Şimdi kooperatifleşme zamanı
Mustafa Servet Daltaban - Kelkit Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı
20. yüzyıl özellikle dijital sanayinin ön plana çıktığı; ortaklık, birleşme ve kooperatifçilik gibi değerlerin serbest piyasada kendine yer bulduğu bir dönem olarak geçti. Artık Endüstri 4.0, yani yapay zeka ve yazılım çağına doğru adım adım ilerlerken pazardaki rekabet şartlarının daha da ağırlaştığını, teknolojiye ve inovasyona uyum gösteremeyen yapıların geride kalacağı bir pazar ekonomisi içinde bulunuyoruz. Özellikle ülkemizin tarım ve hayvancılık alanında dünya standartlarının gerisinde kalması rekabet açısından bizleri zayıf bırakmıştır. Hala geleneksel tarım ve hayvancılık metotları uygulamaktayız. Düşünün ki hala salma sulama sistemi ile sulama yapmaktayız. Devlet bu sıkıntının farkında olsa da, yaraya merhem olmakta zorluk çekmektedir.
Daha düne kadar kendi kendine yeten bir tarım ve hayvancılık ülkesi iken, bu gün bu alanda dümeni ithalata doğru kırmamız sorgulanması gereken bir konudur. Ülkemizdeki girişimciyi ve yatırımcıyı dışarıdaki pazarlara iten, piyasada rekabet edilebilirlik sağlamak ve fiyat avantajları olarak karşımıza çıkıyor. Bu çerçeveden bakıldığında çözüm olarak ilk önce girdilerin, maliyetlerin azaltılması ve destek ile hibelerin arttırılması gerekmektedir. Pazar çetin, rekabet fazla…
Kooperatifçilik bir yerde yoksulluğun azaltılması, zamanın ekonomik ve teknolojik gelişmelerinin gerisinde kalmadan daha yüksek verimde üretmek, çeşitlendirmek ve pazarlamak adına yapılan en büyük organizasyondur. Aslında Türkiye kooperatifçilik geleneği olan bir ülke, bu alanda çok başarılı kooperatiflerimiz de var. Ancak yine de bu alanda dünya standartlarının çok gerisindeyiz. Dünyada en çok kooperatif örgütü ile öne çıkan ülkeler: ABD, Fransa, İngiltere, İtalya ve Japonya. Birçok kooperatifin cirosu bulunduğu ülkenin ekonomisinde büyük yer tutuyor. Ve birçok sektörde, yöntem ve politika belirleyen çok güçlü kooperatifler bulunuyor.
Dünyadaki kooperatif sayısı 2.5 milyon civarında iken, bunların yarısı tarıma ait kooperatiftir. Türkiye’de kooperatif sayısı 72 bin civarında iken, bunların sadece altıda biri tarımsal kooperatiftir. Bu durum tarımsal alanda kooperatifleşmenin daha zayıf olduğunu gösteriyor. Türkiye de, en çok konut -yapı alanında kooperatif kurulduğu görülüyor.
Oysaki bizim gibi kırsal bölgelerde, kalkınma da öncü olabilecek yapılar, güçlü kooperatiflerdir. Bu dönemde bireyin tek başına rekabet edebilmesi, günün ekonomik ve teknolojik şartlarını takip edebilmesi çok zordur. Ancak, ortaklık ve birlikte iş yapma konusunda acı sonlarla biten birçok deneyimler olduğu biliyoruz. Bu konuda başarısız oluşumların altyapı, vizyon ve bilgi eksikliği gibi ana nedenlerden kaynaklansa da, ortaklık kültürünün toplumumuz tarafından özümsenmediği gerçekliğini de unutmamak gerekiyor.
Bölgemizde tarım ve hayvancılık alanında, dünya standartlarında bir üretim-pazarlama-geliştirme metodu takip etmemiz gerekmektedir. Ancak bu başarıyı bireyden ve üreticiden beklemek yanlış bir yaklaşım olur. Birlikten kuvvet doğar sözünden hareketle, güçlü kooperatiflere ihtiyacımızın olduğu açıktır. Tamamen bilgi-eğitim-geliştirme ekseninde, güçlü sermayeli kooperatifler bölgemizin ekonomisini şekillendirebilir. Muhakkak ki, şu an içinde bulunduğumuz durumda buna öncülük edecek yapılar kamu, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve üniversiteler olmalıdır.
Atatürk, 1920’den ölümüne kadar geçen sürede Türk kooperatifçilik hareketine önderlik etmiştir. Özellikle çiftçilerin kooperatifleşmesi konusunda birçok konuşma yapmıştır. Ayrıca Tarım Kredi Kooperatifi’ni kurmuştur. Bu konu bölgemizin ve ülkemizin gelişmesi adına üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Başarının anahtarı birleşmek ve kooperatifleşmektir.