SGK, Tarım Bağ-Kur tevkifat uygulamasını 18 yıl önce çıkarılmış tebliğe
Celal ÖZCAN / PwC Türkiye İş ve Sosyal Güvenlik Hizmetleri Kıdemli Danışmanı
Sosyal güvenlikte tevkifat ne anlama gelmekte?
Tevkifat, kelime olarak "kesinti", "alıkoyma" anlamına gelmektedir. Türk vergi sistemi terminolojisinde stopaj kelimesi yerine de kullanılabilirken, sosyal güvenlik sisteminde tevkifat, tarımsal faaliyette bulunan Tarım Bağ-Kur sigortalılarının sattıkları ürün bedellerinden prim borçlarına mahsuben kesinti yapılması anlamına gelmektedir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nda, "Tarımsal faaliyet: Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde veya kamuya mahsus mahallerde; ekim, dikim, bakım, üretme, yetiştirme ve ıslah yoluyla yahut doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünleri elde edilmesi ve/veya bu ürünlerin yetiştiricileri tarafından; muhafazası, taşınması veya pazarlanması," şeklinde tanımlandıktan sonra, söz konusu işleri yapan gerçek kişilerin zorunlu Tarım Bağ-Kur (5510/4-b bendinin (4) numaralı alt bendi) sigortalısı oldukları ifade edilmiştir.
SGK'nın 2011/Aralık ayı istatistik bilgilerine göre, tarla ziraatı, sebzecilik ve seracılık, meyvecilik, çay üretimi, zeytin ve zeytinyağı üretimi, hayvancılık, su ürünleri, avcılık, orman ürünleri ve ailesinin yanında ücretsiz tarım faaliyeti yapanlardan sigortalılık tescili yapılmış 1 milyon 121 bin 777 Tarım-Bağ-Bur sigortalısı bulunmaktadır.
Tarım Bağ-Kur sigortalılarının borçları ürün bedellerinden kesilebilir
Kural olarak Tarım Bağ-Kur sigortalıları tahakkuk eden aylık prim borçlarını takip eden ayın sonuna kadar ödemeleri gerekmektedir.
Ancak, Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK), işverenler ve esnaf Bağ-Kur'luların prim borçlarının tahsilinde olduğu gibi, Tarım Bağ-Kur'luların prim borçlarının tahsilinde de çeşitli zorlukları bulunmaktadır.
Bu anlamda, gerek sosyal güvenlik reformu kapsamında hazırlanan, gerekse son yıllarda çıkarılan bazı kanunlarda prim tahsilat etkinliğini artırmaya yönelik düzenlemeler yapılmıştır.
Bu düzenlemelere örnek olarak, devlet ihalelerini üstlenen yüklenicilerin ihale tarihi itibariyle Türkiye genelinde kesinleşmiş sosyal güvenlik prim borcunun olmaması, ihaleli işlerde hak ediş ödemesi ve kesin teminat mektubunun geri iadesi aşamalarında SGK borcu yoktur / ilişiksizlik yazısının aranması, işverenlerin alacak, teminat ve hak edişleri üzerindeki devir, temlik ve el değiştirmelerin SGK alacaklarını karşılayacak kısım ayrıldıktan sonra kalan kısım üzerinde hüküm ifade etmesi, sigorta primi teşvik ve desteklerinden yararlanabilmek için işverenlerin vadesi geçmiş borçlarının olmamasının yanı sıra cari ay sigorta primi borçlarını da ödemiş olmaları, gecikme zammının aylık olarak değil, günlük hesaplanmasını gösterebiliriz.
Prim tahsilatının güvence altına alınmasına yönelik bir düzenleme de Tarım Bağ-Kur sigortalıları ile ilgili tevkifat (kesinti) uygulamasıdır.
Tarım Bağ-Kur'lular için tevkifat oranı %5 olarak belirlenmiştir
Bu bağlamda, 5510 sayılı Kanun'da yapılan düzenleme ile Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edilmiş olanların prim borçlarının, diğer tahsilat yollarının yanı sıra sattıkları tarımsal ürün bedellerinden borç tutarını geçmemek şartıyla %1 ilâ %5 oranları arasında olmak üzere kesinti yapılmak suretiyle tahsil edilmesi konusunda SGK yetkili kılınmış, 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği ile de tarımsal ürün bedellerinden yapılacak kesinti oranı %5 olarak belirlenmiştir.
Tevkifat uygulaması 18 yıl önce çıkarılmış tebliğe göre yürütülmeye çalışılmaktadır
Tarımsal ürün bedellerinden yapılacak olan kesinti oranının bu şekilde belirlenmiş olmasına rağmen, SGK'nın aradan geçen 4 yıl içinde konuya ilişkin tebliği çıkarmamış/çıkaramamış, daha da önemlisi uygulamayı 18 yıl önce Bağ-Kur tarafından o günkü yasal düzenlemelere göre hazırlanan 4 Seri Nolu Uygulama Tebliği'ne göre yürütmeye çalışması, hem 5510 sayılı Kanun'la yapılan yeni düzenlemelere aykırılık teşkil etmekte, hem de milyonlarca çiftçiyi ve tevkifat yapmakla yükümlü tutulan binlerce tarımsal ürün alıcısını zor durumda bırakmaktadır.
Her şeyden önce, Bağ-Kur tarafından 1994 yılında çıkarılan 4 Seri Nolu Uygulama Tebliği'nin dayanağını oluşturan 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, 2008 yılında çıkarılan 5510 sayılı Kanunla kaldırılmış ve tarım sigortalılığı ile ilgili de yeni düzenlemeler yapılmıştır.
Örneğin, 4 Seri Nolu Uygulama Tebliği'nde, 22 yaşını doldurmamaları nedeniyle 2926 sayılı Kanun kapsamına girmeyenlere, Bağ-Kur il müdürlüklerine başvurmaları halinde 22 yaşlarını dolduruncaya kadar geçerli olacak şekilde tevkifat muafiyet belgesi verileceği belirtilmesine karşın, 5510 sayılı Kanun'da Bağ-Kur'lular (5510/4-b) için sigortalılık yaş alt sınırı 18 olarak belirlenmiştir.
Yine, 4 Seri Nolu Uygulama Tebliği'nde 2926 sayılı Kanun kapsamına alındığı tarihte 50 yaşını doldurmuş olan kadınlar ile 55 yaşını doldurmuş bulunan erkek çiftçilerden sigortalı olmayı istemeyenlere de, başvuruları halinde süresiz geçerli olacak tevkifat muafiyet belgesi verileceği belirtilmesine karşın 5510 sayılı Kanun'da kadın-erkek ayırımı yapılmaksızın sigortalılık muafiyeti ile ilgili yaş sınırı 65 olarak belirlenmiştir.
Aynı şekilde, 5510 sayılı Kanunun 6'ncı maddesinde yıllık tarımsal faaliyet gelir ve giderlerine bağlı olarak Tarım Bağ-Kur'lular ile ilgili yeni bir muafiyet tanımı yapılmıştır.
4 Seri Nolu Uygulama Tebliği'nin 5510 sayılı Kanuna aykırılığını gösteren örnekleri daha da çoğaltabiliriz.
Tevkifat 5510 sayılı Kanun'da belli şartlara bağlanmıştır
Esasen, yukarıda belirtilenlerden daha da önemlisi, 5510 sayılı Kanun'la tarımsal faaliyette bulunanların ürün bedellerinden kesinti yapılmasının yeni bir anlayış çerçevesinde belli şartlara bağlanmış olmasıdır.
Zira, Bağ-Kur dönemindeki tevkifat uygulamasında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescilli olup olmadığına bakılmaksızın, çiftçilerin sattıkları ürün bedellerinden borcu olduğu varsayımıyla kesinti yapılması öngörülmüş iken, 5510 sayılı Kanunla yapılan yeni düzenlemede tarımsal ürün bedellerinden kesinti yapılması aşağıdaki şartların bulunması halinde mümkün olabilecektir.
Bu çerçevede, tarımsal faaliyette bulunanların ürün bedellerinden prim borçlarına karşılık kesinti yapılabilmesi için;
1) SGK'da 5510/4-b bendinin 4 numaralı alt bendine göre tescil edilmiş bir sigortalının (Tarım Bağ-Kur'lu) olması,
2) Bu sigortalının SGK'ya prim borcunun bulunması,
3) SGK tarafından borcu bulunduğu belirlenen sigortalının, sattığı ürün bedellerinden borç miktarını geçmemek kaydıyla %5 kesinti yapılmasını ürünü satın alan kişi ve kurumlardan istenmesi, gerekmektedir.
Tevkifat yapmakla yükümlü olan alıcılar çeşitli risklerle karşılaşabilirler
Tarımsal faaliyette bulunanların ürün bedellerinden sigorta primi borçlarına karşılık kesinti yapılmasıyla ilgili olarak 5510 sayılı Kanun'a uygun yeni bir tebliğin çıkarılmamış olması, tarımsal ürünleri satın alan, dolayısıyla da tevkifatla yükümlü tutulan kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, kooperatifler, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar ve bunların iktisadi işletmeleri gibi gerçek ve tüzel kişileri tevkifat yapmadıkları veya yaptıkları tevkifatı süresi içinde SGK hesaplarına aktarmadıkları gerekçesiyle, aktarılmayan tevkifat tutarlarından faizi ile birlikte sorumlu tutulma, ayrıca Türk Ceza Kanunu'na göre "yetkili mercilerin emirlerine itaatsizlikten" dolayı haklarında Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulması gibi risklerle karşılaşmalarına yol açabilecektir.
Sonuç olarak, gerek sigorta primi borcu bulunmayan Tarım Bağ-Kur sigortalılarının tarımsal ürün bedellerinden yersiz bir kesintinin yapılmaması, gerek tarımsal ürün bedellerinden kesinti yapmakla yükümlü tutulan gerçek ve tüzel kişi alıcıların mali ve cezai risklerle karşılaşmalarının önlenmesi, gerekse SGK'nın Tarım Bağ-Kur sigortalılarından tahsil edemediği sigorta primi borçlarını tahsil etmek için kendisine verilmiş olan bir imkanı daha etkin kullanabilmesi için tevkifat uygulaması ile ilgili yeni tebliğin 5510 sayılı Kanun'a uygun olacak şekilde ve ilgili sivil toplum kuruluşlarının da görüşleri alınarak biran önce çıkarılmasında fayda bulunmaktadır.