Sıkıcı rutine 'ulusal boykot' darbesi
Dünyanın düzeni aşağı yukarı bu: Zoraki uyanıyoruz, işe koşuşturuyoruz, akşam eve kapağı atıp bir şeyler atıştırıyoruz, ekrandan azıcık okuyarak çokça seyrederek zaman geçiriyoruz, yalnızlığa mahkum değilsek biraz muhabbet ediyoruz, sonra kimimiz kış, kimimiz kuş uykusunda sabahı buluyoruz ve yeniden rutin çark dönmeye başlıyor.
Coğrafya kader mi, keder mi ayrı mesele, ama her yer kendi gündemiyle, kendi rutiniyle yaşıyor ve zamanla sizi içine alıp eritiyor. Sıkılmaya vakti olmayan uzak iklimlerin insanlarına, ‘sıkıcı ve renksiz’ hayatlara dair de fikir versin diye, küçük bir ülkenin gündeminden birkaç satıra ne dersiniz?
‘Gitmeyin’ kampanyası
Hayat pahalılığının ‘dayanılmaz hale geldiği’ Hırvatistan’da tüketiciler ilk kez ‘ulusal boykot’ başlattı. Geçen cuma, sosyal medyada başlayan ‘Gitmeyin!’ kampanyasıyla süpermarketler, alışveriş merkezleri ve benzin istasyonları hayli tenhalaştı.
Tepkinin nedeni, Aralık ayında enflasyonun ‘yıllık’ yüzde 4,5’e fırlaması. Romanya (yüzde 5,5) ve Macaristan'ın (yüzde 4,8) ardından Hırvatistan en yüksek enflasyona sahip üçüncü AB ülkesi. Son üç yılda gıda fiyatlarında yüzde 34 artış var ki, hissetmemek mümkün değil. Daha ucuza makarna, peynir, zeytinyağı, şarap almak için komşu İtalya’ya, Slovenya’ya, Macaristan’a gidenler artıyor.
Artık Orta ve Doğu Avrupa turistler, “Bu pahalılık çekilmiyor” diye Hırvatistan’a mesafe koymaya başladı. İlk ‘kara Cuma’ protestosunun ticari hayatı etkilediği, vergi kayıtları ile teyit edildi. Bir hafta önce 80 milyon euro olan 00.00-16.00 arası ciro toplamı, eylem günü 55 milyon euroya indi. Bundan alınan cesaretle bu cuma “ikinci eylem” yapılacak. “Fiyat pahalılığından şikayet yerine boykot ile yola getirme” planı bakalım ne kadar işleyecek?
Es geçilmeyecek bir haber daha var. Devlet TV’sine göre, “Hırvatistan’da her yıl yaklaşık 3 bin 500 kişi, hava kirliliği nedeniyle erken yaşta ölüyor. Bu ciddi çevresel ve halk sağlığı sorununu ele almak amacıyla hükümet 220 milyon euroluk bir program başlattı.” Hatırlatayım: 2022 AQLI küresel hava kirliliği raporuna göre Türkiye 38. sırada, Hırvatistan ise 81. sırada, yani ‘temiz’ bölgede.
İstifaya mecbur kaldı
Sıkıcı gündemin tek ‘renkli’ haberi zaten geçen hafta Türk basınına da yansımıştı: Tarım Bakanı Josip Dabro, yıllar önce hareket halindeki bir araçtan silahla birkaç el ateş ettiği görüntüler ortaya çıkınca istifa etti. Dabro, 'düşüncesiz bir anında' silahı ateşlediğini söyleyip özür diledi, kıvrandı ama istifaya mecbur kaldı. Kasım 2024'te de Sağlık Bakanı Vili Beros, okkalı işlere imza atarak görevi kötüye kullanma suçundan gözaltına alınınca istifa etmişti.
Sorumluluk alarak veya resmi suçlama sonrası koltuğu bırakmak, Batı Avrupa’dan sonra Orta Avrupa’da da ‘norm’ haline geliyor yavaş yavaş. Evvelsi gün Sırbistan’da, Kosova krizinden ekonomik sorunlara kadar pek çok dalgayı atlatan Vuçiç yönetimi, bu kez Başbakan Miloš Vucevic’i kurban vermek zorunda kaldı, Yılbaşı öncesi Novi Sad şehrinde, bir tren istasyonunda beton tentenin çökmüş, 15 kişi hayatını kaybetmiş, bu kez üniversite öğrencilerinin öncülüğünde isyan başlamıştı. Sözde resmi soruşturma, kimseyi suçlamadan kapatılmaya çalışılırken yükselen protesto dalgası, sonunda başbakanı koltuğundan etti.
Günleri, yılları teyelliyorlar
Komşu bir yana, burada kurumlar rutin çalışıyor. Bu ay cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı, bitti, haber okumayan ‘sokaktaki adam’ın neredeyse haberi olmadı. İnsanlar saat 5 bile olmadan işi bitirip kafelerde bir fincan kahvenin etrafında saatlerce muhabbet ederek, milli hentbol takımının Avrupa şampiyonluğu yolunda ilerleyişine keyiflenerek, siyaset diye bir gündemden bihaber, hafta sonu kayak yapmak için en yakın nerede kar olduğunu araştırarak, biraz hayat pahalılığı zorlasa da “olursa bir şikayet ölümden olsun” modunda günleri, yılları teyelliyor. Hayat kolay… Hayat zor… Hayat kısa.