Şike depremi futbolu fena etkileyecek!
Futbolumuz geçen haftadan beri şike depremiyle sarsılıyor. Savcılıkça sürdürülen soruşturma kapsamında çoğu kulüp yönetiminde yer alan 25 kişi tutuklandı. Gazetelerin sütunlarında çıkan haberler doğruysa, soruşturma çok kapsamlı ve Türk futbol tarihinde milat olabilecek gelişmelere de gebe görünüyor.
Biz bu hafta gazete sayfalarında yer alan iddialara yer vermekten daha çok, Avrupa'da çok yakın geçmişte yaşanılan olayları analiz ederek, bu olaydan ne tür dersler çıkartılabileceğimizin üzerinde durmaya çalışacağız.
Endüstriyel futbol risk yönetimini zorunlu kılıyor
Futbolun kendi içsel dinamikleri çoğu zaman futbolda bazı dengesizliklere neden oluyor. Her geçen gün parasallaşarak endüstrileşen futbol bir yandan kendini yeniden büyüterek üretebilmenin yolunu ararken, diğer yandan da bazı patolojilere neden olabiliyor. Bu iç dinamiklerdeki dengesiz gelişim yapısı futbolun yumuşak karnını daha zayıflatıyor ve bazı anti futbol öğelerinin bünyesine girmesine neden oluyor.
Futbolda heyecan ve rekabetin en üst düzeyde tutulması tüm spor dallarında olduğu gibi futbol için de vazgeçilmez temel öğeyken, diğer yandan endüstriyel kaygılarla futbol pastasının daha da büyütülmesi futbol dışı öğelerin futbola bir şekilde etkimesine zemin hazırlıyor. Endüstriyel döngü içinde oyuncu da, kulüp te, yayıncı kuruluş ta daha çok kazanmak istiyor. Durum bu olunca fayda maksimizasyonu sağlamanın yolu heyecan ve rekabeti en üst düzeyde tutarak, futbol pastasını büyütmekten geçiyor. Ancak bunu yaparken, teşvik, şike, doping gibi futbol dışı bazı öğelerin futbola sızdığını görüyoruz ve İtalya'da olduğu gibi büyük skandallar ortaya çıkabiliyor.
İşte bu noktada karşımıza futbolda risk yönetimi çıkıyor. Zira sahip olduğu aktiflerini iyi yönetemeyen, onları sistematik olan ve olmayan bazı risk kaynaklarından koruyamayan, futbolun belirsizliğinin neden olabileceği olumsuz sonuçlara karşı önceden gerekli önlemleri alamayan bir futbol yapılanmasının endüstriyel futbolda eşitleriyle çok da rekabet edebilme şansı bulunmuyor.
Bu bağlamda ben Fenerbahçe kulüp yönetiminin risk yönetiminde stratejik hatalar ve yanlışlar yaptığını düşünüyorum. Sadece kazanmaya odaklı yarışmacı ruh içinde hırsın önemi ön plana çıkarken, bazı risklerin daha önceden belirlenerek kulübün tüm varlıkları ve değerlerinin bu yarışmacı ortam içinde olası risklere karşı korunması gerekirdi. Şampiyonluk ve kazanma kültürü gelişmiş bir kulüpte bu tür risklere asla izin verilmemesi kurumsal yönetim açısından da bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor.
Çünkü Fenerbahçe'nin bugün sahip olduğu takım değeri ve gelirleri yüz milyon dolarlara ulaşıyor. Yine oyuncularının dışında sahip olduğu Stat ve storlar gibi önemli aktifler, kulüplerin faaliyetlerinin devamları ile sportif ve mali başarıya ulaşmaları bakımından etkin bir risk yönetimini gerektiriyor.
Bu kapsamda olası gelişmelerin Türk futboluna ne tür etkilerinin olabileceğini de geçmiş Avrupa deneyimlerinden hareketle sizlerle paylaşmış olacağız. Bu olaylardan ben gerek Türk futbol yönetiminin gerekse kulüplerimizin çok önemli dersler çıkarttığını düşünüyorum.
Avrupa'nın en çok ses getiren iki şike olayı
Ülkemizde karşılaştığımız şike olaylarının futbolumuza olası etkilerini analiz etmeden önce çok yakın geçmişte Avrupa'nın üst düzey takımlarından 1992-93 sezonunda Şampiyonlar Ligi şampiyonu olan ve daha sonra bu unvanı elinden alınan Fransız Olimpik Marsilya ile geçmişte Şampiyonlar Ligi'ni 2, Kupa Galipleri Kupası'nı 1 ve UEFA Kupası'nı da 3 kez kazanan bir İtalyan devi Juventus'un bulaştığı şike olaylarından ve bunların sportif, iktisadi ve mali sonuçlarından kısaca bahsetmek istiyorum.
Bir şampiyonun çöküşü ve dirilişi: Olimpik Marsilya
1899 yılında kurulmuş, maçlarını 60.000 kişilik Stade Vélodrome <http://tr.wikipedia.org/wiki/Stade_V%C3%A9lodrome>'da oynayan 9 Fransa Ligi, 10 Fransa Kupası, 2 Fransa Lig Kupası ve daha sonra ellerinden alınan 1 kez de Şampiyonlar Ligi <http://tr.wikipedia.org/wiki/UEFA_%C5%9Eampiyonlar_Ligi> şampiyonluğu ile Fransa'nın en çok kupa sahibi takımı olan Olimpik Marsilya 1980'lerin başında karanlık bir dönem geçirerek iflasın eşiğine kadar gelmişti. Bernard Tapie <http://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=Bernard_Tapie&action=edit&redlink=1>'nin kulübe başkan olmasıyla tarihindeki en iyi dönemini yaşayan Marsilya 1992-1993 sezonunda Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu kazanan ilk ve tek Fransız takımı olmuştu. Ancak daha sonra başkan Tapie'nin şike davasından yargılanıp suçlu bulunmasıyla kulüp için de çöküş dönemi başladı. İlkin 1992 yılında Fransa şampiyonluğu, arkasından da Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu elinden alındı ve hemen arkasındanda Fransa İkinci Ligi'ne düşürüldü. Tam dört yıl sonra 1996'da Fransız Lig 1'e yeniden dönebilen Marsilya'nın bu kez de başı 2006 yılı mali hesaplarıyla derde girdi. Bu süre içinde hiçbir kupaya uzanamayan Marsilya ancak kendisini 1999'da toparlayabildi ve 1999 ve 2004'de UEFA Kupası finali, 2006 <http://tr.wikipedia.org/wiki/2006> ve 2007'de Fransa Kupası finali oynadı ve 2009-10 sezonunda da hem Fransa Lig 1'i hem de kupayı kazanarak duble yaptı.
Hala mazisini arayan Juventus
2005-06 sezonunda Napoli, Torino ve Roma savcılarının bir yıl boyunca gizlilik içinde yürüttüğü soruşturmada; Savcıların dinlediği telefon konuşmaları sonucunda Juventus Genel Direktörü Luciano Moggi'nin, İtalya Futbol Federasyonu hakemlerinden sorumlu yöneticisi Pierluigi Pairetto ile yaptığı telefon görüşmelerinde bazı maçlara hakem tayinleri yaptırttığı; bunun yanı sıra bir sonraki hafta karşılaşacakları takımların yıldız oyuncularını cezalı duruma düşürmek için hakemlere baskı yaptığı, bazı oyuncu ve hakemlere maddi menfaatlar temin edildiğinin de ortaya çıkmasıyla FC Juventus'un 28. Şampiyonluğu kulübün elinden alınmış ve daha sonra da Juventus, AFC Fiorentina ve SS Lazio İkinci Lig'e düşürürken, Serie-A'da kalan AC Milan'ı ise Avrupa Şampiyonlar Ligi'ne katılmaktan men etmişti… Serie-A'da kalan Milan 19 puan eksiyle bir sonraki sezona başlarken, Serie-B'ye düşürülen kulüpler ise -8 puanla bir sonraki sezona başlamışlardı.
Kulüplerin küme düşmeleri onları ve ligleri nasıl etkiledi?
Avrupa'da yaşanılan iki önemli olayda şike nedeniyle liglerde ve kulüplerde gelişmenin farklı boyutlarda yaşandığını saptamış bulunuyoruz.
