Sıradışı
Bugünlerde Sektörel Dış Ticaret şirketlerinin durumu pek bir tartışılır oldu. İşlevinin devam edip etmediği, bu şirketlere ihtiyacın gerek kalıp kalmadığı birçok kesimin dilinde. Dış ticaret sermaye şirketlerine gereksinimin devam ettiği ama sektörellere etmediği, bu şirketlerin sadece bürokratik gereksinimleri sağlamak amaçlı var olduğunu söyleyenlerin sayısı bir hayli fazla. Yani daha ziyade yalnızca yurt içinde kalan bir güç birlikteliği olduğu ve dışa yönelik bir avantaj getirmediği konuşuluyor.
Tanım olarak baktığımızda, dış ticarete yönlenmiş yeni ve modern bir örgütlenme modeli olan sektörel dış ticaret şirketleri (SDŞ´ler), aynı üretim alanındaki KOBİ´lerin ihracat amacıyla bir organizasyon altında birleşerek, yurt dışına dolayısı ile dünya piyasalarına açılmalarını sağlamak için kurulan şirketler olarak karşımıza çıkıyorlar. Tabii tanım her ne kadar böyle olsa da en başından beri pazarlama tarafında bir birliktelik olarak nitelendirmek pek mümkün değil. Aslında konunun temeline indiğinizde gerek sektörel dış ticaret şirketlerinin, gerekse dış ticaret sermaye şirketlerinin statüleri farklı olsa da benzer amaçları taşıdıklarını görmek mümkün. Diğer bir deyişle, aslında her ikisi de ihracata aracılık etmek ve bürokratik işlemleri tek bir elden yürütmek maksadı ile var olan yapılar. Ancak anlamakta zorlandığım nokta, bunun zaten başından beri böyle olduğu bilinmesine rağmen, neden şimdi konu olduğu.
Konsorsiyum şirketlerine ilişkin bir genelge taslağı oluşturuluyor
E-İhracata dair konsorsiyum şirketlere ilişkin bir çalışmanın olduğunu ve bir genelge taslağı oluşturulduğunu pek çoğumuz biliyoruz. Ana hatları ile genelge; e-ihracatı uçtan uca yapabilen, doğrudan tüketiciye ulaşan e-ticaret satış modellerine, yeterli insan kaynağı ve bilgi birikimine sahip, yurt dışı depolama dağıtım ve/veya iade yönetim imkânları ile yurt dışı pazaryerleri entegrasyonu olan ve imalatçı şirketlerin üretimlerini e-ihracata yönlendirmek üzere konsorsiyum statüsü verilmesini kapsıyor.
Faaliyette bulunulacak hedef ülkeye ilişkin yurt dışı pazaryerleri, hedef ülke tüketici alışkanlıkları, lojistik koşullarına yönelik çalışma raporları hazırlamak, imalatçı şirketlerin üretimlerini e-ihracata yönlendirmek amacıyla, ürünlerini yurt içinde konsolide ederek, mülkiyetine veya konsinye olarak teslim aldığı ürünlerin, yurt dışı pazaryerlerine entegrasyonunu sağlamak, ürünlerin yurt dışı pazaryerlerinde nihai tüketiciye hızla ulaştırılmasına yönelik depolama, dağıtım ve iade yönetim görevlerini yerine getirmek, yurt dışı pazaryerlerinde satışa sunulan ürünlerin marka koruma, konumlandırma, dijital pazarlama, çoklu dilde müşteri ilişkileri hizmetlerini yerine getirmek, Bakanlığın koordinasyonunda organize edilen sektörel ticaret ve alım heyeti programlarına e-ihracat konsorsiyumu bizzat ve/veya e-ihracat konsorsiyum üyeleri, aracılık sözleşmesi imzaladığı şirketler ile katılım sağlamak, Bakanlık tarafından görev verilmesi halinde hedef ülke ve pazaryerlerinde, genelgede belirtilen özel günlerde Türk ürünlerinin tanıtımına ilişkin faaliyetleri gerçekleştirmek, bu konsorsiyumların görevlerini ve var olma amaçlarını oluşturuyor. Yani bu tam bir ortak girişim.
E-ihracatın önü açık
Konsorsiyomun e-ihracata çok fayda sağlayacak bir düşünce içerdiğini gönül rahatlığı ile söyleyebilirim. Ümit ederim bol miktarda konsorsiyum kurulur, zira e-ihracat önü son derece açık ve ülkemiz için de önemli fırsatları içeriyor. Ancak elma ile armutun kıyaslanarak, konunun sektörel dış ticaret şirketlerine patlamış olması da çok anlaşılır bir durum değil. Malum konsorsiyumlar e-ihracat için oluşmuş bir yapı iken, dış ticaret şirketleri her tür şirketi kapsıyor. Dolayısı ile sektörel dış ticaret şirketleri konusunun bu konu ile karşılaştırılmasına gerek olmadan, tek başına masaya yatırılması daha doğru olacak.
Sonucunda ortaya nasıl bir sonuç çıkar bunu bilemem ama KOBİ’ler için kümelenme ve güç birliği sonrasında ihracat yapabilme olasılığını arttıran her kararın altına şahsen ben imzamı atarım.