Sinai üretimden akademik öğretime

Mahmut SABAH
Mahmut SABAH KAYSERİ'den [email protected]

 

 

Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası, 1999'da özelleştirme kapsamına alındığında kafalar karışmış, çoğu kişinin huzuru kaçmıştı. Fabrikanın yanı sıra sportif ve sosyal amaçlı bölümlerin birileri tarafından ranta dönüştürülmesinden korkuluyordu. Ancak korkulan olmadı ve de Özelleştirme İdaresi 'bilim hizmeti' verilmesi şartıyla fabrikayı Erciyes Üniversitesi'ne tahsis etti. Etti etmesine de beklentiler hiç de umulduğu gibi olmadı.

Evet, fabrika bilimsel öğrenime katkı için bedelsiz olarak verilmişti üniversiteye. Ne var ki,  bunca zaman sunulamadı bilim hizmetine... Kısacası, sinai üretimin ardından öğrenim bahsinde de atıl kaldı yıllar boyu. Şimdilerde ise Abdullah Gül Üniversitesi'ne kent merkezli 'ana kampus' olmaya hazırlanıyor.

Fabrika konum alanının tamamı, Emre Arolat Architects mimarlık firmasınca hazırlanan proje uyarınca üniversite yerleşkesine dönüşecek. Söz konusu proje geçenlerde Singapur'da yapılan Küresel Mimarlık Yarışması'nda birinci oldu. Eski yapıların yeni bir mastır plan çerçevesinde mimari özelliklere 'uygun ve uyum içersinde' olduğunu gören yarışma jürisi, kullanılan öğelerin 'çok zarif mimari bir dili ortaya çıkardığı'na karar vererek, atıl haldeki tesisleri üniversite kimliğine kavuşturacak projeyi 'eğitim yapıları' kategorisinde 1'inciliğe layık gördü. Projenin, Dünya Mimarlık Zirvesi'nde zirveye oturması, gerek tarihsel dokunun korunması, gerekse çiçeği burnunda bir üniversitenin geleceği bakımından kuşkusuz önemli bir gelişme. Umarım, bir düş kırıklığı daha yaşanmaz.
Kayseri Bez Fabrikası, Cumhuriyet döneminin ilk sanayi kuruluşlarından biriydi. Yarım asırlık üretim dönemini, başarıyla geride bırakmış olmanın onurunu taşıyordu. İstiklal Savaşı sonrasının Türkiye'sinde, İkinci Dünya Savaşı'nın yokluk yıllarında, ülke insanının çıplak sırtı bu fabrika sayesinde bez gömlekle tanışmıştı. Sadece bez ve iplik üretmekle kalmamış, insanların sosyal, kültürel ve sportif yaşamında da etkili bir misyon üstlenerek, adeta bir halk üniversitesi rolü oynamıştı. Kısacası, bir yanda halkın açığını örtmek için tüten bir baca, beri yanda stadı, yüzme havuzu, sineması, tenis kortları ve de binicilik kulübüyle kent halkının sosyal yaşantısına renk katan mükemmel bir hayat okulu idi.

Ya, sonrası?..
Pırıltılı yıllardan arta kalmış sonbahar bahçelerini andırıyor, hüzünlü, boynu bükük...
Geçenlerde, üzeri burçlarla bezenmiş kale surlarını andıran ana giriş kapısının önünden geçerken, aklıma birden, "Artık bu solan hazan bahçelerinde bülbüllere yer yok..." şarkısı geldi. Dudaklarım kıpırdadı sadece. İçimde düğümlendi şarkının sözleri...

Evet, doğru... Fabrika teknolojik gelişime ayak uydurmadığı için çağın gerisinde kalmıştı. Sürekli kar eden bir işletme iken günün koşulları onu hep kan kaybeden bir kuruluş haline getirmişti. Satışına karar verenler böyle söylüyordu. Yani özelleştirme gerekçesi hazırdı ve sonuçta, bilimsel ağırlıklı öğretime katkı için üniversiteye verildi. Verilmekle de iyi oldu; ama ne var ki umutlar yeşermeden soldu. Fabrikadan arta kalanlar, şimdi de ünlü Stanford'u kendine model seçen Abdullah Gül Üniversitesi'nin çatısı altında filiz vermeye çalışacak. Umarım ilkindeki hayal kırıklığını bunda yaşamayız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Patateste sorun bitmiyor 23 Nisan 2018