Sıra karşılıksız para basmaya mı geldi?..

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com

Gerek finansal piyasalarımızda yaşanan son iki aydaki dalgalanmalar, gerek ise Türkiye ekonomisine ilişkin son veriler geleceğe yönelik kırılganlığın önemli ölçüde arttığına işaret ediyor. 2013 yılının ilk yarısında tüketici fiyatlarında yaşanan artışın yüzde 4'e ulaşması, takvim ve mevsim etkisinden arındırılmış sınai üretim rakamının ticari ve bireysel kredilerdeki artışa rağmen yüzde 0.6 oranında daralması, küresel düzeyde riskten kaçınma eğiliminin güçlenmesi ve gelişmekte olan ekonomilerin sert bir şekilde sarsılması olumlu düşünmeyi imkânsızlaştırıyor. Bu koşullarda bir mucizenin gerçekleşmesini ve ağırlaşmış sorunlara rağmen iyimser eğilimlerin geri dönmesini beklemek pek gerçekçi olamıyor.

Eğilimlerin kesinlikle sürdürülebilir olmadığı bu çok sıkıntılı dönemde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın hem faizler, hem de döviz kurları üzerinde belirleyici olmaya çalışarak beklentileri yönlendirmeye çalışmasının başarısızlıkla sonlanması olasılığı her geçen gün artıyor. Deyim yerinde ise giderek güçlenen rüzgara karşı direnmeye çalışıyor; ne enflasyon, ne de büyüme hedefinden şimdilik vazgeçemiyor. Fakat mecbur kalır ise tercihi büyüme lehine kullanacağı anlamına gelebilecek yeni söylemler satır aralarında yerini alıyor; likidite yaratımında dış varlıklar yerine iç varlıklara ağırlık verileceği yönündeki teknik söylem bu anlama geliyor. Durum böyle olunca sormak gerekiyor; madem tercih büyüme lehine kullanılacak o zaman neden döviz rezervlerini boş yere eritiyorsun?

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası bugüne kadar doğrudan veya dolaylı olarak dış varlıklar veya döviz karşılığı likidite yaratarak ihtiyacı karşılamaya çalıştı. İç varlık karşılığı likidite yaratmaktan özellikle kaçındı ve bunun tek istisnası 2001 yılında yaşadığımız kriz dönemi oldu. Türkiye ve benzeri gelişmekte olan ekonomiler açısından iç varlık karşılığı likidite yaratmak karşılıksız para basmak anlamındadır. Çok çaresiz kalmadıkça, köşeye sıkışmadıkça kaçınılan bir tercihtir. Yan tesiri güvensizliktir; yerli paranın dalgalı ve tehlikeli bir şekilde değer kaybetmesidir… Mali sektör ve kamu kesimindeki gizlenen kırılganlık sıkıntı verecek seviyelere gelmeden gündeme gelebilecek bir seçenek değildir. Bu koşullarda son haftalardaki döviz satışlarının, gerçeğin algılanmasını engellemeye yönelik olduğu düşünülebilir.

İçeride finansal kesim dışındaki firmaların net döviz borcu 150 milyar doları net yatırım pozisyonu açığı 450 milyar doları bulmuşken karşılıksız para basmak zorunda kalmaya başlamak son on yılda yapılan büyük yanlışların ve kısa vadeli tercihlerin bir sonucudur; çaresizlik bataklığında çırpınmaktır, günü kurtarmak adına her şeyi riske atmaktır. Merkez Bankası, Türk Lirası cinsi tahvil alarak veya finansal kesimi kredilendirerek likidite yaratmaya başladığında döviz kurlarındaki yangın büyür, enflasyon kontrolden çıkar, iç talebin daralır ve ortalık iyice karışır!..

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar