Sıcak günde sıcak gündemi soğutmak…

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan [email protected]

 

 

 

Suriye'nin uçağımızı haksız bir şekilde düşürmesi sonrasında Haziran sıcağında "Savaş" sözcüğünün de tekrarlandığı sıcak bir gündemin içersine düştük. Hükümet ve muhalefet sözcüleri başta Başbakan olmak üzere bu haksız olay karşısında tepki verilmesi gerektiğini ama "Savaş çığırtkanlığının" yanlış olduğu yönünde açıklamalar yaptılar. Uluslararası kuruluşlar alanında uluslararası hukukta haklılığımız ortaya çıkıp Suriye'nin özür dileyip tazminat ödeyecek duruma geleceğine inançlarını ortaya koydular. Şimdi bir süre gelişmeleri izleyerek beklemek ve gündemi soğutmak gerekiyor.

Bundan iki yıl kadar önce "Kayan gündem" başlıklı bir yazı yazmış ve tam gündemin ön sırasındaki bir konuya eğildiğimizde onu öğrenemeden, ağırlıklı olarak iktidarın gündeme yeni bir konu çıkararak gündemin kaymasına neden olduğunu öne sürmüştüm. O günden bu yana bu düşüncemi doğrulayan, "Gündem değiştirmeler" karşısında da birkaç kez daha kayan gündem konusuna ve yanlışlığına değinmiştim. Şimdi bu kez ben bu sıcak günlerde Suriye konusunda düşürülen uçağımız nedeniyle ısınan gündemin soğutulması için gündem değiştirilmesini bekliyorum, istiyorum.

Bu açıdan şimdi Başbakan'ın grup toplantısında yaptığı konuşmada altını çizdiği hususları bir gözden geçirelim:
Başbakan Erdoğan, "Yeri ve zamanı Türkiye tarafından belirlenmiş şekilde Suriye cezalandırılacaktır" cümlesini kullanarak, bir misillemenin yapılabileceğini bir özür ve tazminat beklendiğini ortaya koyuyor.

Başbakanın altını çizdiği bir ikinci husus, "Yeni aşamaya gelindiği" belirterek bunu şöyle açıyor. "Türkiye olarak, Suriye rejiminin sınırlarımızda oluşturduğu güvenlik risklerini hiçbir şekilde tolere etmeyecek, karşılıksız bırakmayacağız. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin angajman kuralları, artık bu yeni aşamaya göre değiştirilmiştir. Suriye'den Türkiye sınırına güvenlik riski ve tehlikesi oluşturacak şekilde yaklaşan her askeri unsur bir tehdit olarak değerlendirilecek, askeri hedef olarak muamele görecektir."

Başbakan'ın altını çizdiği üçüncü husus,"Türkiye'nin dostluğu ne kadar değerliyse herkes bilsin ki Türkiye'nin gazabı da o kadar şiddetlidir o kadar kahredicidir" cümlesi ardından Suriyeli muhaliflere her türlü desteği vermeye devam edeceğini açıklamasıydı. Ancak, bize göre bu muhaliflere her türlü destek sözü konuşması içersinde yer alan "Türkiye hiçbir ülkenin içişlerine karışmamış ve karışmayacaktır. Komşularının her anlamda kendisinden emin olacağı ülkedir" cümlesiyle tam olarak örtüşmemektedir.

Ayrıca, Başbakan Erdoğan savaş çığırtkanlarına cevap niteliğe taşıyan, "Türkiye olarak elbette savaş çığırtkanlarının, provokatörlerin tuzağına düşmeyiz. Merak etmeyiz" değerlendirmesini yapıyor. Olay karşısında tepkisiz kalmayacağımızı belirtip "Uluslararası hukuk çerçevesinde bu hadisenin üzerine kararlılıkla gitmeyi sürdüreceğiz" diyor.

NATO'daki girişimimizde dün yapılan toplantı sonrası genel sekreter Rasmussen'in açıklamasında Suriye şiddetle kınanırken, "NATO'nun güvenliği ayrılmaz bir bütündür. Türkiye ile güçlü dayanışma içindeyiz" diyerek bizi haklı gören ve destekleyen ifadeler yer aldı. Birleşmiş Milletlerdeki girişimin de bir sonucu olabilecektir.

O nedenle Hükümetin bu konuda şimdi yeni ve tırmandırıcı yeni adımlar atmadan bir süre gelişmeleri izlemesinde ve Uluslararası kuruluşların kararlarıyla Suriye'yi sıkıştırmasının ardından kabul edilir bir özür dilemesini beklemeli. Ve sıcak gündemi soğutmak için yapıcı bir yeni gündem maddesini ortaya çıkartması gerekir.

Haziran sıcağı yaşadığımız bu günlerde sıcak gündemi soğutmak, sakin olarak uluslar arası platformda haklılığımızın ispatını beklemek ve gündemin yapıcı yönde değişmesini beklemek gerekir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar