Sınır tanımayan bir medya imparatoru, haberlerin efendisi: Rupert Murdoc

Garbis KEŞİŞOĞLU
Garbis KEŞİŞOĞLU DÜNYA'DA MEDYA [email protected]

Kriz depremiyle sallanan medya dünyası, bu risk dolu ortamda bile büyümekten geri durmayan "medya sihirbazı" Rupert Murdoch'un görüşlerine, basın sanayii adına ölümcül acılıkta tespitlere dayanan kehanetlerine kilitlenmiş durumda. Murdoch'un "News Corp." medya grubu, bugün dünya nüfusunun üçte ikisine ulaşıyor. Biz bugünkü ve gelecek yazımızda, son 50 yılın en başarılı medya patronu olduğunda ittifak edilen bu ilginç adamı, gazetelere ilişkin çarpıcı gözlemleri ve çeşitli yönleriyle yansıtmaya çalışacağız.

Küresel ekonomik krizin derinleşen etkilerini giderek daha fazla hisseden basın sanayiindeki bunalım, medya dünyasını "silkelemeye" devam ediyor. Amerikan Gannett Grubu USA Today hariç diğer gazetelerinde geniş çaplı bir tensikata hazırlanıyor. Özellikle Amerikan ekonomisinde işsizliğin artması, en başta da otomobil sanayiindeki sıkıntılı durum, reklam piyasasını büsbütün daraltıyor.

Böyle olunca, gazete sanayiinin geleceğine ilişkin tartışmalar su sırada yeniden alevlenmiş bulunuyor. İşte bu kaygan zeminde, basın sanayiinin bir numaralı patronu Rupert Murdoch'un ağzından çıkan her söz, medya dünyasında olay oluyor. Bakınız, Murdoch gazetelerin geleceği ile ilgili neler söylüyor...

Medya baronları dikkat!..

Gazetelere karşı özel bir zaafı olan Murdoch, haftalık Economist dergisinin bir süre önce gazeteleri "nesli tükenmekte olan hayvanlara" benzetmesine işaret ederek şöyle devam ediyor:

"Aslında gazeteler değil, muhabirler, editörler ve gazete sahipleri 'demode' oldular. Bankalar, telefon ve pazarlama şirketleri, interneti gayet güzel kullanarak iş hacimlerini büyütürken gazete sahipleri bu gelişmeyi göremedi. Medya baronlarının sonunu internet getirmiş olacak. Murdoch, kendisinin de kağıda basılan gazeteyi sevdiğini, fakat on yıl içinde bütün önemli gazetelerin okuyucuya dijital olarak ulaşacağını belirterek şunları söylüyor: "Okuyucuların gazetelerden neler beklediğini çok iyi incelemek gerekir. Gazetelerde, yazarların kendilerini tatmin ettiği veya çok dar bir çevreye hitap eden haber ve makaleleri görmek, gelecek için kötü... bugün para ve tiraj kaybeden, çalışanlarının bir kısmını işten çıkaran gazeteler, birkaç ödül almış gazetecileri tercih ediyor. Okuyucu ise ödül için değil, kendilerini yani toplumun meselelerini düşünerek yazan gazeteci istiyor. Ayrıca bugünkü şartlarda, 'tek tip' eski gazetecilikle bir yere varamazsınız. Ailelerde bile 19 yaşındakilerle orta yaşlılar aynı zevkleri paylaşmıyor,dolayısıyla insanların haber tercihleri bile ayrı. Siz böyle bir tüketici kitlesine tek tip haberlerle dolu bir gazeteyi nasıl okutabilirsiniz?"

Avustralya'da  aile  şirketiyle  başladı

Rupert Keith Murdoch 1931'de Avustralya'nın güneyindeki Melbourne'de doğdu. Yükseköğrenimini İngiltere'de Oxford Üniversitesi'nde bitiren Murdoch 1956'da evlendi ve Prudence adlı bir kızı oldu.

1952'de "The Adelaide News" ile "Sunday Mail" gazetelerinin babasından miras kalması üzerine, Londra'dan Avustralya'ya dönüp yönetimi ele aldı ve böylelikle medya dünyasına ilk adımını atmış oldu.

Avustralya'daki aile şirketi "News Limited"i büyütmek isteyen hırslı Murdoch, ülkenin batısındaki Perth  şehrindeki "Sunday Times"i satın alıp Londra'daki Daily Mail gibi tabloid'e çevirdi.

1956'da Avustralya'nın ilk ve başarılı televizyon programları dergisini Melbourne'da yayınlamaya başladı.

Avustralya'da yıldızı parlayınca, mahalli gazeteleri satın almaya girişti. Bu arada Sydney'deki akşam gazetesi "Daily Mirror"da News Limited'e katıldı.

1964'de Avustralya'nın ilk kaliteli ulusal gazetesi olan "The Australian"i başkent Canberra'da kurdu.

O arada ilk eşinden boşanmış olan Murdoch 1967'de tekrar evlendi. Bu evliliğinden de bir kızı (Elisabeth) ile iki oğlu (Lachlan ile James) oldu.

Avustralya'da yıldızı parlayan Murdoch, rotasını yeni ufuklara çevirdi. Böylelikle hayatının ikinci dönemi olan İngiltere yatırımları başlamış oldu...

İngiltere  açılımı  ve  sendikalarla  mücadele

Murdoch, 1968'de Londra'da satılığa çıkarılmış olan İngilizler'in en yüksek tirajlı popüler pazar gazetesi olan "The News of the World"u, müteveffa gazete patronu Robert Maxwell'den önce davranarak almayı başardı. Böylelikle, İngilizler'in "Aussies" diye hitap ettikleri Avustralyalılar İngiliz medyasına bir çıkartma yapmış oldular. Murdoch

derhal Avustralya'dan getirttiği güvenilir elemanlarını yönetime ve yazıişlerine yerleştirdi.

Aynı şekilde bir yıl sonra, satışa çıkarılan yüksek tirajlı popüler gazete "Sun"ı da alarak "tabloid"e çevirdi.

 1981'de sıra, sürekli zarar eden ciddi İngiliz gazeteleri "The Times" ile "Sunday Times"a geldi.

O günlerde sendikalar, İngiliz gazetelerinde hakimiyeti tamamen ele geçirmişti. Birçok sendikalı, uydurulmuş isim ve sıfatlarla gazetelerde çalışıyor gibi görünerek para alıyordu. Murdoch, gazete dağıtımının engellenmesi pahasına sendikacılarla büyük bir mücadeleye girişti, yeniden tesisleşmeye giderek, Wapping'deki yeni matbaası için modern baskı makinelerinin siparişini verdi. Sonunda dönemin İngiltere Başbakanı Thatcher'in da desteğiyle tüm güçlükleri aştı.

Sendikalar yeni teknoloji karsısında pes etti ve gazeteler gereksiz giderlerden kurtuldu.

Murdoch böylelikle bir yandan modern teknolojinin İngiliz basınına girmesini sağlarken bir yandan da sendikaların etkisini azaltmış oldu.

Murdoch daha o yıllarda bir "multimedya" imparatorluğu tasarlıyor ve sadece gazetelerle bir yere varamayacağını görüyordu. Uydu teknolojisinin gelişmesiyle 1988'de Londra'da "SKY TV"yi kurdu ve bir yıl sonra da British Satellite Broadcasting'i alarak firmanın ismini "British Sky Broadcasting" olarak değiştirdi.

"Doyumsuz"  murdoch,  Amerika'da...

Murdoch, İngiltere'de zorlu bir güçlenme mücadelesini sürdürürken bir yandan da rotasını bu kez Atlantik ötesine, Amerika'ya çevirmişti.

70'li yıllarda, Amerikan piyasasına girme zamanının geldiğini fark ederek, süpermarket kasalarında satılan haftalık dedikodu dergisi "The Star"i lanse edip ilk adımı attı.

(Burada bir parantez: Murdoch hakkında geçenlerde "Haberlerin Sahibi Olan Adam" adlı önemli bir kitap yazmış olan, Vanity Fair'in yazarlarından Michael Wolff, "haberlerin efendisi" olarak tanıttığı Murdoch'un dedikoduyu çok sevdiğini, bazı dedikoduların haber yapılmasını özellikle istediğini belirtiyor ).

"Doyumsuz" Murdoch, 1976'da New York'taki tabloid "New York Post", Boston'daki ikinci gazete "Boston Herald" ve Chicago'daki  "Chicago Tribune'ün ezeli rakibi" "Chicago Sun-Times"i grubuna kattı.

Bu arada Amerika'da televizyon istasyonlarının bir kısmını ele geçirebilmek için de, 1985'te Metromedia Grubu'nu satın aldı.

Amerikan Federal İletişim Komisyonu (FCC) yabancı uyrukluların televizyon kanalı sahibi olmalarını yasaklamış olduğundan, aynı yıl Amerikan vatandaşı oldu.

Vatandaş olduktan sonra Murdoch'un önü açılmıştı... Los Angeles'teki 20'th Century Fox stüdyolarını satın alarak, Amerika'nın önemli metropollerindeki televizyon kanallarının sahibi oldu.

Ne var ki, aynı şehirde hem gazete hem televizyon kanalı sahibi olamayacağı için, New York Post'u satmak mecburiyetinde kaldı. Fakat gazetenin yeni sahibi işi götüremeyince, özel izinle New York Post'u tekrar satın aldı.

Murdoch'un ana şirketi bitmez tükenmez yatırımlar nedeniyle 1990'da iflasın eşiğine geldi. Ancak kurt Murdoch, bankalarla uzun müzakerelerden sonra milyarlık borçlarını erteletmek ve yeni krediler almayı başardı.

Sonrası, başta "Wall Street Journal"ı tutabilene aşk olsun!

Ama anlaşılan, bu sınır tanımaz medya imparatorunu tek yazıya sığdıramayacağız. Bundan gerisini ve Murdoch'un basın sanayii ile ilgili öğütlerini gelecek yazıya bırakalım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar