahipliği yapan İsveç'in sırrı, gücün şirket sahiplerine verilmesi ile gelen istikrar.
Bugün geldiğimiz noktada, şirket sahipliği ve hissedarlık hakları yeniden belirleniyor. Uzun vadeli yatırımı desteklemenin yeni yolları aranıyor.
İsveç Finans Bakanı Anders Borg, bu modelin önemini şöyle açıklıyor: "Kriz zamanlarında ayakta durmak ve yeni yönetimine ihtiyacı olanı vermek için herhangi bir yatırım fonuna ihtiyacınız yok. İsmi, sorumluluğu ve net bir rolü olan güçlü şirket sahiplerine ihtiyacınız var. Batı kültürlerinde şirket sahipliği rolüne yeterince önem vermediğimizi düşünüyorum."
Şeffaflık ve hesapverebilirlik
Nitekim, Avrupa ve ABD'de Anglo-Sakson modelden uzaklaşıp, İsveç modelini destekleyenlerin sayısı da artıyor. Bunlardan birisi Avrupalı yatırım şirketlerinden Cevian Capital. Cevian'ın kurucu ortaklarından Christer Gardell, İsveç ekonomisinin başarılı olmasındaki en büyük etkenin aktif şirket sahipliği olduğunu söylüyor. Gardell, "Hissedarlar şirketin sorumluluğunu üstleniyorlar. Yönetim kurulu ve hissedarlar birbirlerine karşı şeffaf ve hesap verebilir bir tutum içindeler" diyor.
Bu arada uzmanlara göre, İsveç modelini diğer ülkelerde uygulamak çok kolay olmayabilir. Bunun nedenlerinden birisi İsveç'deki mülkiyet hakkının holdinglerden önce, yoğun bir şekilde bankalarda kullanılmış olması.
Öte yandan, yüzlerce ya da binlerce şirkette yatırımı olan hissedarların, her bir holding için oy hakkı kullanması, olumsuz sonuçlara yol açabilir. Ekholm, hangi şirkette ne yönde oy vermesi konusunda bilgi eksikliği yaşayabilecek olan hissedarların, bu süreçte danışmanlık firmalarına başvurabileceklerini; bunun da kredi ajanslarının yaşadığına benzer bir durum yaratabileceğini söylüyor.
Ekholm ve Nyren'e göre, ne İsveç'i Londra'ya, ne de Londra'yı İsveç'e bire bir kopyalamak mümkün değil. Herkesin kensine en iyi uyacak modeli bulması gerekiyor.
Brüksel ise bir süredir, hissedarların rolünü artırmaya odaklanmış durumda. Yeni öneriler, AB şirketlerindeki uzun vadeli hissedarların oy hakkını ve kar payını artırmayı hedefliyor. Fakat buna karşı çıkanlar da var. Avrupalı bazı yatırımcılara göre, şirket ve uzun vadeli hissedarlar arasındaki çok yakın ilişkiler, şirket ve hakim hissedarlar arasındaki yakın ilişkilere dönüşebilir. Bu da küçük hissedarların olumsuz etkilenmesine yol açar.
Her modelin kendine özgü avantajları ve dezavantajları olduğu ortada. Ekholm ve Nyren'ın güçlü hissedar modelini desteklemelerinin temel nedeni, bu modelin uzun vadeli bir bakış açışı sağlaması; şirketin, kısa vadeli önlemlerin baskısını yaşamadan, uzun vadeli bir objektif doğrultusunda büyümesini sürdürmesi.
Ekholm'ün de dediği gibi: "Güçlü bir şirket kurmak istiyorsanız, uzun vadeli doğru kararların neler olduğuna odaklanmanız gerekir. İsveç modeli size bu imkanı sağlıyor."