Sigorta şirketlerinin "bedeni hasar" çıkmazı
Zorunlu Trafik Sigortalarında hasarlar maddi ve bedeni diye ikiye ayrılıyor. Hasarların maddi kısımları için sorun yok; otomobil bir şekilde tamir edilir veya pert sayılacaksa bedel sigortalıya ödenir. Buraya kadar olan kısım için sigorta şirketleri ile sorun yaşayanların sayısı bir hayli az. Fakat işin diğer tarafı yani, trafik kazası nedeniyle oluşacak yaralanma, sakat kalma ve vefat durumu ne yazık ki sigortacıların en zor durumda kaldığı durum denilebilir. Zor durumda derken de sakın ‘ödemek istemiyorlar, ondan’ diye düşünmeyin. Ödemek istiyorlar ama ne yazık ki aracılar bu konuda daha hızlılar. Sigorta şirketleri ne çekiyorsa şu bedeni hasar sonuçlarından çekiyor desek yanlış olmaz. Bedeni hasarlar, kârsızlığın da en büyük sebeplerinden biri diyebiliriz. Ben böyle deyince “'çok hasar ödeniyor" diye aklınızdan geçiyor olabilir. Olayın bununla da alakası yok.
Para aracılara gidiyor
Trafik kazası sonrası bedeni hasar oluştuğunda buna ne kadar tazminat verileceğinin bir şablonu yok. Olay sonrası aracılar sigorta şirketlerinden önce davrandığından iş direkt mahkemeye gidiyor. Sonuç olarak mahkeme bir bilirkişi atıyor ve onun raporuna göre bir karar veriyor. Bu da hiç dava açılmadan, önceki sigorta şirketinin zaten mağdur olan sigortalı veya yakınlarına vermek istedikleri tutara çok yakın çıkıyor. Eee, burada sorun ne diyebilirsiniz? Sorun şu, ilk olarak bu olayı mahkemeye taşıyan aracı kişi veya kurumlar, alınacak tazminatın masrafları ile birlikte neredeyse üçte ikisini alıyorlarmış. Yani 10 bin TL tazminat olduğunu varsayalım, bunun 7 bin TL'si aracılara giderken, gerçek mağdur 3 bin TL alabiliyormuş. Ama mağdurlar da bunu bilmedikleri için bu paraya da razı oluyorlar.
Aracılar sigortacılardan hızlı
Sigortacılar, bedeni hasar olayı mahkemeye gitse de gitmese de aşağı yukarı aynı parayı ödüyor zaten. Buradaki sıkıntılı durum, bu paranın tümünün gerçek mağdura gitmeyişi. İkinci sıkıntılı durum, bu olayların mahkemeye gitmesinin ardından sürecin uzaması nedeniyle mevzuat gereği mahkemenin kararı pek kestirilemediğinden, en üst rakamlardan karşılık ayrılması. Bu da şirketlerin bilançolarını etkiliyor ve şikayet edilen krsızlığın en büyük sebebi olarak gösteriliyor. Bir^araya geldiğim şirket yöneticilerinin en büyük şikayeti de bu. Geçtiğimiz gün bir yöneticimiz aynen şunları söyledi: "Can bey, biz tazminatı hemen ödeyip dosyayı kapatmak istiyoruz. Artık dedektif gibi çalışıp, Türkiye'deki trafik kazalarını hızlıca öğrenebilmek için her yönteme başvurduk. En erken iki üç günde mağdur veya ailesine ulaştığımızda ne yazık ki tazminatın çoğunu alacak olan aracılar bizden önce davranıp evin önünde taziye çadırı bile kurmuş oluyor."
“Bunun için ne yapılmalı?” diye konuşulduğunda ise çözümün olduğu fakat bunun hayata geçmesi ile ilgili olarak engellerle karşılaşıldığı şeklinde şikayet edildiğine tanık oldum. Öncelikle yurtdışındaki örneklere bakılıp bir uygulama hayata geçebilir. Bunun için İspanya'da uygulanan Baremo modeli gündeme gelmişti. Bir ara bunun ismine takıldılar. Bu modelde mağdur kişilere ödenecek tazminat ile ilgili bir şablon var. İşin hukuki platforma taşınması halinde bu model ile aktüeryal hesaplama ile bilirkişi raporuna gerek kalmadan iş sonuçlandırılmış olacak. Bunun için Hazine bir çalışma yapıyorsa sonrasında Adalet Bakanlığı'nın da olurunu alması gerekecek. Geçici bir diğer çözüm ise Emniyet Genel Müdürlüğü’nün sigorta şirketleri ile hızlı bilgi paylaşımıdır. Bu da önceki örnekler doğrultusunda hayata geçebilir.
Aracılar diye tanımladığım kişi ve kurumların kanuni boşluktan yararlanarak
yasal bir hizmet verdiklerinin de altını çizmemde yarar var. Hatta bu hizmeti veren kişiler arasında avukatlar, tüzel kişiler ve hatta öğretim görevlileri bile varmış. Ve bu kişiler bir rivayete göre, mağdur ile işbirliği dışında sigorta şirketleri ile de direkt temasa geçmede bir sakınca görmemeye başlamışlar.