Sigortanı yaptır, devletten bir şey isteme
Van'da yaşanan deprem hepimizin yüreğini dağladı. Bütün ülke olarak çok üzüldük. Geçtiğimiz hafta konu ile ilgili bir yazı yazmıştım. Bu yazımda da olayın diğer boyutunu gündeme getirmek istedim. Depremin olmasının ardından yaşananlarda öncelik "Can" sağlığını sonrasında ise "Mal" varlığımızı düşünmeliyiz vurgusu yapmıştım.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin davetlisi olarak depremden 3 gün sonra Van'a gitme şansı buldum. Orada yaşananları yerinde görmek gerçekten başka bir hassasiyet yaratıyor insanda. Devletin organize olmaya çalıştığını gördüm. Herkes çok iyi niyetli bir çaba içerisindeydi. Sıcak koltuklarımızdan TV'lerde izlediğimiz Van, orada bir başkaydı.
Van halkı söylentilerden son derece rahatsızdı. Bizim de gözlemlerimiz gerek Van'da gerekse Erciş'te hiç de söylendiği gibi yağmaların olmadığı şeklinde. Depremde hasar görmüş bir binanın alt katında bulunan marketin tezgahları açıkta hiç kimse bir tek karpuza bile dokunmamış. Çadır kentler kurulmuş, yiyecek ve içecek konusu ise çözümlenmiş. Sadece sıkıntı orta ve uzun vadeli barınma ihtiyacı.
Konut sigortası önemli ya işyeri sigortası?
Gelelim asıl konumuza. TOBB, olay sıcakken bir uçak dolusu sivil toplum kuruluşu yöneticisi ve gazeteciyi Van'a götürdü. Başkan Rıfat Hisarcıklıoğlu incelemeler sonrası bir basın toplantısı yaptı. Başkan toplantı sırasında Van Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mirza Nadiroğlu'na söz verdi. VATSO Başkanı ise konuşması sırasında konuyu sigortaya getirdi. Bölgede sigortalı ev sayısının yüzde 10 olduğuna vurgu yaptı ve başkana dönerek "Başkanım bakın bu sigorta konusu çok önemli, hiçbir evin sigortası yok" dedi.
Van Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mirza Nadiroğlu, sonrasında devletten isteklerine geçti ve 5 yıllık 800 bin TL'ye kadar faizsiz, iki yılı ödemesiz, banka masrafı alınmadan 5 yıllık kredi istedi. Ve "bunları hibe istemiyoruz, kredi istiyoruz" diye ekledi. Fakat başkan konutların sigortasız olmasına yaptığı vurguyu, işyerlerinin ve fabrikaların sigortasız olmasına yapmadı. Belki de gerçekten sigorta denilince ilk akla gelenler araç ve konut sigortası olduğundan işyeri sigortaları konusunda bilgileri olmayabilir.
Van halkı onurlu ve gururlu bir halk, ben buna tanık oldum. Başkanın bu isteği dile getirirken bile zorlandığı gözlerden kaçmadı ama... Sayın başkanım çok küçük paralarla sigortalar yaptırılmış olsaydı, devletten bunu bile istemenize gerek kalmayacaktı. Gidip sigortadan paralar alınıp işinizi tekrar kurup, hatta çalışmadığınız günler için bile "Kar kaybı sigortanız" ile mağduriyetler önlenebilirdi.
TOBB üyelerine sigortayı hatırlatmalı
Bu konuda hassasiyet gösterip sigortacılık ile ilgili sivil toplum kuruluşlarını da davet edip Van'a götüren TOBB'a bundan sonrası için büyük görev düşüyor. TOBB büyük bir kuruluş, Türkiye'nin ekonomik dinamizmini temsil ediyor. TÜSAF Başkanı Hüseyin Kasap'ın dile getirdiği bir proje umarım ilgi görür. Proje şöyle; TOBB bünyesinde ülke genelinde sigorta konusunda bilinçlendirme kampanyası başlatılması. İl il gezilerek yapılan toplantılarla ve dağıtılan el kitapçıklarıyla bir farkındalık yaratılabilir. Bunu zaman zaman sigorta şirketleri yapıyor ama TOBB'un organize etmesi ayrı bir ilgi uyandırır diye düşünüyorum. Ve şuna da vurgu yapılmalı "Evinin ve iş yerinin sigortasını yaptır, başına bir şey geldiğinde devletten para isteme". Bizim onurlu insanımıza da bu yakışır.
Reklam için değil tanıtım için
Sigorta sektörüne gelince... Daha ilk günden danışma hatları kurulup şirketler sigortalılarına ulaşmaya çalıştı. Eksperler incelemelere hemen başlayıp tespitleri yapmaya başladılar. Hatta ödemeler bile yapılmaya başlandı. Bunlar güzel şeyler. Ama ben geçtiğimiz hafta oradaydım. Sigortanın "S"sine bile rastlamadım. Gözlerim deprem olmayan günlerde Türkiye'yi dolaşan sigorta şirketlerinin DASK'ın TIR'ını aradı. Benim tanıdığım şirket yetkililerine ve eksperlere rastladım ama onları sadece ben tanıyordum, benden başka kimse tanımıyordu. Bütün sivil toplum kuruluşları, birçok firma araçları ile oradaydı, ellerinden geldiği kadar yardım ediyorlardı ufak tefek şeyler dağıtıyorlardı. Sigortasını yaptıran için de sigortasını yaptırmamışlar için de orada sigorta şirketinin bir aracının dolaşması, halkın yanında olup gerek başvuru alması, gerek sorulara cevap vermesi sektöre olan güveni tazelerdi. "Bak sigortacılar hemen geldiler" denilirdi. Bence sigorta sektörünün bu gibi durumlar için "acil eylem planı yok". Bunu reklam için değil tanıtım için yapmalıydılar. Konu sadece poliçe yapmak ve hasar ödemek değildi. İnsani boyutunu sigorta sektörü ne yazık ki atladı.