Şimşek bütçeyi göğsünü gere gere açıklıyor

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Eğer 2011 bütçesi başta öngörülen 33.5 milyar lira yerine 17.4 milyar lira açık vermeseydi, açık örneğin 50 milyar, 60 milyar lira olsaydı, o zaman görürdük Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in yüz ifadesini… Ama bütçe yılın ilk on bir ayı toplamında bırakınız açığı 438 milyon lira fazla vermiş, bu rahatlıkla aralık ayında harcamaya yüklenilmiş ve son ayda 17.9 milyar lira açık oluşmuş, yıl da 17.4 milyarlık açıkla kapatılmış… Yani öngörülen açığın neredeyse yarısı kadar bir açık söz konusu. Mehmet Şimşek bu bütçe rakamlarını göğsünü gere gere açıklamakta haksız mı…

Peki bu performansı sağlayan etkenler neler? Bütçe ne yapıldı da öngörülenin ancak yarısı kadar açık verdi?

Bir kere bütçe giderleri öngörülen düzeyde tutuldu; sapma yalnızca yüzde 0.2 oldu. Bütçe giderlerinde 2010 yılına göre yüzde 6.4'lük artış ortaya çıktı.

Asıl sapma, ama olumlu sapma, bütçe gelirlerinde ve vergi gelirlerinde. Bütçe gelirleri, öngörülenin yüzde 6 üstüne çıktı, 2010'a göre artış da yüzde 16.4 oldu.

Bütçe gelirlerindeki bu olumlu sapmayı sağlayan vergi gelirlerindeki performans. Yılın tümü için öngörülen düzeyi yüzde 9.3 aşan vergi gelirleri, 2010 yılındaki gerçekleşmenin de tam yüzde 20.5 üstüne çıktı.

Vergi gelirleri ve harcama disiplini

2011 bütçesine ilişkin gerçekleşme, hükümetin vergi gelirleri tahsilatına çok önem verdiğini ve harcama disiplinini gevşetmeye hiç yanaşmadığını bir kez daha gösterdi. 2011 yılının tümünde 312 milyar 573 milyon lira harcama öngörüldü, gerçekleşen harcama ise 313 milyar 302 milyon lira oldu. Yani fark yalnızca 729 milyon lira. Bu büyüklükteki bir harcamada adeta sıfır fark!

Hükümet belli ki harcama disiplininden milim sapmak niyetinde değil. Elbette bütçede yazılan harcama limitinin üstüne çıkmak için ek bütçe çıkarmak ya da Meclis'ten bir şekilde yetki almak gibi adımlar atmak gerekiyor, yani "ben harcayacağım" demekle bu yapılamaz. Ama bu yetkileri alma konusunda hiçbir sıkıntısı olmayan hükümet, bu yolu tercih etmedi ve harcama rakamı öngörülen düzeyde tutuldu.

Son ay içinde Van depreminden dolayı AFAD-Afet ve Acil Durum Başkanlığı'na 2 milyar lira dolayında para aktarıldığı, bunun dışında 9 milyar lira dolayında bir kaynağın da altyapı yatırımlarına yöneltildiği biliniyor. AFAD için para bulunması zorunluydu, ama bütçede rahat olunmasa altyapı için 9 milyar liralık kaynak herhalde kullandırılamazdı.

Yapılandırmadan gelen kaynak

2011 bütçesine yapılandırma uygulamasının katkısı yaklaşık 13 milyar lira oldu. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yapılandırmanın net katkısının 13 milyar olarak görülmemesi gerektiğini, bu çerçevede zaten her yıl 5-6 milyar lira tahsil edildiğini, dolayısıyla aradaki fark kadar bir net katkıdan söz edilebileceğini söyledi.

Yapılandırma uygulaması sayesinde Maliye 58 milyar liralık alacağının yaklaşık 22 milyarından vazgeçti. Uygulamayla 36.5 milyar yeniden yapılandırıldı. İşte bu tutarın 13 milyarı geçen yıl tahsil edildi. Yapılandırma uygulaması çerçevesinde bu yıl 10.3 milyar, 2013'te 8.6 milyar, 2014'te de 3.1 milyar liralık tahsilat öngörülüyor. Kalan tutar da sonraki yıllarda tahsil edilecek.

