Simbiyoza, sinerji ve farklılıkların uyumu
Simbiyotik ilişki, simbiyotik yaşam, simbiyotik etki gibi sözcüklerin türetildiği simbiyoza kavramı olsun; sinerjik ilişki, sinerjik etki gibi sözcüklerin türetildiği sinerji kavramı olsun biyolojide öteden beri kullanılan kavramlar. Biyolojinin bu kadim kavramları bilgi toplumunun tarihsel gelişim sahnesine çıkmasıyla ekonomi ve işletme literatüründe de kullanılmaya başlandı. Bilgi toplumuna giriş ile birlikte bu kavramlar ekonomi ve işletme literatüründe adeta ölçek ekonomileri kavramının yerini alıyor. Sanayi toplumunda ekonomik verimliliğin tahtına kurulmuş olan ölçek ekonomisi kavramı yanında artık sinerji ve simbiyoza kavramları da yerlerini aldılar. Hatta bilgi toplumunun getirdiği yenilikler ekonomik arenada yaygınlaştıkça yerlerini daha bir sağlamlaştırıyorlar, daha bir ön plana çıkmaya başlıyorlar. Bunlardan sinerji kavramı bu gelişmede epeyce yol almış durumda. Artık günümüzde ekonomik değerlendirmelerin çoğu sinerji kavramı kullanılmadan yapılamıyor. Simbiyoza kavramı henüz o kadar yaygın değil. Kanaatimizce yakın gelecekte aynı durum simbiyoza kavramı için de geçerli olacak.
Her iki sözcük de Yunanca kökenli ve biyolojide öteden beri kullanılıyor. Simbiyoza canlıların birlikte ve birbirlerine bağımlı olarak yaşamaları anlamına geliyor. İki canlının tek bir organizma gibi birbirleriyle yardımlaşarak bir arada yaşamalarını ifade ediyor. Kısaca birbirlerine hayat verdiklerini vurguluyor. Canlılar dünyasında bu tür bir ilişkiye hayvanlar ve bitkiler arasında rastlanabileceği gibi bitkiler ve hayvanlar arasında da simbiyotik bir ilişki söz konusu olabiliyor. Ağaçkakan kuşu ağaçları gagalayıp kurtları yiyerek hem kendi yaşamını sürdürüyor, hem de ağacın daha sağlıklı büyümesini sağlıyor. Yine arılar çiçekten çiçeğe dolaşırken hem kendilerini besleyen balı üretiyor ve hem de çiçeklerin döllenmesini ve sürekliliğini sağlayan temel bir işlev yerine getiriyor. Flora ve faunasıyla canlılar dünyasında bu konuda birçok örnek vermek mümkün.
Birlikte yaşamanın simbiyotik bir etkiye dönüşebilmesi için canlıların birbirlerine fayda sağlamaları gerekiyor. En başarılı simbiyoza örnekleri bitkiler ve hayvanlar aleminde gözüküyor. İnsan toplulukları da muhakkak ki bu kapsamın içinde. Örneğin Ricardo’nun meşhur “mukayeseli üstünlükler teorisi” iki toplum (İngiltere ve Portekiz) arasındaki simbiyotik ilişkiye ekonomi alanında verilebilecek güzel bir örnek. Bilgi toplumunda globalizasyon sürecinin getirdiği ülke sayısının ikiyi aşarak çoğalması simbiyotik etkiyi de artırmaktadır. Sonuçta, bu ilişki ağının tüm dünya ülkelerini kapsaması, ülkeler arası ticari ilişkilerin yaygınlaşması, ticari engellerin kaldırılması ve olabildiğince kolaylaştırılması simbiyotik etkiyi en üst seviyeye taşıyacaktır. Esasen bu kavramın bilgi toplumunda ekonomide de önem kazanması, bilgi toplumunun getirdiği, global ekonominin bir sonucu olarak değerlendirilmelidir.
Günümüzde ekonomi alanındaki simbiyotik etkiyi içeren özel bir kavram “endüstriyel simbiyoza” kavramı. Bu kavram, doğada iki veya daha fazla birbirinden bağımsız endüstriyel işletme arasındaki madde ve enerji değişimi olarak tanımlanmaktadır. Adı geçen kavramla bu işletmelerin hem çevresel performanslarının ve hem de rekabet güçlerinin artırıldığı uzun süreli ortaklıkların kurulması ve karşılıklı dayanışma içinde faaliyetlerini sürdürdükleri bir ortamın gerçekleştirilmesi anlaşılır. Bu ağyapı malzeme, enerji, su, yan ürünlerin fiziksel değişimi de dahil olmak üzere her türlü varlığın lojistik ve uzmanlık kaynaklarının paylaşımı anlamına gelmektedir. Böylece hem endüstriyel kaynaklı sosyal ve çevresel sorunların çözümü kolaylaşmakta ve hem de ekonomik bir getiri sağlanmaktadır. Dolayısıyla bu ilişki ağı içine giren işletmelerin katma değerleri ve rekabet güçleri artmaktadır.
Bu ilişki ağının güzel bir örneği biri balık çiftliği diğeri tavuk çiftliği olan iki işletme arasında verilmektedir. Bu işletmelerden balık çiftliği ekonomik açıdan değerlendirilemeyen balığın kılçığı, yüzgeç ve solungaçları gibi atıklarını yanıbaşındaki tavuk çiftliğine vermektedir. Bu atıklar tavukların beslenmesinde yem olarak değerlendirilmektedir. Tavuk çiftliği işletmesi de yine tavukların ekonomik açıdan değerlendirilemeyen ayakları ve tırnakları ile iç organları ve derisi gibi atıkları yanıbaşındaki balık çiftliğine vermektedir. Bu atıklar da balıkların beslenmesinde yem olarak değerlendirilmektedir. Böylece iki işletme arasında simbiyotik bir ilişki kurulmaktadır. Sonuçta hem çevrenin korunmasına katkı sağlanmakta ve hem de her iki işletmenin ekonomik performansları yükseltilmektedir.
Sinerji kavramının bilimsel tanımı ise, bir bütünün kendisini oluşturan parçaların toplamından daha büyük olduğu şeklindedir. Bu durum pozitif bir sinerji etkisinin varlığına işaret eder. Negatif bir sinerjik etkide ise bütün kendisini oluşturan parçaların toplamından daha küçük olmaktadır. Bu durumda 1+1>2 olmaktan çıkmakta, 1+1<2 olmaktadır. Nötr bir sinerjik etkide ise matematiksel sonuç doğrulanmakta, 1+1=2 olmaktadır.
Biz, sinerjik etkiyi, farklılığın uyumu olarak tanımlamayı işletme ve ekonomi açısından daha uygun buluyoruz. Zira bir bütünü oluşturan parçaların toplamından daha büyük olmasını sağlayan öz veya cevher, bu parçaların farklı niteliklere sahip olmalarıdır. Bu farklı nitelikli unsurlar ortak bir hedefe doğru harekete geçtiklerinde sinerjik bir etki ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan sinerjik etkinin pozitif, negatif veya nötr olması, parçalar arası ilişkinin, i) bir uyum ilişkisi, ii) bir çatışma ilişkisi veya iii) nötr bir ilişki olmasına göre değişmektedir. İlişkinin bir uyum ilişkisi olması pozitif bir sinerjinin ortaya çıkmasını sağlarken, çatışma ilişkisi negatif bir sinerjiye sebep olmaktadır. Nötr bir ilişkinin olması ise aynılığın (homojenliğin, türdeşliğin) egemen olduğu matematiği doğrulamakta, 1+1 bu durumda 2 değerini almaktadır. Ekonomik açıdan amaç pek tabii ki pozitif bir sinerjik etkinin ortaya çıkmasını sağlamak olmalıdır. Bunun için de yapılması gereken, belirli bir hedefe doğru yol alırken farklı nitelikteki unsurların birlikte, ama birbirleriyle uyum içinde hareket edebilecekleri ortamı oluşturmak, şartları sağlamaktır.
Bu sağlanabilirse farklılıklar makroekonomi seviyesinde zenginliğin kaynağı olacaktır. İşletme seviyesinde ise farklılaşma inovasyonla neticelenecektir. Veya amaç inovasyon olmalıdır. İnovasyon ise daha düşük maliyetler, daha yüksek katma değer, toplum refahına daha yüksek katkı sağlamanın en etkili yoludur.
Nötr etkinin ortaya çıktığı aynılaşma ise fiyat rekabeti demektir. Sonuçta fiyatların ve dolayısıyla kâr marjlarının düşmesi, katma değerin azalması demektir. Hatta giderek kâr marjının sıfırlanıp sonra da negatife dönüşmesine kadar uzanabilecek bir süreçtir. Kısaca işletme için aynılaşma bir sorunsa, çözüm farklılaşmada aranmalıdır.
Farklılıklar arası çatışmalı bir ilişki ise sonucu negatif sinerjiye taşıyacaktır. Sonuç işletmenin iflası demektir. Dolayısıyla böylesi bir ilişkiye girilmesi bir yana, kesinlikle böylesi ilişkilerden kaçınılması gerekir.