Siesta dönemi bitiyor
Alper Koç / Yatırım Finansman
2007 sonlarından itibaren ABD'de başlayan sıkıntıların 2008 ortalarından itibaren başta ABD finans piyasalarını vurmasıyla ve sonrasında küresel ölçekte bulaşıcı etkilere yol açmasıyla önce dev yatırım bankalarının bazıları battı, bazıları ise ciddi ölçüde toksik varlıklara sahip oldu. Bunun ardından 2009 yılının tamamında sigorta şirketlerinin ve ardından küresel ekonominin itici gücü olan otomotiv şirketlerinin, nihayet havayolu şirketlerinin içine düştüğü sıkıntılar, ABD ve Avrupa'da tarihte görülmemiş devlet desteklerinin sağlanmasına ve kurtarma paketlerinin açılmasına yol açtı. Dev şirketlerin borçlarının, mali yapılarının ve geleceklerinin sorgulandığı bu dönemde, ABD ve Avrupa Merkez Bankaları'nın bilançoları devasa ölçeklerde genişledi. Böylece ülkeler bazında yaşanacak mali ve ekonomik sıkıntılar geleceğe ertelenerek, yaratılan bol likidite sayesinde uluslararası dev şirketler kurtarıldı ve bir ölçüde ekonomiler rayına sokulmaya çalışıldı. Bu dönemde değer kaybetmesine göz yumulan Dolar, carry trade işlemlerinin ana para birimi haline getirildi. Küresel ölçekte rekabet dengesinin gittikçe bozulması, faaliyet gelirlerinin erimesi gözardı edilerek risk iştahının gittikçe artmasına göz yumulması, ABD kaynaklı krizin dünyaya ihracını destekledi ve uzun vadede beklediğimiz sonun alt yapısının yavaş yavaş oluşmasına yol açtı. Evet dünyada oluşmakta olan ve yıllarca sürecek bir zaman diliminde oluşacak yeni küresel finansal sistemin ayak sesleri duyulmaya başladı. Artık dev şirketlerin değil, ülkelerin gelecekleri sorgulanmaya başladı ve bundan sonra da dönem dönem sorgulanmaya devam edecek.! Geçtiğimiz on yıllar içerisinde ürettiğinden çok tüketen dengesiz ekonomik modeller üzerinde yükselen Akdeniz ülkelerinin kamu borçları ve bütçe açıkları bugün sorgulanıyor ve bu ülkelerin sorunlarına çareler aranıyor. Şimdilik en zayıf halka olan Yunanistan'la başlayan sorgulama süreci, kuşkusuz bir süre daha devam edecek ve İspanya, Portekiz, İtalya, hatta Ukrayna, İrlanda, İngiltere gibi ülkelerle devam edecek. Çin ve ABD para otoritelerinin, parasal gevşeme politikalarını sıkılaştırma yönünde attığı adımlar, önümüzdeki dönem Avrupa Birliği ülkelerinin para politikalarını da etkileyecek ve aynı yönde önlemler almalarına yol açacak. Siesta ülkelerinin ekonomik sorunları sonucunda Euro sisteminin çökmesini ve içlerinden bazılarının Euro sisteminin dışına atılmasını beklemenin de spekülatif bir beklenti olduğu düşüncesindeyim. Böylesine bir beklenti içerisinde olmasam da, Siesta ülkelerinin içinde bulundukları ekonomik sorunların bir süre daha piyasaları meşgul etmesini beklemek, abartılı bir bekleyiş olmasa gerek. 2009 yılı sonuna doğru bu köşede değindimiz ve 2010 yılı başlarından itibaren gündeme gelmesini beklediğimiz "Dolar'ın değer kazanma süreci", son dönemde bu ülkelerde yaşanan sıkıntıların gerekçe olmasıyla, yavaş ta olsa başladı. Önümüzdeki dönem bilhassa Euro/ Dolar Paritesi'nde dalgalanma hızının artmasını, Dolar'daki değer artışının bir miktar daha sürmesini beklemek gerektiğini düşünüyorum.
Avrupa Birliği içerisinde yer alan Akdeniz Ülkeleri'nde geçtiğimiz on yıllarda geleneksel hale gelen "Siesta Ekonomisi" dönemi artık bitmiştir. Bu ülkelerde artık tükettiğinden daha fazla üreten bir ekonomik model arayışı başlayacaktır.
Siesta Dönemi'nin bitişi sadece Avrupa Birliği içerisinde yer alan bir kaç Akdeniz ülkesi için mi geçerli olacak? Kuşkusuz hayır. İleriki yazılarımızda, Dünya Ekonomisi'nde bu ülkelerden çok daha fazla öneme sahip olup, hala "Siesta Ekonomisi" dönemini sürdüren ülkelerden de bahsedeceğiz.