Şiir yolumuzdaki ışıktır
"Şiir çok eskiden beri, hekimliğin bir koludur
Dinleyene hayrı çoktur; kutsal cennet kokuludur
Şiir arif olanlara manevi bir zevk veriyor
Zira şiir, uzun sözün, kısa veciz bir yoludur"
-Şota Rustaveli-
Ünlü Gürcü şairi Şota Rustaveli'nin yaşadığı dönemde insanlarla uzun soluklu iletişim kurmanın en etkin yolu, dillerden düşmeyen şiir söylemekti. Pers kültürünün Firdevsi 'si, Sadi'si dilin yaşaması, gelişmesi ve serpilmesinde ne kadar önemli ise nüfusu küçük Gürcü toplumunun kültürün kuşaktan kuşağa aktarılmasında Kaplan Postlu Şovalye'nin yazarı Rustaveli de o kadar önemli idi.
Ong'un çalışmasında öğreniyoruz ki, birincil sözel kültürden yazılı kültüre, oradan da ikincil sözel kültüre geçiyoruz. İletişim araçlarının erişebilirliği alabildiğine artırdığı ikincil sözel kültür döneminde, acaba şiir tekrar tahtına çıkacak mı? Şiirle, ruhumuzun derinliklerindeki gizli acıları açığa vurabilecek miyiz? Aklımızı, hatıralarımızın esiri olmaktan çıkaracak, hayallerimize vurulan zincir olmaktan kurtarabilecek miyiz? Saf akıl ile sezgi ve duygularımızın dengesini kurabilecek miyiz? Sözün bittiği yerde, bir şeyi sözle anlatabilme yeteneği olan şiiri, birbirimizi daha iyi "anlamanın" yol ve yöntemi yapabilecek miyiz?
Şiir neler yapabilir?
Düşünüyorum ki, bugün hepimizi peşinde sürükleyecek bir büyük şair çıksa:
İnsanları bölme ve dışlama tehditlerini azaltabilir; dışlanmadan birbirimizi anlamanın yolları açılabilir mi?
Tedirginlik ve endişelerimizin zihnimizi gölgeleyen; belirsizlik alanlarını genişleten tehditlerini azaltabilir mi?
Kitlelerin karşılaştıkları ve tanımlamasını yapamadıkları bir dizi sorunun çözümüne yönelik projelerin arkalarında durulması için onların içlerine işleyecek şekilde bir "umut söylemi" geliştirilmesine katkı yapabilir mi?
Bütün değerlerimizi ve varlıklarımızı silip süpüren, alıp götüren güce sahip olmayan eğilimler karşısında vaziyet almamızı; bir "kitle gücü" oluşturmamızı kolaylaştırabilir mi?
Karşılıklı bağımlılıklarımızda "eşit olmayan ilişkilere" dayalı, taraflardan birinin yararına işleyen; diğerini bağımlı kılan yapıları kırarak; eşit koşullarda, tarafların ortak yararlarını büyüten ilişkiler kurulmasının, "uzlaşma kültürünün" yaratılmasını hızlandırabilir mi?
On yıllar boyunca her şeyin "ölçüsü" olarak gördüğümüz "değerlerimizin" nerede yetmediğini anlamaya, zihni modellerimizin varsayımlarını "sorgulamaya", değişen koşullara "uyum yeteneğimizi" artırmaya giden yolda, aramızdaki gereksiz "gerilimleri" azaltmaya, birbirimizi daha yakından tanımanın ortamını hazırlamaya vesile olabilir mi?
Değişmelerin hızı karşısında giderek azalan özgüvenimizi yeniden kazanmamıza; sorunlar karşısında meydan okumamıza giden değerleri yaratacak ortam ve iklimin oluşturulmasına yardımcı olabilir mi?
Aklıma daha onlarca soru geliyor. Bu satırları paylaşan dostların, "….abartma!" dediklerini de duyar gibiyim. Ama içtenlikle, şiirin yolumuzun ışığı olduğuna, Şota Rustaveli'nin sözünün bugün de geçerliliğini koruduğuna inandığımı belirtmek istiyorum.