Sinerji, farklılığın uyumu ve çatışması
Sinerji sosyal bilimlere bilgi toplumu ile birlikte giren Yunanca kökenli bir kavram. Syn (=birlikte, beraber) ve ergon (=iş, eser, sonuç) köklerinden türetilmiş bir terim. Kaynağı Eski Yunana kadar giden bu kavram, başta biyoloji olmak üzere doğa bilimlerinde öteden beri kullanılıyor. 30-40 yıldan beri de sosyal bilimlerde giderek artan bir yoğunlukta yaygın olarak kullanılmaktadır.
Sinerji kavramı moda tanımıyla 1+1>2 olarak ifade ediliyor. Bu ifade şekliyle (1+1)’in sinerjik bir etkinin varlığı halinde, 2’den daha büyük değerler; örneğin 3 veya 4, hatta 8 veya 9, hatta 88 veya 99 gibi değerlere ulaşabileceğine işaret edilmektedir. Bu tanımla, sinerjik etki ne kadar yüksek olursa sonucun da o oranda yüksek değerler alabileceği vurucu bir biçimde dile getirilmektedir.
TDK’nın Türkçe Sözlüğü’nde sinerji yerine, öztürkçe karşılığı olarak, görevdaşlık sözcüğü kullanılmıştır. Görevdaşlık da: “Bir görevin yerine getirilmesi için birkaç organın çalışması durumu, sinerji” olarak açıklanıyor. Misalli Büyük Türkçe Sözlük adlı Kubbealtı Lugatı’nda ise sinerji: “Birden fazla ögenin bir arada meydana getirdiği etkinin bu ögelerin ayrı ayrı yapacakları etkilerin toplamından daha fazla olması durumu” olarak açıklanıyor. Kanaatimizce Kubbealtı Lugatının sinerji açıklaması, kavramın içeriğini çok daha isabetli bir şekilde ortaya koymaktadır. Sinerjinin bilimsel bir tanımı da şöyle: “Bir bütün kendisini oluşturan parçaların (ögelerin, unsurların, güçlerin veya elemanların) toplamından daha büyüktür.”.Bu tanımda, açık bir şekilde olmasa da bir bütünün kendisini oluşturan parçaların toplamına eşit olabileceğine, hatta daha küçük bile olabileceğine de işaret edilmektedir.
Hakikaten bu açıdan (1+1)’in 2’den büyük olabileceği “pozitif sinerjik etki” yanında, 2’ye eşit olabileceği “nötr sinerjik etki” ile 2’den daha küçük değerler alabileceği “negatif sinerjik etki” durumlarının da ortaya çıkabileceği gerçeği göz önünde tutulmalıdır. Zira bütünün (toplamın, sonucun) kendisini oluşturan parçaların (ögelerin, unsurların, güçlerin) toplamından daha büyük olmasını sağlayan öz veya cevher, bu parçaların birbirlerinden farklı olan özellikleridir. Bütünü oluşturan parçaların farklı niteliklere sahip olmalarıdır. Bu farklı nitelikli parçalar ortak bir hedefe doğru harekete geçtiklerinde sinerjik etki ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan sinerjik etkinin pozitif, negatif veya nötr olması için ise, söz konusu farklı niteliklere sahip parçalar arasındaki ilişkinin, 1) bir uyum ilişkisi, 2) bir çatışma ilişkisi veya 3) nötr bir ilişki olmasına göre değişmektedir. İlişkinin bir uyum ilişkisi olması pozitif bir sinerjinin ortaya çıkmasını sağlamakta, (1+1)’in 2’den daha büyük değerler almasını sağlamaktadır. İlişkinin bir çatışma ilişkisi olması halinde ise (1+1)’in değeri 2’ninaltına inmektedir. Nötr bir ilişkinin varlığı ise aynılığın (homojenliğin, türdeşliğin) egemen olduğu matematiği doğrulamakta, 1+1=2 değerini almaktadır. Amaç pek tabii ki pozitif bir sinerjik etkinin ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Bunun için de yapılması gereken, belirli bir hedefe doğru yol alırken farklı nitelikteki parçaların (ögelerin, güçlerin) birlikte, ama birbirleriyle uyum içinde hareket etmelerini sağlayacak ortamı oluşturmak, bunun için gerekli şartları sağlamaktır. Pozitif sinerjik etki hem bir toplumun refahına, hem de bir işletmenin kar ve katma değerine olumlu katkı sağlayacaktır.
Bu sağlanabilirse farklılık makroekonomi seviyesinde zenginliğin kaynağı olacaktır. İşletme seviyesinde ise farklılaşmanın sonucu inovasyondur. İnovasyon ise daha yüksek kar ve daha yüksek katma değer demektir. Aynılaşma ise fiyat rekabeti demektir, fiyatların ve kar marjının, katma değerin azalması demektir. Hatta marjin sıfırlanıp negatife dönüşmesi (zarar etmek) demektir. Kısaca, işletme için aynılaşma bir sorunsa çözüm farklılaşmada aranmalıdır.
Farklılık pozitif bir sinerjik etkiye dönüştürülerek politik ve sosyal arenada da toplumun ilerlemesine ve mutluluğuna katkı sağlayan bir kaynağa dönüştürülebilir. Herkesin aynı düşündüğü bir toplum, bir siyasi veya sosyal kuruluş yeni fikirler üretemez. Dolayısıyla ilerleyemez. Çağa ayak uyduramaz. Sosyal inovasyon yaratmanın yolu da, aynen ekonomik inovasyonda olduğu gibi, farklılıktan, ama uyumlu bir farklılıktan geçer. Kişilerin, sosyal ve siyasi örgütlerin özgürlüğünün olabildiğince genişletilmesinden, kişilerin hak ve özgürlüklerinin en iyi şekilde korunmasından geçer.
Sinerjik etkinin zirvelere tırmandırılabilmesi çok zor da olsa, bazı ender durumlarda sağlanabilmektedir. Bunun şartı ise tam bir özgürlük ortamında, tam bir uyum durumunun sağlanabilmesini gerektirir. Bu konuda hemen aklıma gelen bir örnek, geçen yüzyılın ikinci yarısının efsane orkestra yöneticilerinden, Berlin Filarmoni Orkestrası Şefi H. von Karajan’la ilgili bir anekdot. Bir gazeteci H. von Karajan’la yaptığı röportajda kendisine şöyle bir soru yöneltir: “Orkestrayı bu kadar güzel nasıl yönetebiliyorsunuz?”. H. vonKarajan’ın bu soruya verdiği cevap, uyumlu farklılığın, yani pozitif sinerjinin zirvelere tırmandırılabilmesinin anahtarını en çarpıcı biçimde ortaya koymaktadır. Efsane orkestra şefinin cevabı şöyle: “Ben orkestramı yönetmemem gereken zamanları iyi bilirim.”.
Sonuç olarak, farklı olmaktan korkmayalım. Hatta farklılığı teşvik edelim. Yeter ki bu farklılıklar hedef doğrultusunda yoluna devam ederken uyum içinde olabilsin.
Uyum kültürünün yeterli olmadığı yerde devreye hukuk girecektir. Hukuk devleti çatışmaları çözecek, en azından frenleyecek hukuk kurallarını ve bu kuralları uygulayacak hukuk kurumlarını oluşturacak ve etkin şekilde işletecektir. Bilgi toplumunda bu hukuk kurallarına ve kurumlarına sadece ulusal düzeyde değil, küresel düzeyde de ihtiyaç duyulmaktadır.AİHM’in günümüzde taşıdığı önemi hep beraber yaşıyoruz.