Sil baştan başlamak gerek bazen
Galatasaray maçındaki skandal hakem yönetiminin mağdur tarafı Trabzonspor, sahasındaki Osmanlıspor karşılaşmasına karışık duygularla çıktı. Bu teşhisi tribünlerin hareket tarzından da futbolcuların sahada verdikleri görüntüden de kolaylıkla anlayabilirdiniz. Trabzon insanının, Trabzonspor camiasının içinde yanan bir isyan ateşi var bu çok belli ama tepkilerini hangi dozda ve nereye yönelteceklerini de bilmiyor gibiler. Maçın üzerinden çok da zaman geçmemişken medyada “herkesin ak dediğine kara diyerek” kariyer yapmış bazı duayenler ve bu duayenlerin yolundan giden kimileri, Salih Dursun’un hareketini gargaraya getirerek ihaleyi Trabzonspor’un üzerine yıkmışlardı bile. Şu tespiti açık ve net biçimde yapalım. Trabzonsporlu, 2010-2011 şampiyonunun kendi kulüpleri olması gerektiğini düşünüyor ve tapelerin delil olarak kabul edilmemesiyle birlikte Türk adalet sisteminin şaştığını savunuyor. Buna kanıt olarak da yurtdışındaki bütün adli süreçlerin kendi lehlerine sonuçlandığı bilgisini sunuyor. Bordo-mavili taraftarların ve Trabzon şehrinin 5 senedir hissettiği bu baskı, bir noktadan sonra kangren halini aldı. Bunun üzerine hukuki süreçte alınamayan şampiyonluğu sahada telafi etmek amacıyla Trabzonspor’un ekonomik yapısı ve büyüklüğü dikkate alınmaksızın üç büyüklerle yıldız yarıştırma yoluna gidildi. Bu hamlenin sportif olarak karşılığı alınamayınca sonuç camianın bozuk moraline bilançoların da katılması oldu. Hatırlayacaksınız, bir dönem Trabzonspor’da oyuncu maaşları ödenemez hale gelmişti. Yönetim değişikliğine gitmekten başka çare kalmayınca, Muharrem Usta başkanlığında Trabzonspor’u düzlüğe çıkarmak için kollar sıvandı. Açıkçası Sayın Usta’nın performansını değerlendirmek için çok erken bir noktadayız ama kulübün ekonomisini düzeltme adına yaptığı bazı olumlu hamleler göze çarpmıyor değil. İşlerin böylesine kötü gittiği bir süreç yaşanmışken, sezon başından bu yana süregelen hakem hataları Galatasaray maçında pik yapınca, Trabzonspor camiası da bir nevi sinir boşalması yaşadı. Bana göre Osmanlıspor maçında görülen tepkisizliğin ardında bazen hepimizin yaşadığı “Lanet olsun, bırakıyorum” yılgınlığı yatmakta. Tribünlerde coşkuyu bırakın öfke bile yok. Sahaya baksanız, 90 dakikayı 6 faulle tamamlamış, ilk faulünü 36. dakikada yapmış ve koca maç boyunca kendi yarı alanında bir faulle oynamış bir takım görüyorsunuz. Keza Erkan Zengin’in maçın bitiş düdüğüyle birlikte rakibine salladığı tekme de yılgınlığın belirtisi. Onur boş vermişlerin arasında ayakta kalan tek futbolcu olmasa belki maç farka gidecek.
Bazen futbol takımları için “sil baştan başlamak” gereklilik halini alır. Beşiktaş kısa süre önce bunu yaşadı, başarılı bir kriz yönetimiyle yönünü yukarı çevirmeyi başardı. Öyle görünüyor ki, Galatasaray da yakın zamanda benzer bir yola girmek zorunda kalacak. Trabzonspor’un yarından tezi yok bu değişim sürecine katılması elzem görünüyor. Sil baştan başlamaktaki kastım asla takımı dağıtıp yeni bir oyuncu grubu kurgulamak değil. Antrenman sahalarına, yönetim binalarına ve stada hâkim olacak yeni bir sistemden bahsediyorum. Ben dışarıdan bakan biri olarak yüzümü Trabzonspor’a çevirdiğimde “yıldız takımı” değil “sistem takımı” olması gerektiğini görüyorum. Eğer kulüplerde bir yıldız olacaksa bu, mali gerçeklerle uyumlu işleyen ve sürdürülebilir bir sistemi hayata geçirmiş yönetimler olmalıdır. 2010-2011 sezonundaki travmadan bu yana Trabzonspor ligi şampiyonun 20 ila 25 puan arkasında bitiriyor. Aslında bu bile sistemsizliğin sistem olmaya başladığı gösteren önemli verilerden bir tanesi.