Liglerde temel olarak; 1) Rekabet kalitesi düşüyor, 2) Futbol pastası küçülüyor, 3) Reyting düşüyor. Bu tür skandallar dev endüstriyel ekonomilerde, pasta büyük olduğu için daha çarpıcı sonuçlara yol açıyor. En önemlisi endüstriyel futbolun kendisini yeniden üretim aracı olan reyting düşüyor ve o ligler güvenilirliğini zaman içinde yitirmeye başlıyor. Güvenilirlik düzeyinin düşmesi peşinden kalite ve rekabet sorununu da beraberinde getiriyor. Düşük rekabet reytingin yükselmesinin önünü kesiyor. Reyting yüksek olmadığında da sponsorların o lige olan ilgisi en alt düzeyde oluyor. Güvenilirlik düzeyinin yüksekliği, o ülke liginde gelirlerin artması için bir baz oluşturuyor. Endüstriyel futbolun en önemli gelir kaynaklarından olan sponsorluk gelirleri özellikle reytingi yüksek, marka olmuş liglere daha çok yöneliyor. Naklen yayın gelirleri pastası buna bağlı olarak daha çok büyüyebiliyor. Bu nedenle endüstriyel futbolda gelirlerin artması ve pastanın büyümesi tamamen heyecanın en üst düzeyde tutulmasına, yani reytinge bağlı. Bu nedenle endüstriyel futbolda reyting yaşamsal bir öneme sahip. Bunun içindir ki, endüstriyel futbol hiç bir zaman teşvik, şike, doping gibi kendi mezar kazıcılarının sistemde gelişip, filizlenmesine izin vermiyor. Bunun en tipik örneğini bu skandalla İtalya'da yaşamış olduk.
Kulüplerde temel olarak;
1) Gelirler düşüyor. (Sponsorluk, Reklam ve medya, maç günü ve naklen yayın gelirleri önemli ölçüde azalıyor.) Gelirler azaldığı için giderler aynı hızda düşmediğinden sezon içinde kulüplerin faaliyet zararları artıyor. Artan zararların finansmanı için kulüpler yoğun olarak banka kredilerine yönleniyorlar. Ağırlaşan finans yükü kulübün sportif rekabet gücünü düşürüyor.
2) Marka Değeri Zarar Görüyor. Bu üç şekilde gerçekleşiyor. 1. Kulüp borsaya kote ise kulübün hisse senetlerindeki düşüş nedeniyle kulübün piyasa değeri düşmeye başlıyor. Nitekim Juventus'un piyasa değeri bir sene içinde yüzde yetmiş iki azalırken, Fenerbahçe'nin piyasa değeri bir hafta içinde yüzde otuz beş düştü. 2. Kulübün oyuncularının bonservis bedelleri üzerinden takım değeri düşüyor. Juventus'da Viera, Zlatan İbrahimoviç'in Inter'e, Zamborotta ve Lilian Thuram'ın Barcelona'ya, emerson ile Cannavaro'nun Real Madrid'e transferi nedeniyle takım değerinde 175 milyon euroya yakın bir düşüş yaşandı.
3) Sportif rekabet gücü düşüyor. Yukarıda da dile getirdiğimiz gibi takımdaki çok önemli oyuncuların federasyon kısıtları ve başka olaylar nedeniyle takımda kalmak istememeleri takımın sportif rekabet gücünü olumsuz etkiliyor.
Kısacası;
I- Kulüp bazında olumsuz etkiler
1. Kulüplerin gelirlerinde önemli ölçüde parasal kayıplar yaşanıyor.
2. Zedelenen itibar ve olumsuz etkilenen marka değerinin, sponsorları ve medya haklarını olumsuz etkiliyor.
3. Önemli oranda yıldız oyuncularını satmak durumunda kalıyorlar.
4. Kulüplerin rekabet güçleri önemli ölçüde zayıflıyor.
5. Borsada işlem gören kulüplerin borsa değerlerinde önemli düşüşler yaşanıyor.
6. Ayrılan futbolcular yüzünden takımların piyasa değerlerinde ciddi düşüşler meydana geliyor.
II. Ülke futbolu bazında olumsuz etkiler,
1.Lokal ligde rekabet kalitesi düşüyor.
2.Futbol pastası küçülüyor.
3.Ülke dışına giden oyuncular nedeniyle ülke ligleri reytinginde bir düşüş yaşanıyor.
Juve ve Marsilya'da durum nasıl değişti?
Her iki kulübün küme düşürülmesi sonrasında başta iktisadi ve mali gelirleri ile buna bağlı olarak sportif performanslarında çok önemli düşüşlerin olduğu gözlemlendi.
- Marsilya'nın küme düşürüldüğü yıl olan 1993/94 sezonunda gelirlerinin bir önceki yıla göre yüzde kırk beş; Juventus'un da yüzde 63 azaldığı; piyasa değerlerinin ise O.Marsilya'da %35, Juventus'un da %52 düştüğü görülüyor.
Bu gelir düşüşleri içinde en önemli gelir kaybının sponsorluk ve naklen yayın gelirlerinden kaynakladığı gözlemleniyor. - Marsilya'nın sponsorluk gelirlerindeki düşüş yüzde otuz beşe ulaşırken, bu kayıp Juventus'da yüzde yetmişe yaklaşmış.
- Marsilya Lig1'e dört sene sonra yükselebilirken, Juventus bir yıl sonra tekrar Serie-A'ya yükselebilmiş…
- Marsilya'nın Lig 2'ye düşmesi nedeniyle Lig 1'in gelirlerinde yüzde dokuza yakın bir düşüş kaydedilirken, Serie-A'da Juventus ve diğer üç takımın da düşmesi nedeniyle Lig gelirlerinde %16 civarında bir gelir düşüşü yaşanmıştı.
İki ligde toplam seyirci azalışı ise Fransız lig1'de yüzde onbir civarında gerçekleşirken, İtalyan Serie-A'da ise bu kayıp yüzde on sekize ulaşmış.
Endüstriyel futbolda şikeye yer yok!
İtalyan Spor Mahkemesi emsal olmaması ve bu tür olayların önüne geçebilmek bakımından Serie-A ve B'de en ağır cezaları verdi. Bu cezalar verilirken, kimsenin endüstriyel gücüne bakılmadı ve "eyyam" yapılmadı, reytingi dikkate alınmadı. Çünkü endüstriyel futbolun gerekleri buna izin veremezdi, vermedi de... Endüstriyel futbol ya da futbolun endüstrisi, "futbol dışı haksız kazançların" legalleştirilerek, kanıksanması şeklinde algılanamaz. Endüstriyel futbol pastanın daha fazla büyütülebilmesi ve daha fazla parasal gelir yaratılabilmesi açısından heyecanı ve rekabeti hep en üst düzeyde tutmaya çalışır. Diğer yandan da popüler kulüpleri de bir şekilde bu yarışmaların içinde tutarak, reytingi yüksek tutmanın yolunu arar. Futbol kulüplerinin kendilerine haksız sportif ve mali kazanç sağlamalarının yolunu ve önünü kesmeye çalışır. Çünkü endüstriyel pastanın kendisini büyütebilmesinin yolu yüksek reytingden geçmektedir. Bunun mantığı çok sade ve basit…Zira, endüstriyel futbolun kendisini yeniden üretebilmesinde en önemli araç olarak karşımıza "reyting" ne kadar yüksekse, endüstriyel dönüşüm de o denli yüksek oluyor. Futbolun endüstrileşmesinin temelinde yatan dinamikte budur aslında…
Kısacası, şike, endüstriyel futbolun ve futbolun endüstrisinin ruhuna aykırıdır. Daha baştan heyecanı ve rekabeti öldürür, reytingi düşürür, hatta yok eder… Bu öğeler anti- endüstriyel futbol öğeleridir.
Fenerbahçe ne kazanmıştı?
Fenerbahçe 2010-11 sezonunda ortaya koyduğu sportif performans nedeniyle Süper Lig havuz gelirlerinden en fazla payı alan kulüp oldu. Hesaplamalarımıza göre Fenerbahçe'nin havuz gelirleri toplamı 64 milyon TL'ne ulaştı. (21 Milyon TL Puan Ödülü+18 milyon TL şampiyonluk sayısı ödülü+15 milyon TL şampiyonluk ödülü+ 10 milyon TL katılım payı)
Lig mutlaka etkilenir. Çünkü Fenerbahçe toplam gelirin %13'ünü tek başına kazanıyor
Açılan davanın Fenerbahçe aleyhine sonuçlanacak olması durumunda, kulübün olası küme düşürülmesi halinde Süper Lig ekonomik anlamda etkilenecektir. Çünkü, dört büyük kulübün toplam futbol pastasından aldıkları payın yüzde 38 civarında olduğu ve bu kulüpler içinde Fenerbahçe'nin payının ise %12.54e ulaştığı dikkate alındığında Süper Lig bu kardan muhakkak olumsuz etkilenecektir.
Takımlar 2010/11 sezonunda Gelirden Aldıkları Pay (%)
Fenerbahçe 12,54
Trabzonspor 9,87
Beşiktaş 7,96
Galatasaray 7,64
TOPLAM 38,01
Diğer 14 Kulüp 61,99
Fenerbahçe'nin olası gelir kaybı 150 milyona TL'ye ulaşacak
Fenerbahçe bu olaydan iktisadi, mali, sportif ve moralite yönünden olumsuz etkilenecek gibi görünüyor. Özellikle parasal kayıp, yüksek takım maliyeti ve operasyonel gider sahibi Fenerbahçe'yi yoğun olarak yabancı kaynak kullanımına sevk edecek. Bunun yanı sıra yukarıda saydığımız olumsuz faktörlerin de etkisiyle kulübün rekabet gücü zayıflayacak.
Parasal olarak yaptığımız hesaplamalar ise kulübün ilk etapta 2010/11 performansından dolayı (21 milyon TL Süper Lig ve 20 milyon euro-yaklaşık 45 milyon TL) 65 milyon TL fiili zarar uğrayacak. Mahkemenin Fenerbahçe aleyhine sonuçlanması ve Federasyon'un küme düşürme cezası vermesi durumunda kulübün alternatif getirileri de dikkate alındığında bir sonraki sene zararı toplamda 100 milyonu aşıyor. Bu durumda kulübün olası gelir kayıpları toplamı 150 milyon TL'ye kadar çıkabiliyor. Tüm bu gelişmeler kulübün bir yandan piyasa değerini, diğer taraftan da marka değerini olumsuz etkileyebilecek potansiyeldedir. Bunun yanı sıra kulübün takım değerindeki azalma da şirket birleştirmelerinin önüne bir engel olarak çıkabilir.
- Lig Şampiyonluğu gidecek, sportif performans ödülü geri alınacak
Türkiye Futbol Federasyonu'nun ligde başta şampiyonluk primi olmak üzere, mahkeme kararına göre belirlenecek maçlara ilişkin sportif performans ödülünün geri alınacak olması kulübü maddi olarak olumsuz etkileyecektir. Halen iddia edilen sekiz maç dikkate alındığında 6 milyon TL'lik sportif performans ödülü ve Federasyonun Şampiyon olan takımlara verdiği 15 milyon TL'lik ödül geri alınacak. Bu durumda Sarı lacivertliler böylece 21 milyon TL'lik bir kayıp yaşayacak. Zarar: 21 milyon TL
Yayın geliri en az 55 milyon TL düşecek
Fenerbahçe'nin ligi ilk 5 içinde bitirmesi durumunda alacağı televizyon geliri en az 50 milyon TL olacakken, Bank Asya 1. Ligi'nde oynarsa bu miktar 1.5 milyon TL'ye düşecek. Zarar: 50 milyon TL
Devler ligi gelirinden olunacak
Şampiyonlar Ligi'nden bu sezon gelecek en az 20 milyon euro yaklaşık 45 milyon TL gelirden mahrum kalacak. Bunun yanı sıra Bank Asya'da oynaması nedeniyle bir sonraki sezon da Devler Ligi'ne gidemeyecek olan sarı lacivertlilerde zarar 2 katına çıkacak. Zarar: 90 milyon TL
Reklam gelirleri önemli oranda azalacak
Fenerbahçe'nin Spor Toto Süper Lig'den düşmesi halinde reklam verenlerin büyük bölümü bu reklamlarını geri çekebilir. Buradan da sarı lacivertlilerin kaybı son derece yüksek olacak. Zarar: 25 milyon TL
Yabancı futbolcular takımdan ayrılacak
Bank Asya 1. Ligi'nde 3 yabancı oynatabilecek olan Fenerbahçe tüm oyuncularını takımda tutabilir. Ancak gelirleri çok düşecek olan sarı lacivertliler için bu ücretler ekonomik anlamda bir yıkım olabilir.
Sponsorluk gelirleri azalabilecek ve yeni sponsor bulmada bazı zorluklarla karşılaşılabilecektir.
Sonuçta;
Fenerbahçe'nin maddi ve maddi olmayan kayıpları kulübe ve Süper Lig'e önemli hasar verecekmiş gibi görünüyor. Ancak tüm bunlara karşın Türk futbolu tarihi bir sınav ile karşı karşıya bulunuyor. Temiz ve fair bir futbol için bu olayın en doğru şekilde soruşturularak sonuçlandırılması Türk futbolunun Avrupa'daki imajına da olumlu etki yapacaktır. Bu olaydan tüm kulüplerimizin ve federasyonun çıkartacağı çok önemli dersler bulunuyor. Bundan sonraki futbol yaşamında daha sağlıklı, rekabet gücü ve kalitesi yüksek bir lig için bu soruşturmanın sağlıklı bir şekilde sonuçlandırılması çok önem arz ediyor. Buradan çıkan bir başka önemli ders de, kulüplerimizin çok önemli varlıklara sahip olmalarına karşın varlıklarını koruyacak etkin bir risk yönetimi yapılanmalarını gerçekleştirememeleri ve kurumsal yönetimi kulübe egemen örgüt modeli haline getirememeleridir.