Sıfırcı hocalar, uçuşan masalar
Son zamanlarda kamuoyumuzda adı sıfırcı hocalara çıkmış olan rating kuruluşları her ülkede ağır eleştirilere uğruyorlar. Daha önceleri daha çok gelişen ekonomilere düşük not veren, gelişmiş ekonomiler tarafından eleştirilmeyen bu kuruluşların, dünya ekonomik sisteminin merkezindeki ülkelerin de notlarını düşürmeleri, mercek altına alınmalarıyla sonuçlandı.
Şimdi herkes sıfırcı hocaların işlerini nasıl yapamadıklarını, sorumsuzca hareket ettiklerini filan yazıyor. AB üyesi ülkenin bir ileri geleni "AB kendi ajansını kursun!" buyurmuşlar. Hazret, bu işin daha da kötü yapılması için bir örnek geliştirmek istiyor herhalde.
Rating kuruluşlarının kusurlu davranmadıklarını iddia edecek değilim. En son tahlilde, çok değişik bilgileri toplayarak bir ülkenin dış borçlarını ödeme kabiliyetinden başlayıp, o ülkeye yatırım yapılmasının tavsiye edilip edilmeyeceğine kadar uzanan bir derecelendirme işi yapıyorlar. İfade ettikleri bir kanaat. Ölçümlemelerini dikkatli yapmaya çalışsalar dahi hata yapmaları tabiidir. Daha az tanıdıkları ortamlarda yanılma olasılığı daha da yüksektir. Ayrıca, derecelendirme uzmanları bir takım etkilere de açık olabilirler.
Rating kuruluşlarının bir ülkeye verdiği notun önemli sonuçları olmaktadır. En önemlisi bir ülkenin dış borçlanmalarında ödeyeceği faize olan etkidir. Not ne kadar düşük olursa, faiz o kadar yükselmektedir. Diğer önemli sonuç bir ülkeye yönelecek doğrudan yatırımlar üzerindeki etkidir. Bir ülkeye yatırım yapılabilir notunun verilmesi, yabancı sermayenin o ülkeye girişini teşvik edecek, bunun bir esirgenmesi, yatırımcıların cesaretini kıracaktır.
Rating kuruluşlarının bir ülkeye ilişkin değerlendirmelerinin önemli sonuçları olması, bu kuruluşlardan bekledikleri notu alamayan ülkeleri kızdırmakta, kendilerine haksızlık yapıldığı iddialarına doğurmaktadır.
Son zamanlarda basınımızda bazı yazarlar ülkemizden esirgenen olumlu notlar nedeniyle Türkiye'nin ödemesi gerekenden daha yüksek faize mahkum edildiğini ileri sürmekte, rating kuruluşlarını Türkiye'yi sömürmek isteyen yüksek faiz lobisinin temsilcisi olarak suçlamaktadır. Öyle olabilir. Elimde sağlam kanaat ifade edecek, güvenilir bilgiler bulunmuyor.
Ancak, bir eleştiri var ki, biraz üzerinde düşünmemiz gerekiyor. Eleştiri şu: Türkiye'ye "yatırım yapılabilir ülke" notu verilmiyormuş, ama bizden zayıf ekonomilere böyle notlar veriliyormuş. Bir ülkenin yatırım yapılabilir olması için ekonomisinin sağlamlığı, ekonomik göstergelerinin istikrara işaret etmesi yanında bu ülkede piyasa ekonomisinin kurallarının iyi işlemesi, devletin kurallara bağlı kalması, yargıya güvenilmesi, kısacası yatırım yapan kuruluşun güvenli bir piyasa ekonomisi ortamında faaliyet gösterebilmesi, beklenmedik devlet müdahaleleriyle karşı karşıya kalmaması, vergisini ödeyip karını transfer edebilmesi gerekiyor.
Sizce Türkiye böyle bir ülke mi? Üniformasız adamların, işgal bedeli ödenerek kaldırımlara yerleştirilmiş masalardan turistleri kaldırarak, masa ve sandalyeleri topladıkları; kamu ihalelerinde keyfiliğe geniş olanak veren yasal yapıya sahip; rüşvet dedikodularının süregeldiği bir ülkeyi siz olsanız kolayca "yatırım yapılabilir" diye nitelendirebilir miydiniz? Sıfırcı hocalardan yakınmadan önce uçuşan masalardan kurtulmamız lazım herhalde. İğneyi önce kendimize batırsak!
Ne dersiniz?