Şimdilik kıl payı büyüdük; ya sonra?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Türkiye, yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 0.5 gibi düşük bir oranda da olsa büyüdü. Bu oran, 2002'nin birinci çeyreğindeki yüzde 0.3'lük büyümeden sonraki en düşük oran. Yani Türkiye, bu yılın üçüncü çeyreğinde, son 34 çeyreğin en düşük büyümesini gerçekleştirebilmiş durumda.

Bardağın boş tarafında, son 34 çeyreğin en düşük büyüme hızında kalındığı gerçeği var; dolu tarafta ise yüzde 0.5 de olsa bir büyüme sağlandığı gerçeği. Çünkü, üçüncü çeyrekte büyümenin negatif olabileceği kaygıları yok değildi. O yüzden, yüzde 0.5, hiç yoktan iyidir diye değerlendirilebilecek bir oran sayılmalı.

Türkiye İstatistik Kurumu, yılın ikinci çeyreği için daha önce yüzde 1.9 olarak açıkladığı büyüme hızını yüzde 2.3'e revize etti. İlk çeyrekteki yüzde 6.7'lik büyümeyle birlikte yılın ilk dokuz ayındaki büyüme hızı yüzde 3 oldu. Bu arada, üçüncü çeyrek itibariyle son bir yıldaki büyüme de yüzde 3.1 düzeyinde gerçekleşti.

Üçüncü çeyreği bir şekilde atlattık. Peki yılın tümü için bizi nasıl bir tablo bekliyor dersiniz? GSYH'nin yaklaşık dörtte birini oluşturan imalat sanayinde üçüncü çeyrekteki üretim gerilemesi yüzde 1.1 oldu. Son çeyrekteki gerilemenin çok daha yüksek oranda gerçekleşmekte olduğu ortada. Dolayısıyla, ağırlıklı olarak sanayideki bu olumsuz gidişin etkisiyle son çeyrekte GSYH'nin artmasını beklemek fazla iyimserlik olur.

Son çeyrekteki büyüme hızı sıfır olursa, yıllık oran yüzde 2.2'ye inecek. Türkiye ekonomisi son çeyrekte yüzde 1 daralırsa, yıllık oran yüzde 2 düzeyinde oluşacak. Son çeyrekteki daralma yüzde 2'yi bulduğu takdirde ise yıllık oran yüzde 1.7 düzeyine gerileyecek.

Peki, 2008 yılının tümündeki büyüme negatif olabilir mi; teorik olarak mümkün tabii ki. Eğer yılın son çeyreğindeki daralma yüzde 9'u bulursa, 2008 yılının tümündeki büyüme negatif olacak.

Yılın son çeyreğinde iyimser tahminle yüzde 2 dolayında bir daralma beklemek gerek. Buna göre de 2008 yılının tümündeki büyüme yüzde 1.5 dolayında gerçekleşecek.

Ya sonra, yani 2009 yılında... Resmi hedefimiz halen yüzde 4. Seneye bu oranda büyüme öngörüyoruz ya da öngörüyorduk demek daha doğru. Eylül-ekim aylarında yapılan 2009 programına göre hedef bu. Ama artık herkes biliyor ki bu hedefe yaklaşmak şöyle dursun, 2009'un tümünü artıda kapatmak bile başarı sayılacak. Yılın özellikle ilk yarısında çok olumsuz bir tablo bizi bekliyor. Bunda kuşkusuz baz etkisi de rol oynayacak; görece iyi geçen 2008'in ilk yarısına göre yapılacak kıyaslamada 2009'un ilk yarısında negatif oranlar görmemiz güçlü bir olasılık olarak karşımızda duruyor. Küresel ekonomide ortaya çıkabilecek toparlanma ve bunun bize yansımasıyla birlikte en erken 2009'un ikinci yarısından itibaren kendimize gelebileceğiz.

2009'un ilk yarısındaki küçülme ve biraz toparlanabildiğimiz takdirde ikinci yarıdaki büyüme... İlk ve ikinci yarıdaki oranların hangisinin ağır basacağına göre de 2009'un toplam oranı şekillenecek. Tabii ki küçülme ve büyüme dönemlerini bıçakla ayrılmışçasına ilk yarı-ikinci yarı diye belirlemek mümkün değil. Soru şu; küçülme-büyüme dönemleri çeyrekler itibariyle 2'ye 2 mi olur, 1'e 3 mü; yoksa 3'e 1 mi? Bu dönemlerin 2'ye 2 olmasını umalım, 1'e 3 dengesini öpüp başımıza koyalım, 3'e 1 dengesine de hazırlıklı olalım. Çünkü gidişat hiç iyi değil ve bu girdaptan çıkmak hiç kolay görünmüyor. Dolayısıyla yılın tümü için sıfır dolayında bir oran iyi sayılır.

Daha önce de hep vurgulandı; içinde bulunduğumuz kriz kendi kendimize yarattığımız 1994 ve 2001 krizlerinden çok farklı. Bu kez krizi ithal ettik, etmek zorunda kaldık. Dolayısıyla krizden çıkış da tek başına bizim atacağımız adımlara bağlı değil. Bu, hiçbir şey yapmamıza gerek yok, dünya düzelirse biz de düzeliriz, anlamına gelmiyor elbette, ama kabul etmek gerekir ki tek başımıza yapabileceklerimiz de sınırlı. Dolayısıyla, kendimizi 2009'un kötü geçeceğine hazırlayalım, işler düzelirse bunu da güzel bir sürpriz sayalım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar