Şirket bölünmelerinde teminat sorunu
AV. Şenol KOCAER
Şirket bölünmesi, alacaklılar açısından özel korunmayı gerektiren sonuçlar doğurur. Bölünmenin alacaklılar yönünden tehlikesi birleşmeden daha fazladır. Bu nedenle, alacaklıların korunması birleşmede işlemin hukuki geçerlik kazanmasından sonrasında; bölünmede ise işlem öncesinde yerine getirilmektedir. Tam bölünme, alacaklılar yönünden borçlunun değişmesidir. Çünkü tam bölünmede, bölünen şirket parçalanır ve ortadan kalkar. Bu, borçlunun ortadan kalkması ve yerine devralan şirketlerin gelmesi demektir. Kısmî bölünmede ise bölünen şirketin malvarlığı küçülür, bu sermayenin azaltılması sonucunu bile doğurabilir. Devredilen malvarlığı bölümü veya bölümleri sebebiyle oransal da olsa fiilen azalan sermaye ile alacaklıların ortak teminatları da azalmış olur.
Şirket bölünmelerinde alacaklıların haklarının düşmediğinin ispatı halinde öngörülen teminat süresi beklenmeksizin işlemin gerçekleştirilebilmesi bakımından ispatın ve teminatın hangi yollarla ve hangi tutarda sağlanacağı hususlarının açıklığa kavuşturularak uygulama birliğinin sağlamasına ihtiyaç bulunmaktadır.
Bölünmeye katılan şirketler ilânlarla alacaklıları alacaklarını bildirmeye ve güvence istemeye üç kez davet ederler. Bölünmeye katılan şirketler, ilanların yayımı tarihinden itibaren üç ay içinde, istemde bulunan alacaklıların alacaklarını teminat altına almak zorundadırlar. Alacaklılar bu talebe karşılık verip vermemekte serbesttirler. Talepte bulunmayanlar güvence sağlanmasını isteme hakkını yitirirler, ancak bu alacaklının hakkına herhangi bir etki yapmaz.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın 18 Kasım 2013 tarihli görüşüne göre, hem bölünen hem de devralan şirket alacakların korunmasına ilişkin yükümlülükleri yerine getirmek zorunda olup herhangi bir borcu olmayan tarafın ise ilan yükümlülüğü olmaksızın işlem yapılabilecektir.
Bölünme sözleşmesi veya planı alacakların güvence altına alınmasından sonra genel kurula sunulabilir. Bölünme kararının zamanına ilişkin bu kural emredici niteliktedir. Bu hükümle, alacaklıları güvence altına almadan (alamayan) bölünmeye izin verilmemesi amaçlanmıştır. Güvence sorunsalının birleşme kararından önce çözülmesinin gerektiği, aksi halde kararın alınamayacağı anlaşılır.
Bölünme ile alacaklıların alacaklarının tehlikeye düşmediğinin ispatı hâlinde, teminat altına almak yükümü ortadan kalkmaktadır. Fakat, alacaklıların alacaklarının tehlikeye düşmediği husus nasıl ispatlanacaktır ve teminat tutarı nasıl hesaplanacaktır?
Alacaklıların haklarının tehlikeye düşmediği hususunun malvarlığı bölümlerinin değerlerinin tespitine ve bölünen şirketin kalan net malvarlığının şirket borçlarını karşılamaya yeterli olduğuna ilişkin yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir raporu ile tevsiki halinde, uygulamada üç aylık teminat süresinin beklendiği görülmektedir.
Uygulamada üç aylık süre boyunca geçerli ve en az azaltılan sermaye kadar teminat sağlanmasının teminat süresi beklenmeksizin bölünmenin yapılabilmesi için yeterli karşılandığı görülmektedir. Ancak, azaltılan sermaye tutarı kadar teminat mektubu alınması tüm alacaklıların haklarının korunmasının temin edilmesine yeterli olmayabilir. Ayrıca, sermaye azaltımı yapılmayan bölünmelerde teminat altına alınma yükümlüğünün doğmadığı görüşü ileri sürülebilir. Kaldı ki şirket alacaklılarının alacaklarının teminatını şirket özkaynağı veya sermayesi değil şirketin tüm malvarlığı (yani aktifi) teşkil eder.
Bölünme ehliyeti sadece sermaye şirketleri ve kooperatifl ere tanınmış olup sermaye şirketleri borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumludur. Ortaklar ise sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları için şirkete karşı sorumludur.
Tasfiye ve sermaye azaltımı dışında ortaklar sermaye olarak verdiklerini geri isteyemezler. Bu nedenle, tüm alacaklıların haklarının korunması için, kural olarak, şirketin tüm borçları kadar teminat verilmek durumundadır. şirket alacaklılarının alacaklarının teminatını şirket özkaynağı veya sermayesi değil şirketin tüm malvarlığı (yani aktifi) teşkil eder. İstisnai durumlarda ise teminat azaltılan sermaye tutarı yerine en az azaltılan malvarlığı kadar olmalı ve azaltılan malvarlığı defter değerlerine göre değil rayiç değerlere göre tespit edilmelidir. Çünkü, alacaklıların alacaklarının teminatı şirket malvarlığı olması yanında bunların tarihi değeri değil rayiç (güncel) değerleridir.
Şirket bölünmelerinde alacaklıların haklarının düşmediğinin ispatı halinde öngörülen teminat süresi beklenmeksizin işlemin gerçekleştirilebilmesi bakımından ispatın ve teminatın hangi yollarla ve hangi tutarda sağlanacağı hususlarının açıklığa kavuşturularak uygulama birliğinin sağlamasına ihtiyaç bulunmaktadır.