Sıcak para gerçeklerle yüzleşen Türkiye’yi kilitleyebilir

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN [email protected]

Sıcak paranın seyri açısından nasıl bir yerdeyiz? Yabancı paranın giriş çıkışları her ülkenin ekonomisi için önemlidir. Ülkedeki üretimle ve mali kesim dengesi, üretimin lehine ve küresel rekabetin üstünlüğüne yönelik gelişmişse o zaman ekonomi sıcak para giriş çıkışlarına güçlü bir bağışıklık sistemiyle yanıt verebilecek demektir. 

Piyasalar ve ekonomiler arası bulaşma etkisi, finans yazınını çokça meşgul eden bir mevzudur. Küresel gündemdeki yoğunluğunu 1997 Asya krizi sırasında hissettirmiştir. Bulaşmanın tetik mekanizmaları da, dış finansman kaynağına sıkı sıkıya bağlıdır. Bizdeki durum, yüksek cari açığı kolayca finanse edebilen bir küresel konjonktürün rüzgarını arkasına alarak dezavantajdan avantaja dönebilmiştir. Bu avantaj, tıpkı müzik sürdüğünce devam eden dans gibidir. Sıcak paranın kaynağı kuruyana kadar Türkiye ekonomisinde yurtiçi tüketime sırtını dayamış bir büyüme etkisi hakimdir. FED’in Mayıs 2013 faiz artış çıkışı ABD’nin normalleşme sürecinde bir milat olmuştur. Ve tabii, gelişmekte olan ülkeler (GOÜ) içinse gerçeklerle yüzleşme safh ası… 

Gerçeklerle yüzleşme safhası 

Buna, gerçeklerle yüzleşme safhası ifadesini uygun bulmamın sebebi, GOÜ’ler için kepin düşüp takkenin görünüyor olmasıdır. Bu safh a ağustosböceği ile cırcır böceğini birbirinden ayırabilecek kadar müthiş bir safh adır. Ülkenize doğru bedavadan akın akın gelen sıcak paraya karşı en disipliner tutumu Hindistan gösterebildi. Bu ülke hizmet sektöründe adını duyurabildi. Enfl asyonu düşürüp, bütçesini de disipliner bir forma çekince, istihdam yaratmış sürdürülebilir reel büyümeler Hindistan için bir anda sıradanlaşmış oldu. Türkiye ekonomisi bedava para şansını değerlendiremeden pas geçmiştir. Böylece sıcak paraya hassas konumu korunmuştur. 2006 ile 2015 son çeyrek gerçekleşmesi arasında geçen dönem, yabancının sıcak parasını hisse senedinde önceden takipte ettiğini, bonodaysa aynı dönemli etkileşimle yönettiğini görüyoruz. Hisse senedinin o meşhur; “beklentiyi satın al”, “gerçekleşmeyi sat” stratejisi, borsamız için tıkır tıkır çalışıyor. Ayrıca, iki istisnai durum da bulunmaktadır. İlki 2007 küresel sistemik kriziyle ikincisiyse 2013’deki Bernanke’nin faiz artış açıklamasıdır. Bonoya gelince, aynı yılda yabancı yatırımcının Türkiye ekonomisindeki tercihi, gecikmeksizin DIBS alım satımına yansıtılabilmiştir. Sonuçta Türkiye ekonomisi için her şey; ormanda kaybolan kurdun ardından birbirini yiyecek olan çakalların durumudur. Gelişmekte olan ülkeler krizin üçüncü safh asında başrol oyuncusu olunca jeopolitik, siyasi ve ekonomik her adım bizim için çok daha önemli konuma oturdu.

3231215.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar