Şimdi üretim esaslı reform zamanı
FED’in mayısta tahvil alımını azaltacağı açıklamasından bu yana birçok ekonomist, dünyadaki likidite daralmasının gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkileyeceği için önlem almaları gerektiğini açıklıyorlardı. Geçen yıl sonuna kadar uygulamayı başlatmayan FED, ilk azaltmayı 10 milyar dolarla yıl sonunda başlattı. Dün akşam da yeni indirim kararı ile 65 milyar dolara çekilmesi bekleniyordu. Bu karar öncesi, Merkez Bankası önceki gece yüksek faiz artışıyla doların yükselişini frenleme girişiminde bulundu. Bu önemli bir adım oldu, ancak bütün gelişmekte olan ülke ekonomilerinde olduğu gibi, bizim de asıl yapmamız gereken, “Yerli girdi ağırlıklı üretim artışına dönük, rekabetçi ürünlerle dünya piyasasında yer almamızı sağlayacak reformların hayata geçirilmesidir.” Bu bizlerin uzun süredir sözünü ettiği, dile getirdiği bir konudur...
Peki, bu reform paketi içersinde neler yer almalıdır?
• Üretimde yerli katkıyı artırıcı, KOBİ’leri destekleyen mikro reformlar bunların başında geliyor.
• Bu, üretimde ithal girdiyi azaltıcı, ihraç ürünlerde yerli girdiyi artırıcı, katma değeri yükseltici içerikli olmalıdır.
• Son günlerde sık tekrarladığımız maden izinlerinde olduğu gibi, üretimi engelleyici bürokratik düzenlemelere son verilmeli, sektör temsilcilerinin talepleri önemsenmelidir.
• Üretimle ilgili bütün alanlarda, bütün kararlarda, Ankara merkezli bürokratik düzenlemelerin yerine, üretim alanlarındaki iş insanlarının katılımının sağlandığı “özel sektör-kamu ortak aklının içinde yer aldığı” yöntem benimsenmelidir.
• İç tüketimi körükleyen değil, tasarrufları artıran çalışmalar gündeme gelmelidir.
• Doğru bilgiyle hareket sağlayıcı, yerinde araştırılarak gerçekleştirilmiş sürdürülebilir envanter geliştirilmelidir.
• Sektör temsilcilerinin dünyada sektörlerindeki trendleri izleyebilmelerinin önünü açacak bilgi ağları yaratılmalıdır.
• Hukukun üstünlüğünü sağlayıcı alanlarda, kolaylaştırıcı ve çabuk karar mekanizmalarını geliştirici adımlar atılmalıdır.
• AB müzakereleri hızlandırılmalı, tam üyelik yolunda adımlar atılırken, bizi üçüncü ülke durumunda bırakan AB’nin yaptığı Sersest Ticaret Anlaşmaları karşısında siyasal girişimlerde bulunularak dışarda kalmamızın önüne geçilmelidir.
• İç ve dış siyasal çatışmaların ekonomimizi, üretim gücümüzü ve ihracatımızı olumsuz etkilediği gerçeğinden hareketle “Siyasal istikrarın önemi” unutulmadan önde tutulmalıdır.
Geldiğimiz nokta bol likidite döneminde “Ağustos böceği” gibi davrandığımızı “Karınca” gibi çalışarak yapmamız gereken reformları ertelediğimizi gösteriyor. Şimdi hiç vakit kaybetmeden üretim esaslıreformlara yönelmeliyiz.