Şimdilik bekliyoruz
Arada bir böyle oluyor. Piyasalarda ciddi çalkalanmaların ardından görece sakin bir döneme giriliyor. Piyasalarda alış veriş devam ediyor tabii. Mali enstrümanlar arası tercihler yine farklılaşıyor. Bazı piyasalar ve enstrümanlar daha çok tercih edilirken bazılarında güçlü çıkışlar yaşanıyor. Mali fiyatlar yine oynaşıyor. Ama hem alış verişin hacmi düşük kalıyor, hem enstrümanlar arası ikame eğilimi gevşiyor hem de fiyat oynaşmaları biraz sakinleşiyor. Mayıs’ın sonuna doğru piyasalarda başlayan eğilimler böyle bir göreli durağanlığa işaret ediyor. Aktörler sanki daha güçlü pozisyon değişimleri için bazı şeyleri bekliyor, bazı kırılma olasılıklarının netleşmesini görmek istiyor gibiler.
Bunu anlamak mümkün. Haziran ayında küresel etkileri olacak bazı kritik değişmeler ve değişmeler olma olasılığı var. Bunlardan üçü daha şimdiden gündemin tepesine yerleşmiş durumda. Bu hafta sonunda Viyana’da yapılacak olan OPEC toplantısında bu kez petrol fiyatlarını etkileyecek kararlar alınması olasılığı var. Ayın ortasında Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) yapacağı para politikası toplantısında ise faizin yükseltilebileceği söyleniyor. 23 Haziran’da da İngiltere’de ulusal ekonomide derin kırılmalar yaratabilecek, uluslararası düzlemde de kartların yeniden dağıtılmasına neden olabilecek bir halk oylaması yapılacak. Yurttaşlara Avrupa Birliğinde kalmayı isteyip istemedikleri sorulacak. Haziran ayı başı itibariyle öne çıkan bu üç olay kararsız bir bekleyiş iklimi yaratmış gibi görünüyor.
OPEC toplantıları epeydir cazibesini ve etkinliğini kaybetmiş durumda. Burada örgütün artık ham petrol arzını, dolayısıyla petrol fiyatlarını tam anlamıyla kontrol edememesi baş etken. Petrol piyasasında kartel (OEEC) dışı üreticilerin ve tabii arz miktarlarının ağırlığının artmış olması bunun bir nedeni. Küresel krizin getirdiği durgunluğun petrol talebi üzerindeki geriletici etkisinin fiyata yaptığı baskı bir başka neden. Düşen fiyatlar karşısında azalan petrol gelirinin etkisini üretim ve arz büyüklüklerini büyüterek sınırlama çabaları da kartelin (OPEC) etkisini aşındıran önemli bir neden. Örgüt içinde başlayan oligopolcü güç savaşının petrol arz miktarları üzerinden oynanmasının da sonuçta önemli arz ve fiyat etkileri yarattığı biliniyor. OPEC’in piyasa ve fiyatlar üzerindeki etkisini büyük ölçüde törpüleyen bu gelişmeler sonuçta petrol fiyatlarında adeta bir serbest düşme ivmesi yarattı. Güçlü ve güçsüz bütün petrol üreticileri-ihracatçıları bundan zarar gördü. Bu koşullarda OPEC’in petrol arzının ve fiyat oluşumunda yeniden etkili olmasını sağlayacak girişimler yapabileceği düşünülüyor. Böyle bir olasılığın gerçeğe dönmesi sadece petrol piyasasını değil küresel güç dağılımını da etkileyebilecek bir gelişme. Hafta sonundaki OPEC toplantısı bu nedenle piyasaları adeta kilitleyerek aktörleri bekleme konumuna itmiş durumda.
Ayın ortasındaki FED toplantısı da böyle bir potansiyele sahip. Bir yandan ABD ekonomisindeki eğilimlerin daha kararlı bir konuma yerleşmesini bir yandan da küresel gelişmelerin daha belirgin bir yönelim kazanmasını bekleyen FED’in faizi yükseltme konusunda kararsız kaldığı, bunun da özellikle gelişmekte olan ülkelerde olumlu beklentileri beslediği biliniyordu. Küresel piyasalarda bu kararsızlık satın alınıyor, sermaye hareketleri buna göre biçimleniyor, özellikle gelişmekte olan ülkeler bundan yararlanıyordu. Mayıs ayı içinde FED’deki algının değişmeye, faizin yükseltilmesi yönünde bir irade oluşmaya başladığı görüldü. FED’in faizi yükseltmeye hazır ve amade hale geldiği izlenimini veren bu gelişme aktörleri yeni pozisyon almaktansa bekleme modunda kalmaya yöneltti. Mayıs ayının sonlarına doğru başlayan göreli sükûnette ABD faizindeki bu belirsizlik etkili oldu.
Belirsizlik ve bekleme güdüsü yaratan bir başka olgu da Brexit olarak isimlendirilen ve İngiltere’nin (Britanya) Avrupa Birliğinden ayrılması anlamını taşıyan siyasi hareketin halk oyuna sunulma aşamasına gelmiş olması. Oylama 23 Haziran tarihinde yapılacak. İngiltere’nin Birlikte kalması yanlıları olduğu kadar ülkenin Birlik üyeliğinden zarar gördüğünü ve hemen çıkması (Brexit) gerektiğini savunanlar da var. Şimdilik bunların olasılık dağılımının bir birine epey yakın olması da beklentilerin tam olarak biçimlenmesini engelliyor. Bu da bekleme modunu güçlendiren bir etken.
Haziran ayı içinde gelişmelerin nasıl sonlanacağını teker teker göreceğiz. Bu noktaya kadar da bekleme eğilimi ve bundan kaynaklanan sükûnet sürecek herhalde.