Sigortacılıkta yeni bir düzenleme: Katılım sigortacılığı

Av. Umut KOLCUOĞLU
Av. Umut KOLCUOĞLU HUKUK NOTLARI [email protected]

Faizsiz kazanç anlayışı, Türkiye’de ilk defa seksenli yıllarda bankacılık alanında ortaya çıktı. Katılım bankacılığında, genel anlamıyla, mevduat bankacılığından farklı olarak paranız faiz yerine ticarette işletiliyor. Katılım bankacılığında, faizden farklı olarak getiri garantisi olmadığı gibi zarar çıktığı takdirde zarara da katılım söz konusu. Aynı yaklaşım, sigortacılık sektöründe de bir ihtiyaç olarak ortaya çıkınca, bazı sigorta şirketleri konuya ilişkin açık yasal düzenleme olmamasına rağmen mevzuatın izin verdiği ölçüde "katılım sigortacılığı” faaliyetini yürütmeye başlamışlardı.

Katılım sigortacılığında, kişiler bir araya gelerek içlerinden zarara uğrayan katılımcıların zararının tazmin edilmesini sağlayacak bir prim havuzu oluştururlar. Bu sistemde, toplanan paralar bir havuzda birikir ve katılımcıların zararları bu havuzdan tazmin edilir. Bu çerçevede katılım sigortacılığı, aynı katılım bankacılığında olduğu gibi, temel noktalarda geleneksel sigortacılıktan ayrılır. İlk fark, toplanan primlerin faiz getirisi olmayan yatırım faaliyetlerinde kullanılarak nemalandırılması. İkincisi ise toplanan primlerden elde edilen kazancın, tazminatın ödenmesinden sonra sigorta şirketine gelir olarak ödenmesi yerine şirket ile katılımcılara iade edilmesi. Katılım sigortacılığında ayrıca şirket bünyesinde bir danışma kurulu oluşturulur ve bu danışma kurulu, yatırım faaliyetleri, sigortalanan rizikolar dahil tüm iş ve işlemlerin dini esaslara uygun olup olmadığını denetler.

Katılım sigortacılığı, mevzuatımızda açıkça yer almamasına rağmen, bugüne kadar bazı sigorta şirketleri tarafından “pencere usulü” ile yürütüyordu (Pencere usulü, sigorta şirketinin ayrı bir şirket kurmaksızın katılım sigortacılığı faaliyetinde bulunmasını ifade ediyor). Diğer yandan, katılım sigortacılığı ile ilgili özel bir düzenleme bulunmaması uygulamada bir belirsizliğe yol açıyor ve sigorta şirketlerinin farklılık gösteren uygulamaları genel bir kurallar bütünü oluşmasına engel oluyordu. Bu hususları dikkate alan Hazine Müsteşarlığı, hem bu alandaki faaliyetleri yasal bir zemine oturtmak hem de körfez sermayesi çekmek amacıyla bir düzenleme yaptı. Böylece, katılım sigortacılığı geçtiğimiz eylül ayında yayımlanan yönetmelik ile sigorta mevzuatında hukuki bir dayanak kazandı.

Yönetmelik uyarınca, katılım sigortacılığı faaliyetinde bulunacak olan sigorta şirketleri vekalet, mudarebe, vekalet/mudarebe karması (hibrit) model veya danışma komitesinin onaylayacağı başka bir model çerçevesinde faaliyette bulunabilecek. Şirketin hangi modeli uyguladığı sigorta sözleşmesinde açık bir şekilde yer almak zorunda. Mudarabe yönteminde, katılımcılardan toplanan katkı primleri fona aktarılacak. Toplanan fondan masraf ve hasar ödemeleri düşüldükten sonra kalan miktar, uygun yatırım araçlarında nemalandırılacak. Sigorta şirketi de elde edilen kâr veya zarara sözleşme çerçevesinde katılacak. Vekalet sisteminde ise sigorta şirketi ile katılımcılar arasında bir vekalet sözleşmesi imzalanacak ve sigorta şirketi ücretini bu vekalet ücretinden karşılayacak. Şirket dilerse bu iki modeli birlikte de kullanabilecek ya da danışma kurulunun belirleyeceği farklı bir modeli de uygulayabilecek.

Katılım sigortacılığı faaliyetinde bulunacak şirketlerin bir danışma kurulu oluşturması zorunlu. Dileyen şirketler, bu faaliyeti dışarıdan hizmet alımı ile de gerçekleştirebilecekler. Danışma kurulu, şirketin yönetim kuruluna bağlı olarak faaliyet gösterecek olmakla birlikte şirketin yatırım faaliyetlerinin, uygulanan politika ve prosedürlerinin, katılım sigortacılığı ve katılım finans ilkelerine uygunluğuna ilişkin değerlendirme ve denetim yapacak.

Yönetmelik, aralık ayında yürürlüğe girecek. Yönetmeliğin yürürlüğe girmesi ile katılım sigortacılığı faaliyetinde bulunan sigorta şirketlerinin ilk aylık verileri ile birlikte geçmiş dönem katılım sigortacılığı verilerinin tamamı Hazine Müsteşarlığı’na sunulacak. Halihazırda pencere usulü katılım sigortacılığı yapan şirketler ise üç yıl içerisinde bu faaliyeti yürütmek için ayrı bir bağımsız tüzel kişilik kurmakla yükümlü. Hazine Müsteşarlığı, bu süreyi iki yıl daha uzatabilir.

Yönetmelik, henüz oldukça yeni olduğundan bu sigorta sisteminin uygulamaya olan etkilerini zamanla göreceğiz. Uygulamayla birlikte bu alana özgü bir sermaye yeterliliği, reasürans sistemi gerekliliği gibi çeşitli ihtiyaçlar da ortaya çıkacağı için sigorta mevzuatımız bu yeni sigorta sistemine özgü yeni düzenlemeler ekseninde şekillenecektir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar