Sınır illeri de Suriye ile savaş istemiyor!

Taylan ERTEN
Taylan ERTEN ANKARA'dan [email protected]

 

Aslında Türkiye'de aklı başında hiçbir il, hiç kimse Suriye ile savaş istemiyor. İsteyen yok mu, elbette var: Değilse, NATO'nun "Patriotları" neyin nesi? NATO'nun ne işi var Türkiye'nin Suriye sınırı üstünde? Bu ve benzeri soruların kamusal derinlikte sorulduğu, sorgulandığı kesin.

Sınır illeri bu konuda en "keskin" duyarlılığa sahip. Çünkü iki yıldır tırmandırılan gerginliğin üstündeki "örtü" bir şekilde kaldırılırsa altından çıkacak olan "savaş" hiç kuşku yok yalnız Suriye'yi değil, Türkiye'yi de, başta ekonomi olmak üzere, vuracak! Sınır illeri işte bu çizginin üstünde durduğu için "keskin" duyarlı.

Sınır illeri duyarlı da aynı duyarlılık Suriye siyasetini yönetenlerle ekonomiden sorumlu yetkililerden de bekleniyor. Kamuoyu için Suriye konusu, ülkeye gelen mültecilerin sayısı, rejime karşı kalkışan çeşitli meşrepten silahlı grupların yol açtığı sorunlarla ve içten içe hissedilen savaş tedirginliğiyle sınırlı.

Maliyetin büyüğü geride

Oysa geride Türkiye ile Suriye arasındaki 800 küsur kilometre sınır boyunca sıralanan illerin durumu var. Durum özetle şu: Suriye'ye karşı yürütülen siyasetin "ekonomik bedelini" bu iller ödüyor. Eksik; sadece bu iller değil, ekonomik ve ticari ilişkiler bakımından "geri bölgelerindeki" illerle birlikte ödüyorlar!

Yani, gittikçe tırmanan gerginliğin ekonomik maliyeti sınır illerine yığılan mültecilere (21 Ekim itibarıyla 123 bin 747) sağlanan barınma imkânları, örtülü, örtüsüz "güvenlik" veya " siyasi" amaçlı hükümet-devlet harcamalarından ibaret değil.
Bütün maliyet, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'nın iki gün önce açıkladığı gibi, 500 milyon TL civarında dolansa mesele yok; Suriye'de iç savaşın yol açtığı sosyal dramı hafifletmeye dönük "insanî" maliyettir.

Asıl maliyet, sınırın diplerinde veya biraz gerilerinde sıralanan İskenderun, Antakya, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin, Şırnak illeriyle, bölgenin ticari merkezleri konumundaki Adana ile Mersin'in sırtında.

Adana ile Mersin iki ülkenin hükümetlerinin "ortak bakanlar kurulu" toplantılarına kadar varan eski "dostluk" zamanlarında gerek Suriye gerekse bu ülke üstünden diğer Ortadoğu ve Körfez alanına uzanan ticaretin odak illeriydi. Gündemlerinde gittikçe gelişen ticari ilişkiler vardı; şimdi "batık" firmalar var!

Suskunluk yanıltmasın!

Güney sınırı illeri Suriye ile girilen "siyasi çatışma" sürecinde uğradıkları ekonomik kayıpları ne siyasete ne ekonomi yönetimine ne de kamuoyuna "yüksek desibelde" duyurabiliyor. Zaman zaman gazete sayfalarına tek tük yansıyan ve sorunun bütününü göstermekten uzak haberlerin ötesinde, bu illerin sesine kulak vermesi ve yetkili kademelere duyurması gereken kurumsal bir yapı da ortalıkta görünmüyor.
İllerin ticaret ve sanayi odaları, SİAD tamlamalı diğer meslek dernekleri,  de olup bitenler karşısında suskun ya da en fazla kendi çevrelerinde yakınmakla yetiniyor. Bu durum, Suriye krizinin, geri bölgeleriyle birlikte sınır illerinde yol açtığı ve gittikçe büyüyen ekonomik kayıplar sorununun, hükümet-ekonomi yönetimi düzeyinde gereğince algılanmasını da önlüyor.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği yönetiminin de dahil olduğu "suskunluk" hâli kimseyi yanıltmasın; şimdilik sınırda ödenen ekonomik bedel ciddidir. Nispeten gelişkin iller için küçük görünen, Türkiye'nin toplam ihracatında küçümsenen ekonomik ve ticari kayıplar özellikle bu iller için büyük, hatta çok büyüktür.
İşte Şırnak: Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Osman Geliş'e göre, Suriye ile tırmandırılan kriz Şırnak'la birlikte bölge illerini, bırakın ekonomilerini ayakta tutmayı, teşviklerden bile yararlanamaz hâle getirdi. Destek verilmezse, iller kaderlerine terk edilmiş olacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Atilla Karaosmanoğlu 13 Kasım 2013