Sıkıntılı günlere hazır olalım!

İlter TURAN
İlter TURAN SİYASET PENCERESİ dunyaweb@dunya.com

Uluslararası sistemin İkinci Dünya Savaşı sonrasında şekillenen yönetişim yapıları günümüz gereksinmelerine cevap vermekte zorlanıyor. Hatırlayacaksınız, savaş sonrası sistemin siyasi alandaki temel direği Birleşmiş Milletler'di. Dünya barışı savaşın galibi devletlerin vesayetinde BM tarafından korunacaktı.

İktisat alanında ise üç ayrı yapı oluşmuştu. Tümü evrensel piyasa ekonomisinin işlemesini amaçlayan yapıların birincisi Uluslararası Para Fonu (IMF) kur istikrarını sağlayarak uluslararası ticarete uygun zemin oluşturacaktı. Kur istikrarı bir ekonominin tümüyle sağlıklı olmasına bağlı olduğundan, IMF istikrarı bozulmuş ekonomilere tedavi uygulamakta en önemli rolü üstlenen kurum oldu. İkinci kurum olan Dünya Bankası sağlıklı iktisadi gelişmeye zemin oluşturacak altyapı projelerinin gerçekleştirilmesiyle uğraşacaktı.

Sonraları bu görev piyasa ekonomisinin yerleşmesi için özel yatırımların finansmanı şeklinde genişletildi. Üçüncü kurumsa, ancak Soğuk Savaş sonrası kuruldu. Dünya Ticaret Örgütü'nün amacı ülkelerarası ticarette uygulanan gümrük, kota ve diğer kısıtlamaların standartlaştırılması ve zaman içinde kaldırılmaları idi. DTÖ kurulmadan önce bu amacı aralıklarla toplanan GATT müzakereleri gerçekleştirmeğe çalıştı

Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra dünyada ortaya çıkan güç dağılımı, İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki durumdan uzaklaşmış durumda. İktisat alanında, aralarında ülkemizin de yer aldığı bir dizi ülkenin yıldızı yükseliyor. Genelde ülkelerin isimlerinin ilk harflerinin kısaltılması sonucunda elde edilen kelimelerle tanımlanan bu ülkeler, yeni düzenin kendilerinin artan gücünü tanımasını, ona göre düzenlemeler yapılmasını arzuluyor ama bu kolay değil. Değişim sonucu bir kısım ülkenin güç kaybına uğraması söz konusu olacak. Örneğin, aslında Amerikalı ve İngilizlerin himmetiyle savaş sonrasının "büyük" ülkesi muamelesi gören Fransa böyle bir ülke, dolayısıyla değişime karşı isteksiz.

Çin ve Rusya gibi ülkeler savaş sonrası oluşan siyasi düzende bir yer edinmiş olmakla birlikte, iktisadi oluşumlarda yerleri zayıf. Hindistan, Brezilya ve Türkiye gibi ülkelere ise hem siyasi hem de iktisadi alanda yer açılması lazım. Kim, nasıl açacak, o belli değil. Dış ticaret hacmi, gayri safi milli hasıla, büyüme hızı gibi ölçülebilir olguların egemen olduğu iktisat alanında güç dağılımındaki değişikliklere uyum sağlanması daha kolay gibi gözüküyor. Örneğin IMF'de hisseler değişiyor, yönetiminde yükselen ülkelere yer açılıyor. Belki Türkiye yönetimde bir koltuk sahibi olacak.

Siyaset alanında henüz değişiklik belirtisi var demek bile zor gözüküyor. Gücünü görece yitiren ülkeler; Avrupa Birliği gibi kendinde aslında sahip olamadığı bir güç vehmeden topluluklar, değişime arzulu değil. Dolayısıyla, dünya yönetişiminin siyaset alanını düzenleyen kurumlarının kendilerini yenilemeleri ancak kolay aşılamayacak siyasi mücadeleler sonucunda gerçekleşeceğe benzer. Türkiye'nin dış politikasında acaba eksen kayması mı var sorularının altında, Türkiye'nin uluslararası siyaset arenasındaki yerini genişletmesi çabalarının önemli bir payı var. Değişim süreci inişli, çıkışlıdır. Sancısız olmaz. Önümüzde uzun, sıkıntılı günler olacak. Hazır olalım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
G7 nereye gidiyor? 04 Eylül 2019