Kuşkusuz bu uygulama da Maliye'nin elini rahatlattı. Ama kabul etmek gerekir ki, genelde vergi tahsilatında bir başarı var ve bu da bütçedeki performans üzerinde temel belirleyici etken konumunda.

Ancak, vergi performansını değerlendirirken, mevcut vergilerin mi iyi toplandığını, yoksa yeni vergilerle tahsilata destek mi olunduğunu da iyi ayırt etmek gerekiyor. Maliye geçen yıl ikisini de yaptı. Hem mevcut vergilerin tahsilatında bir başarı var, hem de yeni vergilerle tahsilat desteklendi. 2011 enflasyonunu olumsuz etkilediği bizzat Maliye Bakanı Şimşek tarafından da kabul edilen geçen yılın ekim ayındaki vergi artışları buna örnek zaten. 

İşsizlikte önemli olan 2012!

Dün açıklanan bir başka önemli veri ekim ayının işgücü istatistikleri. TÜİK'in açıklamasına göre, işsizlik oranı ekimde yüzde 9.1 olarak gerçekleşti ve eylül ayındaki yüzde 8.8'lik dip orana göre 0.3 puanlık bir artış ortaya çıktı. Bu artışta şaşılacak bir yön yok, mevsimsel olarak doğal bir artış söz konusu çünkü.

İşsizlik verilerinin üçer aylık dönemleri kapsadığı ve ortadaki ayın adıyla açıklandığı biliniyor. Yani eylül verisi; ağustos, eylül ve ekim aylarını kapsıyordu. Ekim verisi ise; eylül, ekim ve kasım aylarını kapsıyor. Dolayısıyla eylülden ekime geçişte ağustos devreden çıktığı ve yerine kasım girdiği için mevsimsel olarak işsizlikte bir artış yaşanması da çok normal. Her ne kadar TÜİK'in mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranı da bir artışa işaret ediyorsa da, arındırılmış orandaki artış yalnızca 0.1 puan.

2010 yılının kasım ayında ekime göre istisnai bir gelişme olmuş ve işsizlik gerilemişse de, genel olarak kasım ve aralık aylarındaki oranlar ekime göre daha yüksek oluşuyor. Geçen yıl için de bu eğilimin sürmesi ve son iki ayın işsizlik oranının yüzde 9.1'in üstüne çıkması beklenmeli.

Ama artık 2011'in işsizlik oranının hangi düzeyde gerçekleşeceğinin pek de önemi kalmadı. 2011'i iyi sayılabilecek bir düzeyde kapatacağız. Yılı kapattık, ama aralık verisinde ocak ayı da olacağı için işsizlik açısından yılı henüz kapatmış durumda değiliz. Öyle görünüyor ki, 2011'in sonundaki işsizlik oranı çok büyük olasılıkla tek hanede kalacak, yıllık ortalama da tek haneli oluşacak.

Artık önemli olan işsizliğin 2012'de nasıl seyredeceği… Büyüme hızıyla işsizlik oranı arasında çok sıkı bir ilişki olduğu açık.

2011 yılında en az yüzde 8 dolayında gerçekleşeceği beklenen büyümenin bu yıl en iyi olasılıkla yüzde 4'e gerileyeceği öngörülüyor. Resmi hedef yüzde 4 olmakla birlikte gerçekleşmenin daha düşük olacağını ifade eden kuruluşlar da yok değil. IMF yüzde 2.2'lik bir tahmin dile getiriyor; Merrill Lynch'e göre ise Türkiye bu yıl hiç büyümeyecek. Türkiye'nin bırakınız büyüyememesini, yüzde 2.2 büyümesi bile işsizlikte artış getirecektir, bu kaçınılmaz. İşte o yüzden diyoruz ya, artık önemli olan 2012 yılı, diye…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar