Şimdi toparlanma zamanı…
Son 40 günde yüzde 35’e varan oranda değer kaybeden paramız, unutmaya başladığımız enflasyonlu dönemleri yeniden hatırlattı. Ağustos verilerine göre yurtiçi üretici fiyatları aylık bazda yüzde 32’yi, yıllık bazda yüzde 18’i aştı. Döviz fiyatlarında yaşanan şok artış enerji fiyatları öncelikle olmak üzere hayatımızın hemen her noktasına temas etti. Tüketici fiyatlarındaki artışlar bunun göstergesi. Bu arada durumdan vazife çıkarıp fırsatçılık yapanları da unutmamak gerekir. Peki üretim tarafında durum nedir? Eminim çok kişi merak ediyordur. 2008 krizinde Bursa çok ciddi etkilenmiş, binlerce çalışan işsiz kalmıştı. O gün sadece biz de değil dünyada bir kriz vardı. Bugün durum farklı. Ülke olarak üretiyoruz. İhracat pazarlarında sorun gözükmüyor. Firmasını kapatan, işçi çıkaran yok gibi. İkinci çeyrek büyüme rakamı (yüzde 5.2) da bunu doğruluyor. İç piyasada yaşanan daralma, üretime bir nebze olsun etki edecektir ancak piyasaların oturması ile birlikte normalleşme gelecektir. Ülkenin yönetim biçiminin değişmesi sonrası yabancı yatırımcılarda oluşan güvensizlik, içerde gideremediğimiz eksiklikler, ABD ile tutulan bilek güreşi ve Ortadoğu’daki politikalar bizi savuruyor. Bu dönemde özellikle bankalara büyük görev düşüyor.
Kendilerini sağlama alma adına gereksiz panik yapmazlar ise bu dönemi en az hasarla atlatabiliriz. Dövizin hareketliliği, faizlerin artması haliyle tedirginlik yaratıyor. Bursa’nın lokomotif sektörü otomotiv ve yan sanayi. Sonrasında tekstil, makine, gıda olarak sıralanıyor. Ağustos ayında otomotiv ihracatında düşüş var. Ancak otomotiv endüstrisi her yıl ağustos ayında 15 gün duruş yapar. Bu yıl bayram da araya girdi ve duruş süresi 3 haftaya çıktı. Değerlendirme yaparken bunu da dikkate almakta fayda var. Otomotivde ihracat kanadında sorun gözükmüyor. Sorun iç piyasa satışlarında. Satışlarda yaşanan düşüş yüzde 50’yi buldu. Ana sanayiler yıllık üretim rakamlarını revize etmeye başladı. İç piyasadaki sert düşüşün revizyon dönemine denk gelmesi hem sektör hem ülke adına da şanstır. Aksi halde etki daha fazla olabilirdi.
Üretimin fotoğrafını çekebilmek için işletmelerin enerji ve doğalgaz tüketimlerine bakmak gerekir. Aldığım bilgiye göre temmuz ayında tüketim rakamları pik yapmış, ancak ağustos ayında ciddi düşüş var. Net fotoğrafı ancak eylül verilerine bakarak görebileceğiz. 2008 krizinde firmalar verimlilik anlamında çok yol almış, sonuçları hem üretim, hem de rekabette olumlu katkı koymuştu. Ancak aradan geçen 10 yılda katılır mısınız bilmem ama gerek işletmeler, gerekse bireyler olarak işin ucunu biraz bıraktık. Bir rahatlama, gevşeme görülüyordu. Şimdi piyasalarda yaşanan daralmayla beraber hemen herkeste bir toparlanma telaşı var. Buna ister verimlilik deyin, ister tasarrufa yönelme. Zorunlu da olsa tasarrufa yönelebilir, israfı azaltabilirsek, bu kötü dönemin kazancı olarak değerlendirebiliriz.
Döviz fiyatları fırladığında çoğumuz ihracatçıların döviz artışından olumlu yönde etkilendiğini düşünürüz. Ama maalesef Avrupalı alıcılar uyanmış, böyle bir durumu da fırsata çeviriyor.
Yaşanmış bir örnekle yazıyı noktalayalım. Tekstilci bir dostum twitter hesabından ihracat yaptığı firmadan gelen maili paylaşmış. Özetle şöyle deniliyor. “TL’de yaşanan aşırı değer kaybı sonrası dolar cinsinden fiyatlarınız yüksek kalıyor. Fiyatlarınızı yeniden gözden geçirip revize ediniz!”