Şimdi ileriye bakma zamanı
Pandemi, Ukrayna-Rusya savaşı, enerji krizi, küresel enflasyonist ortam, küresel resesyon tehlikesi. Tüm bunlar son üç yıl içerisinde dünya ile birlikte yaşadığımız sorunlar.
İlave olarak Türkiye’de büyük bir deprem yaşadık. Maddi ve manevi hasarlarının açtığı yaraları sarmaya çalışıyoruz. Akabinde bir seçim dönemi yaşadık. Ülkeyi önümüzdeki beş yıl yönetmesi için bir cumhurbaşkanı ve milletvekilleri seçtik. Şimdi, ileriye bakma zamanı.
Ülkenin, mevcut politikalarla ileriye gitmesinin bir ihtimali yok. İleriye gidebilse bile, mevcut medeniyet göstergesi sıralamalarında, önündeki ülkeleri geçebilme ihtimali yok. Yeni politikalar üretme ve uygulama zamanı şimdi.
Türkiye’nin sürekli dillendirilen yapısal sorunlarını, bırakayım uzmanları değerlendirsin. Ben, işin bilişim, teknoloji ve telekom kısmına bakıyorum. Türkiye’nin teknolojik ilerlemesinin temeli, altyapı, eğitim ve insan kaynağından geçiyor. Daha başka gereksinimler de var. Yatırımcı ekosistemi, kaynak, sermaye, teknoloji transferi, araştırma ve geliştirme gibi. Ancak, bunlar yapısal sorunlarımızla ilgili. Bence, altyapı, eğitim ve insan kaynağı bağımsız sorunlarımız.
Altyapı sorununu ve fiberleşmenin önemini defaatle yazdık. Fiber, internet hızımızı belirleyen en önemli faktör. Tüm dünya fiberleşme seferberliğine başlarken, biz çoğunlukla hâlâ ADSL/VDSL teknolojileri ile 100 mbit/s hız sınırını aşamıyoruz. Ortalama internet hızlarımız günümüz dünyasının kabul edilebilir seviyesinin çok ama çok altında. Her ay dünya internet hızı ortalaması sıralamalarında aşağıya doğru iniyoruz.
Acilen, bu konuyu çözüme kavuşturmamız gerekiyor. Öncelikli konularımızdan birisi fiber altyapının, erişim ağı seviyesinde her okula, her işyerine, her konuta ulaşmasını sağlamak olmalı. Bununla ilgili olarak yapılması gerekenlerin listesi uzun. Ancak, bu konuda bir politika belirlenip, bu politika uygulanırsa bu sorunu çözebilmemiz mümkün.
Sonrasında işin insan kaynağı ve eğitim konuları geliyor. İkisi birbiriyle iç içe.
Bizi teknolojik anlamda ileriye taşıyacak olan bilişim ekosisteminde nitelikli insan kaynağı sorunu var. Sorunun da iki temel kaynağı; müfredatın piyasanın ihtiyaç duyduğu insan kaynağını karşılayamaması ve yetişmiş olan insan kaynağının da ekonomik koşullar neticesinde gelişmiş olan ülkelere kayması. Pandemi sonrasında, bu insan kaynağı bedenen değil fikren de elimizden çıkabiliyor. Çalışanların bedeni Türkiye’de kalıyor, beyinleri yurtdışına çalışıyor.
Eğitim sistemimiz her ne kadar piyasa isteklerinden uzak insan gücü yetiştirse de buna rağmen ciddi oranda piyasanın isteklerini karşılayacak insan kaynağı yetiştirebilen eğitim kurumlarımız var.
Kısacası, bu gençleri hem bedenen, hem beynen ülkede tutacak formülleri acilen devreye sokmamız gerekiyor. Bunun yanında, müfredatı da elden geçirerek piyasanın ihtiyacı olan kalifiye insan kaynağını yetiştirmeye odaklanmamız gerekiyor.
İşin altyapı kısmı kolay. Yatırımı yapacak parayı ayırabilirsek, kolay tabii ki. Çeşitli hesaplamalar, çeşitli maliyetler konuşuluyor. Ortak yatırım yapılırsa, maliyetin aşağıya düşeceğini iddia edenler var. Bu konuda çeşitli tartışmalar sürekli gündeme geliyor.
Yeni iktidar öncelikle gerekli politikaları üretmeli, düzenlemeleri yapmalı ve bu işin kaynağını yaratmalı. Gerisi kolay. İnternet hızımız, 3-5 yıla kabul edilebilir seviyelere ulaşır. Eğitim ve insan kaynağı konusunda da gerekli önlemler alınır, adımlar atılırsa altyapımız hazır olduğunda insan kaynağımız ile yarışa yeniden katılma şansımız olur.
Doğru adımlar atılırsa, dünya ülkeleri ile yarışa yeniden başlayacak seviyeye ulaşmamız bile önümüzdeki beş yıllık iktidarın ancak son dönemlerine denk geliyor. Geçmişi bir kenara bırakarak ancak geçmişteki hatalardan dersler de çıkartarak şimdi ileriye bakma zamanı. Önümüzde pek çok fırsat var. Tercihlerimiz, bu fırsatları yakalamaya çalışmaktan yana mı olacak? Bu fırsatları tepmekten yana mı? Buna yeni iktidar karar verecek. Bu fırsatı, bu sefer de tepersek Türkiye, serbest düşüşe devam edecek.