Şimdi en zoru: Tahıl koridoru
Bereketli Hilal… Mezopotamya…Harran Ovası… ve bunların devamında ilk akla gelen su, verimli ve tahıl...O kadar muazzam bir coğrafyaya sahibiz ki küresel krizlerde en çok konuşulan ülke Türkiye…
Bin kilometre çapında bir alanın merkezine Türkiye’yi koyduğunuzda, dünya enerji kaynaklarının 3/4’ünün bulunduğu, gıdanın ise önemli bir kısmının üretildiği ve aynı zamanda bunların lojistik ağlarının odağındaki stratejik bir coğrafya olduğunu görürsünüz. Tahıl Koridoru, tüm bunların kesişim noktası gibi… Savaş, gıda, lojistik, diplomasi…
Ülke olarak bu kritik süreci bugüne kadar başarı ile yürütebildik. Ukrayna-Rusya Savaşı’nda tarafsızlığı koruyabilmek, iki ülkenin güvendiği tek ülke olabilmek müthiş bir diplomasi başarısı… Montrö Boğazlar Sözleşmesini, savaşın başından beri tavizsiz uygulayan ve Karadeniz’i savaş gölü olmaktan koruyan bir dış politika. Esir takasındaki aktif politika, insani açıdan hep takdire şayan olmuştur. Tahıl Koridoru Anlaşması, Türkiye’nin küresel gıda güvencesine yaptığı önemli bir katkı.
Özellikle de Ukrayna tahılının Afrika ülkelerine ulaştırılması ve açlığın önlenmesi bakımından önemli bir girişim. 22 Temmuz 2022’de imzalanan ve üç defa uzatılan anlaşma, 17 Temmuz itibariyle Rusya’nın bazı gerekçelerle anlaşmayı uzatmayacağını açıklamasıyla bu ay sona erdi. Rusya’nın ilk itirazı, açlık tehlikesi yaşayan Afrika ülkelerine gitmesi gereken tahılın %70’inin gelişmiş Batı ülkelerine gidiyor olmasına... İkinci itirazı ise kendi tahıl ve gübresini ihraç edememesi. Rusya Tarım Bankası’nın SWIFT’e yeniden bağlanması Rusya’nın ısrarlı talepleri arasında.
Türkiye, anlaşmanın devamı için yoğun bir diplomasi sürdürüyor. Hakkaniyetle bakıldığında, Ukrayna’nın olduğu kadar Rusya’nın da gıda ürünlerini ve gübresini, herhangi bir engel olmaksızın dünya pazarlarına arz edebilmesi gerekiyor. Peki anlaşmanın uzatılmamasının dünya ve ülkemiz açısından sonuçları neler olabilir? Öncelikle Rusya ve Ukrayna’nın dünya buğday ticaretinin yaklaşık olarak 1/4’üne hâkim olduğu belirtmeliyiz. Bu üretimin önemli bir bölümü Azak Denizi’nde bulunan limanlardan ihraç ediliyor.
Savaşın başlarında bu sevkiyatın engellenmesi küresel ölçekte gıda fiyatlarını yükseltti. Tahıl koridoru anlaşması ile fiyatlar yeniden düştü. Bugüne gelindiğinde ise anlaşma uzatılmayınca fiyatlar yeniden yükselmeye başladı. Anlaşma sağlanamazsa, Ukrayna, tahıl ihracatını Romanya limanları üzerinden yapmak zorunda kalacak. Bu ise maliyet artışı demek.
Ülke olarak, muhtemelen daha önce hiç olmadığı kadar yüksek bir buğday stokuna sahibiz. Bu yıl beklenen üretimin de 21,5 milyon ton ile iç tüketimin oldukça üzerinde olacağı dikkate alındığında, muhtemel bir küresel gıda krizine en avantajlı yakalanan ülke olduğumuzu söyleyebiliriz. Geçtiğimiz yıl boyunca düşük fiyattan alınarak depolanan buğdayın, yükselen fiyatlardan dünyaya ihraç edilmesi fırsatı iyi değerlendirilmeli. Bu noktada sanayicilerimizden itirazlar geliyor doğal olarak.
Ancak onların da ihtiyaçlarını dikkate alarak ülke çıkarlarını gözetecek bir denge sağlanabilir. Ortadoğu ve Afrika ülkelerinin ihtiyacı olan buğdayın karşılanmasında tüm yollar ülkemize çıkıyor. Bu fırsat her açıdan iyi değerlendirilmeli. İç piyasada, fiyat dalgalanmalarına yol açmayacak ve ürün tedarikini engellemeyecek politikalar izlenmeli. Yeni sezon hasat edilen tahılın depolanması konusunda TMO’nun sıkıntı çektiği sıklıkla ifade ediliyor. Bu durumda kontrollü bir ihracata yönelmek hem gelir sağlama hem de depolarda yeni ürünler için yer açılması bakımından fayda sağlayabilir.
Şunu da hatırlatmakta fayda var: Anlaşmanın tamamen sona ermesi için taraflardan birinin üç ay önceden bildirimde bulunması gerekiyor. Sözün özü; tahıl koridoru, Türkiye’nin itibarını yükselten, bölgesel güç olduğunu tüm dünyaya ispatlayan, küresel krizlerinin denge ve çözüm ülkesi olarak tüm dünyanın dikkate alması gereken önemli bir ülke olduğunu gösteren stratejik bir anlaşmadır.